Umudu tradutor Português
899 parallel translation
Bu onun tek umudu!
É a última esperança dele.
Tek umudu dalmak ve şansa bırakmaktı...
A sua única esperança é tentar pousar e confiar na sorte.
Bu onun tek umudu.
É a única esperança dela.
Belki Durrance kurtulup o adamı, bu cehennemden... kurtulma umudu vermek için gönderdi.
Talvez o Durrance tenha escapado e enviado este rapaz para nos ajudar a fugir deste inferno.
Eli açık dostlarım, artık bu körle köpeğinin neden... neden kayıp aşkını aradığını biliyorsunuz, az da olsa umudu var.
E agora distribuidores de recompensa, sabem porque um cego e seu cão, procuram pelo mundo seu amor perdido, com pouca esperança.
Beni görmeye gelmelerinden umudu kestim ama en azından Lizzie Belle yazar sanıyordum.
Já desisti de esperar que voltassem para me ver, mas cheguei a pensar que a Lizzie Belle escrevesse.
Chuck, gençken içindeki umudu dinç tutmak kolay.
Chuck, quando se é jovem é fácil manter o fogo da esperança brilhando.
Bu Bayan Hollis'in dokuz aylık ağrısı... ve 20 yıllık umudu için çok fazla.
Sofrimento para a Sra. Hollis, nove meses de dores... e 20 anos de esperança.
Kimseler inanmasın o hokkabaz cadılara. Karışık sözlerle alaya alıyorlar bizi. Kulağımıza soktukları umudu, söküp alıyorlar yüreğimizden.
E que não se acredite mais nesses enganadores demônios... que nos ludibriam com ambíguas palavras... e que mantêm a promessa para os nossos ouvidos... e a quebram para nossa esperança.
Valastrolar'dan herkes umudu kesmişti.
Quando todos os davam como mortos, ei-los que aparecem.
"10. Chalfont Dükü, Louis D'Ascoyne Mazzini'nin, idam arifesinde, kendisini bu noktaya getiren olayları anlattığı kısa tarihçedir. Kendisi, okunacak kadar ilginç olmadığını düşünenleri yanıltabilme umudu ile yazmıştır"
Uma história dos acontecimentos que a isto conduziram / i escrita na véspera da sua execução por Louis D'Ascoyne Mazzini, décimo Duque de Chalfont, que espera que tenha interesse para aqueles que a lerem.
Böylesine zavallı bir nakli kabul etmek onur kırıcı olsa da Sibella'yı her gün görebilme umudu reddedilemeyecek kadar çekiciydi.
Era horrível acertar o estatuto de parente pobre, mas a certeza de ver a Sibella todos os dias era multo tentadora.
Senden umudu kesmek üzereydik.
Dix! Pensámos que não vinhas.
Ona vurup, devirdikten sonra, Başkanlık yolu açık olacaktır, onu vurup deviren yeni Firavun'a! İnsanların umudu, Horemheb olacaktır.
Se o matares, então o caminho estará livre, o precedente que será instituído,... para que um outro acabe com o próximo Faraó, cujo nome esperas que seja Horemheb.
Dedektifler bile umudu kesti.
Até os detectives já desistiram.
- Doktorların hiç umudu yok.
- Estou? - Os médicos não dão esperanças.
" Bitmez hiç bulma umudu...
" Ele sabe que encontrará
Bu Tanrı umutsuzların umudu.
Este deus é a esperança dos desesperados.
Kraliyet gücünün zirvesinden koparılmış, her türlü rütbe ve dünyevi zenginliği elinden alınmış, ülkesi ve umudu olmayan çaresiz bir adam.
Arrancado ao cume do poder real, despido de toda a autoridade e riqueza terrena, um homem abandonado, sem país e sem esperança.
Annesi! Bir annenin umudu ne kadar güzel!
É tão bela, a esperança duma mãe!
Ama umudu kalmayanlara acıdığından yaptı bunu.
Ele fez isso de piedade daqueles sem esperança.
Evald ve ben umudu kesmiştik.
Evald e eu já havíamos perdido as esperanças.
Benim politika ile ilgili bir alakam bile yok. Ama onların Almanya'nın umudu olduklarını düşünüyorum.
Mas acho que eles trazem esperança para a Alemanha.
Fakat aşığın iyileşme umudu yoktu.
Mas não há esperança para o amante.
Bence ondan umudu kes artık.
Acho melhor desistires dela.
Sizden umudu kesmiştik.
Tínhamos perdido a esperança de vos encontrar!
Tek söylediği bu adın zayıf umudu olan bir adama uygun olduğuydu.
Tudo o que ele disse foi... que combinava com sua maneira de ser.
Sonra kendimi bir umudu ve posta arabasının yolunu gözlerken buldum.
Depois dei por mim a vigiar as diligências e a ter esperança.
Günümüzde insanoğlunun en büyük umudu gençleşmek değil midir?
Não é a melhor das novas esperanças do homem aquela do rejuvenescimento?
Seninle aynı umudu neden paylaşmadığımı anlayacaksın.
Você entenderá porque não me junto a suas esperanças.
İspanya'nın tek umudu olan adamı cezalandıracak mısın?
Castigar à única esperança da Espanha?
"Cleve'in, bizim de ortak olabileceğimize dair umudu var."
" Cleve espera participar desde o principio.
Cesaret ve gelecek umudu.
Coragem e a esperança no futuro.
Korkarım senin elemanın ona yetişme umudu hiç yok artık.
Acho que o seu rapaz não consegue mais alcançá-lo.
Her yerde deliler gibi aradım. Umudu kesiyordum.
Não imaginas quanto tive de procurar para o encontrar.
Bu fani umudu taşıyordum... Her şeyin bir yanılsama, hayal ve yalanlar olmayacağına dair
Tive esperança... de que tudo não seria ilusões, sonhos e mentiras.
- Hiç zafer umudu yok diyorsun.
- Se vamos para lá... - Dizes... que não há esperança de vitória.
Kılıcımı elime almasaydım yağmacı olmasaydım ne kilise olurdu, ne papalık. Ne de insanoğlu için barış ve huzur umudu kalırdı.
E se eu não tivesse ficado com a espada... se não me tivesse tornado um conquistador... não haveria Igreja, nem pontificado, nem esperança de paz para a Humanidade.
Her zaman bir şans daha olması umudu.
A esperança de que há sempre mais uma oportunidade.
Yani albay, üç yıldır hiçbir zafer umudu... -... olmadan mı savaştık?
Quer dizer, Coronel, que durante três anos combatemos sem qualquer esperança de vitória?
Sizden umudu kesmiştik mösyö.
Pensei que já não vinha.
Mazlumun umudu sonsuza dek kırılmayacak.
Tua esperança não perecerá para sempre.
İnsanoğlunun en büyük umudu olan adalet için, kanunların bütününe... saygı duyarak pekala seçim yapabilirsiniz.
Podes escolher por respeitar todas as leis considerando-as como a melhor esperança do homem pela justiça.
Şu adamcağız bizim düşündüğümüz Her şeyi düşünebiliyor, ve bizim kadar da aşkı, umudu ve hayalleri var.
Aquele homem consegue pensar como nós, amar, ter esperança, e sonhar tanto quanto nós.
Izo Yamura, kendini Markalar Şampiyonasını kazanmaya adamış durumda ve Aron Brands'ta onun tek umudu.
O próprio Izo Yamura quer ganhar o Campeonato de Construtores e Aron é a sua única esperança aqui, em Brands.
Gün geliyor anne köpek yavrularını tanımaz oluyor. Böylece ne umudu kalıyor ne de sevgisi, acı çekmiyor.
Há um dia em que... a cadela deixa de reconhecer os filhos... e já não tem esperanças ou amor que a magoem.
Ama Pete sadece kaderinin ne olacağının farkındaydı çünkü dövülerek öldürülmekten, kaçma umudu kalmamıştı. "
Mas Pete sabia muito bem qual seria a sua sorte pois não podia ter esperança de fugir à morte e ser destruído e esmagado.
- Umudu hiç bırakmıyorsunuz.
- A esperança é a última coisa a morrer.
Fakirlerin umudu vardır, Zenginlerin sabunu vardır,
- Os pobres têm esperança - Os ricos podem comprar sabão
Ken Temiz Hava Sistemi. İngiliz boksunun beyaz umudu.
Este é Ken Sistema-de-Ar-Puro, a grande esperança branca do pugilismo britânico.
Tek iyileşme umudu dinlenmek.
Só com descanso poderá haver esperança.