Umutsuz tradutor Português
1,854 parallel translation
Her seferinde bir durum umutsuz göründüğünde donakalsaydım, bu işte uzun süre hayatta kalamazdım.
Se eu parasse cada vez que me aparece uma situação impossível, eu não teria durado muito neste trabalho.
... Umutsuz kalırsan.
... se estivermos desesperados.
... Umutsuz kalırsan.
Se estás desesperado...
Lütfen bana umutsuz aşkının, amaçsız kıskançlığa dönüştüğünü söyleme.
Não me digas que a tua paixão impossível se está a tornar em ciúme inútil.
Umutsuz bir eziğim ve hep öyle kalacağım.
Eu sou um vencido e sempre o serei.
Bu gerçekten de üzücü ve umutsuz bir numara Sara.
Isso é uma tentativa realmente triste e desesperada, Sara.
Komik. Tanrım, Ted gibi bir eküri yüzünden bir tatile ihtiyacım olabilir. Birileriyle süper, umutsuz ve internet... gibi zayıf yollarla tanışabileceğim.
Meu Deus, com um parceiro como o Ted, talvez tenha de recorrer a... métodos totalmente desesperados de conhecer pessoas, como na internet.
- Umutsuz durumdasınız, tamam mı?
- Eles são homens desesperados.
- Umutsuz bir asker eşi diyebiliriz sanırım.
Uma mulher de militar desesperada.
Benim, şu umutsuz asker eşi.
Sou eu, a mulher do militar desesperada.
Sesin bu kadar umutsuz olmasaydı, bunun iyi haber olduğunu söylerdim.
Se não parecesse tão desanimado, diria que eram boas notícias. Para si, são.
Umutsuz seçmenler, Nazi mesajına yapışırlar.
Eleitores desesperados aproveitam a mensagem nazi.
Bankerler hepimizi umutsuz bir duruma soktular, bu şekilde bizi yönetebileceklerdi. "
Os grandes Banqueiros procuraram trazer uma condição de desespero, para que possam surgir como os donos e senhores de tudo. "
Bu ölçüde dağıtıldığında, durum gerçekten de umutsuz.
Uma vez tão distribuído, não tem mais jeito.
Umutsuz vakayım.
Sou um caso perdido.
Gitmezsem, eşyalarımızı toplayıp, çiftliği terk etmek ve beş parasız, umutsuz bir şekilde kim bilir nereye gitmek zorunda kalırız.
Se eu não for, temos de fazer as malas e partir. E só Deus sabe para onde.
Ne kadar umutsuz bir durumdasın, değil mi, Wade?
Isso não será uma precipitação da tua parte, Wade?
Bunun olmaması için insanları umutsuz ve karamsar tutarlar.
E não querem que isso aconteça, por isso mantêm as pessoas oprimidas e pessimistas.
Sürekli yorgun musunuz? Kendinizi üzgün ve umutsuz hissedebilirsiniz.
Pode sentir-se triste, sem esperança.
Umutsuz vaka.
Estás todo atrofiado.
Bu derece umutsuz bir ulus, kendine tehlikedir!
Uma nação tão desesperada como esta é um perigo para ela mesma.
Umutsuz bir vakayı kurcalamak istemem, ama Suudi Arabistan'a gitme vaktimiz gelmedi mi?
Peço desculpa, não quero insistir, mas não será altura de irmos até ao terreno? Não acham que será...
Ama Jesse'yi bir daha asla göremeyeceğini anladığında Frank kendini gergin, şaşkın ve umutsuz hissedecekti.
Mas assim que perceber que nunca mais tornará a ver o Jesse, o Frank ficará nervoso, perplexo e deprimido.
Jesse James umutsuz bir vaka ve umutsuzca bir çareye ihtiyacı olabilir diyorum.
Estou a dizer que o Jesse James é um caso desesperado e que pode exigir uma solução desesperada.
Mücadele edilecek bir yol daha varsa, hiçbir şey umutsuz değildir.
Nenhuma causa está perdida enquanto houver, pelo menos, um louco para lutar por ela.
- Oldukça umutsuz gibi gözüküyor, değil mi?
- Soa mal, não? Não, vejo-te magoada.
O da umutsuz bir hareket olurdu. Bunu biliyor olmalı.
Teria sido inútil, ele tem de saber isso.
Daha önce de umutsuz çatışmalara girdi.
Já travou outras batalhas desesperadas...
Durum umutsuz.
Não vale a pena.
Sen umutsuz vakasın.
Tu não tens cura!
Umutsuz durumdayız.
Temos poucas armas.
Umutsuz durumdayız.
Desesperadamente, obrigado, General.
... ve Seela umutsuz bir hareket yapar.
e a Seela toma medidas desesperadas.
Değişen şartlar çoğunu güç durumda ve savunmasız bazılarını ise umutsuz ve aç bırakmıştı.
A mudança das condições deixou muitos sem recursos e vulneráveis, e outros desesperados e esfomeados.
bu da beni umutsuz yapıyordu.
E faz-me sentir um inútil.
O umutsuz!
Perturbador.
O benden bir şeyler istedi ama ben veremezdim! Ben de öyle düşünmüştüm... Umutsuz!
Ele queria algo de mim que não podia ter e estava desesperado.
Bu acı, bu umutsuz bu iğrenç..... ama tüm devrimler öyle değil mi?
Isto é uma tristeza. É desesperante e angustiante. Mas não somos todos descompensados?
Umutsuz durumum ve bunu değiştirmek için yetersizliğim.
Estava numa situação sem saída, era incapaz de mudar.
Bırakmaya çalıştım ama ben umutsuz bir nikotin bağımlısıyım.
Eu tentei deixar... mas sou viciada a nicotina.
En azından deneyeceğim, sesi umutsuz geliyor ve vazgeçmeye hazır gibi.
Tentarei. Ele parece desesperado e pronto a arruinar tudo.
Sesi umutsuz mu geliyor dedin?
Disse que ele parece desesperado?
Hepimiz umutsuz bir şekilde depresyonda değiliz.
Desculpa, nem todos podemos estar com uma depressão.
BEF, Fransız müttefikleriyle birlikte Batı Cephesi'nin kuzey bölgesinde umutsuz bir mücadele veriyor.
O BEF, com os seus aliados franceses, trava um combate desesperado na zona norte da frente ocidental.
Atletiklik gerektiren en küçük iş bile olsa, ben tam bir umutsuz vakayımdır.
Sou mesmo desajeitada no que se refere a algo até vagamente atlético.
Seninle konuşmadım, çünkü sana umutsuz olduğunun farkındayım.
Não falei contigo porque sei que não valorizas os meus sentimentos por ti.
Umutsuz bir hayat dayanılmazdır. ve ben bile, kalbimin gizli köşesinde umudu taşıyorum ki...
A vida sem esperança é intolerável, e mesmo eu, no fundo do meu coração... desafio a esperança para que...
Ve birkaç yıl sonra geri dönmek zorunda kalınca bunu yaz, perişan Irak, umutsuz Afganistan ve nükleer bir İran'la savaşmak zorunda kalacağız.
E quando formos obrigados a voltar daqui a uns anos, e cite-me, vamos encontrar um Iraque devastado, um Afeganistão sem esperança e um Irão nuclear.
Başka bir umutsuz son çırpınıştan mı bahsediyorsun?
Referes-te a outra medida desesperada?
Gerçekten de çok umutsuz olmalı.
Ele deve estar mesmo desesperado.
Ve son olarak, bir ahmaksın çünkü sadece umutsuz bir romantik Titanik'i örnek olarak vermeyi düşünürdü.
E, finalmente, és uma pessoa crédula... porque só uma romântica desesperada pensaria sequer em referir-se ao Titanic.