Verirsen tradutor Português
4,544 parallel translation
Ona zarar verirsen Smythe eğer ona zarar verirsen yemin ederim seni öldürürüm.
Se o magoares... Smythe, se lhe fizeres mal, juro que te mato.
Bize paramızı nasıl geri alacağımız konusunda biraz tavsiye verirsen bir sonraki şartlı tahliye duruşmasında biraz senden yana konuşabilirim.
Se pudesse dar-nos um conselho para recuperarmos o nosso dinheiro, eu depunha a seu favor na próxima audiência da liberdade condicional.
Eğer bir kelime söylememe izin verirsen fikrini değiştirip,... bir şans daha verebilirsin.
Se pudesse dizer uma palavra para mudares de ideias, davas-me uma hipótese?
Her neyse beni ihbar etmeye karar verirsen kılımı bile kıpırdatmayacağım.
De qualquer maneira... Mesmo que me entregasses, não ia levantar um dedo.
"Ver ve sana da verilsin ne kadar verirsen aynı miktarda geri alacaksın..."
'Pede e ser-te-á dado... porque a medida que usares, será medida de forma igual...'"
Eğer izin verirsen bu şeyin sana tekrar enerji dolduran gücü var.
Isto tem força para nos regenerar, se o permitirmos.
Ona zarar verirsen beni öldürmen gerekecek.
Se lhe fizeres mal, terás de me matar.
Beni koruyacağına söz verirsen ben de seni koruyacağıma söz veririm.
Prometo protegê-la se prometer proteger-me.
Eğer bana telefon numaranı verirsen, birlikte takılıp belki Rus çorbası bile içebiliriz.
Portanto, dê-me o seu número e talvez possamos sair e ir comer borscht.
Buna izin verirsen kendini 5. kategori bir bok fırtınasında savrulurken bulursun.
Se você deixar isso acontecer, você irá encontrar-se ao vento de uma tempestade de categoria 5.
Neye karar verirsen ver senden ne beklediklerini unutma.
e seja qual for a decisão que tomes não te esqueças o que eles esperam de ti.
- Eğer izin verirsen arkadaşın olabilirim.
Posso ser amiga se me deixares. Está bem.
- Amerika'nın Julia Matthews'ı seni sikmeme izi verirsen onur duyarım.
- Ó meu Deus. - Julia Matthews da América... ficaria honrado se me deixasses dar-te uma queca.
Tatlim, izin verirsen...
Querida, importas-te?
Ona zarar verirsen, seni öldürürüm.
Se a magoares, eu mato-te.
Sana başka bir köpek almama izin verirsen kendimi daha iyi hissedeceğim.
Ia sentir-me muito melhor se nos deixasses arranjar-te outro cão.
Bunu şu anda yapmalıyız gibi geliyor çünkü günün sonunda zaten normal olacak o yüzden izin verirsen?
Sinto que agora podemos fazer isso, ao fim do dia, vai-se tornar normal, então...
Eğer bisikletini almama izin verirsen işim bittiğinde hemen sana geri getiririm.
Se me emprestares a tua bicicleta, devolvo-ta de volta num instante.
Eğer izin verirsen dünya lütuflarıyla birlikte sana sürprizler yapacak.
O mundo vai surpreender-te com a sua graciosidade, se o deixares.
O çocuğa zarar verirsen, senin peşini bırakmam. Ve seni en kötü şekilde öldürürüm.
Se magoarem esse rapaz, Eu vou te caçar e eu vou te matar da pior maneira.
Eğer savaşmadan Sarah'nın gitmesine izin verirsen benden daha bok duruma düşersin.
Tu deixaste a Sarah ir sem lutares, tu é smais fodido do que eu.
Bir özürlüye hesap makinesi verirsen onunla TV'yi açmaya çalışır.
Se deres uma calculadora a um atrasado, ele vai tenta ligar a TV com ela.
- İzin verirsen ben de...
Achas que eu...
İzin verirsen, yatırım olacak.
É um investimento, se assim quiseres.
Helen, içeri girmesine izin verirsen, ikimiz de öldük demektir.
Helen, se o deixares entrar, estamos ambos mortos.
Tableti verirsen, söz...
Se me deres a placa, prometo que não...
Kendi yöntemimle yapmama izin verirsen bir hafta içinde bütün vadiyi satın alırım.
Terei todo o vale comprado em uma semana se me deixar fazer as coisas do meu jeito.
Eğer almama izin verirsen...
Se ma desses...
Sen de verirsen sekiz.
Se tu votares em mim, serão oito.
50 sou verirsen seni cennete çıkarırım.
Cinquenta soldos e levo-vos ao céu.
Asla bırakmayacağına söz verirsen, sözümü alırsın.
Se me prometeres, Eu prometo.
Eğer sen söz verirsen, ben de veririm.
Prometo, se prometeres que nunca me deixas.
Bir anlaşma yapalım. Aramızı hoş tutmaya gayret edeceğine söz verirsen, kutu sende kalabilir, oldu mu?
Deixo-te ficar com a caixa... se prometeres tentar te dar bem comigo, ok?
Eğer 5 dakikalığına dışarı yalnız dışarı çıkmama izin verirsen, döndüğümde dekan Whitman'ın aklını başından alırım.
Se me der apenas cinco minutos la fora sozinho, voltarei para impressionar o reitor Whitman.
Verirsen alırsın.
Dar e receber.
- Şimdi 80 dolar verirsen, anlaşırız. - Kürekler, kürekler, ver şu kürekleri.
Se colocar 80 dólares na minha mão agora fazemos negócio.
Kraliçeye zarar verirsen hepimiz ölürüz.
Magoe a Rainha e morremos todos.
50 bin verirsen bu kez tamamen hayatınızdan çıkarım.
Se me der $ 50. 000, desta vez eu desapareço para sempre.
Bir şans verirsen sen de sevebilirsin bence.
E se lhe deres um oportunidade, acho que também podes vir a adorar.
Bana biraz para verirsen o evleri bu gece boşaltırım.
Adianta-me algum e limpo as casas esta noite.
Güven her zaman ödüllendirilmez ama öte yandan güvene dayalı kararlar verirsen bunların bir tür doğruluğu olur.
A confiança nem sempre é recompensada, mas, por outro lado, se se tomam decisões com base na confiança, então elas têm uma espécie de virtuosismo.
Tabii eğer gerçek insanlardan gerçek adrenalin almama izin verirsen...
Claro, se tivesse me deixado extrair adrenalina de verdade dos humanos...
Sen O'na verirsen O da sana verir.
Oferece-te a Ele. Ele te retribuirá.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun, onlara ne kadar çok para verirsen ver içip sıçarak hepsini harcayacaklar.
Mas tu sabes, tão bem como eu, que por mais dinheiro que recebam, vai virar todo vinho e mijo.
Dürüstçe cevap verirsen evimi aramaniza izin veririm.
Responda-me honestamente, e permitirei que faça a revista.
Beni kontrol etmeye geldin ve kontrol ettin şimdi izin verirsen yapacak çok işim var.
Bem, você veio para me ver, e viu-me, agora se não se importa, Eu tenho um monte de coisas para fazer.
Hayır, bana iki hafta daha süre verirsen o zaman param olacaktır.
Se deres-me mais algumas semanas, terei o dinheiro.
Rehber öğretmeninle konuşmam yeterli. Güz döneminde, olumlu karar verirsen Kyle'la Boston'a uçacaksın...
Só tenho de falar com o orientador escolar, e, no Outono, se decidires ir, irias com o Kyle para Boston...
Kır evinde parti verirsen kampçılar mutlu olur.
Uma grande festa no meu refúgio deixa os campistas felizes.
Telsizle haber verirsen başaramayacaksın.
Se chamares pelo rádio, não vais conseguir.
Medyaya, polise, şartlı tahliye memuruna içkiyi sahte sandığımızı söyleyeceğim bunların reklam olduğunu herkes bilir ama eğer farklı bir şey yapmaya karar verirsen tek başınasın tek başına!
Depois, e só depois, eu irei certificar-me de que o teu incidentezinho é visto pela imprensa como se fizesse parte do "show". Eu direi aos "mass media", à Polícia, ao teu agente da condicional que todos pensámos que o álcool era falso. Todos sabem que estes espectáculos não são reais.