Vık tradutor Português
3,818 parallel translation
- İkiniz de cıvık cıvık olmak için fazla tatlısınız.
Vocês são demasiado fofos para serem cola.
Jets, cıvık ve sarhoş amcandır.
Os Jets são como o tio desleixado e bêbedo.
Çapraz dikişi kıvıracağını söylemiştim sana.
Eu disse-te que apanhavas o jeito do ponto cruz.
Böyle bir yalanla işi kıvırabileceğimize bile pozitif bakmıyorum.
Nem sei se conseguimos inventar uma mentira destas.
Şimdi işi kıvırabileceğimiz konusunda endişelerin azaldı mı?
Agora, já estás mais seguro em relação a fazermos isto?
Su kıvırcığı çıkart.
Livra-te dessa cabeça tonta.
Kıvılcım bile değse havaya uçurur.
Uma faísca e peida.
Cherbourg'a, belli yetenekleri olan bir komutan atayın. Düşmana kırsaldaki misillememizin ne kadar yıkıcı olduğunu gösterin.
Nomear um comandante altamente qualificado Cherbourg... e deixar os marechais de campo ver o efeito das nossas armas V-1.
- Kabullenilebilir. K-a-b-u-l-l-e-n-i-l-e-b-i-l-i-r.
A-C-E-I-T-Á-V-E-L.
Yani, bensiz bir işi kıvıramıyorsunuz, değil mi?
Não fazem nada sem mim, pois não?
Sonra ortaya çıktı ki, meğer şu kursa gelen kız, oyun kurucu ile çıkan şu kıvırcık saçlı kızmış.
Acontece que a Bridget Woo tem aulas de spinning com aquela miúda do cabelo ondulado que anda com o quarterback.
Ayrıca fiziksel değişim işini de iyi kıvırıyor.
Também tem uma incrível habilidade para transformação física.
Gökler binlerce kıvılcımla boyalıdır, fakat sadece biri yerini korur. *
Os céus estão cobertos por milhares de faíscas, mas apenas uma permanece no seu lugar.
Ama sen bayağı iyi kıvırıyorsun.
Mas tens mesmo jeito para isso.
Çok kötü ve ırkçı bir radyocuydu. Ama bu aramaları gayet kıvırdı.
Ele era uma personalidade de rádio racista, que parecia lidar bem com isso.
Herhâlde arka çıkıştan sıvışmıştır.
Suponho que pela saída das traseiras.
Tüm B vitamini kıvırcık yapraklılarda oluyor ama bir günden bebeğin omurgası bozulmaz.
A folha encaracolada é a que tem a vitamina B, mas não faz mal, não é por um dia que vai encurvar a coluna do bebé.
Kıvır.
Abanem-se.
- Devil, bu işi kıvırabileceğini nereden çıkardın? Justified'da daha önce...
Em episódios anteriores...
Yapma be, onlarla işi kıvırmaya başlamıştım.
Estava a começar a ganhar confiança com elas.
Çok iyi kıvırıyorsun.
- Credo, és mesmo passada!
Umarım Kensi işi kıvırır.
Espero que a Kensi esteja focada no que tem de estar.
- Ve proje kıvılcımlar içinde patlar.
E o projeto fez faísca.
- Ya alanlar F.A.R.K ya da V.E.I.N ise?
- E se fossem as FARC ou o V.E.L.N.?
Alt tarafta, fazlalık toplanacak bu şekilde yaparak, kıvırıyorsun zaten koni gibi.
E depois, na parte de baixo, pegavas no excesso, e fazias assim, e enrolava-las... para afunilar umas calças já afuniladas!
Kayıtlara geçsin ki, çekin sıvıya battığı kısımda mürekkep tamamen yok oldu.
Para que fique registado, na zona do cheque que ficou submersa, a tinta desapareceu completamente.
Devrilen bir beherglas ya da aniden çıkan bir kıvılcım, meslek hayatınızdan fazlasını alıp götürebilir.
Quando se soltam faíscas ou se deixa um recipiente cair. Isso acaba com mais do que apenas a tua carreira.
Sizin izninizle 45 dakikalık bir operasyonla koyulacak bir şant fazla sıvıyı boşaltacaktır.
Bem, com a sua permissão a doença é tratável com um procedimento de 45 minutos para drenar o excesso de fluído.
İyi kıvırdın, çiftlik çocuğu.
Essa é suave, rapaz de quinta.
Kistin duvarını açacağız, böylece serbest akış sağlanacak ve artık sıvı toplanmayacak.
Abrimos a parede do cisto para que drene livremente e o fluido não se acumule.
Yatak odamızın penceresinden sıvışıp, çatıya çıkıp yıldızlara bakardık, hatırlıyor musun?
Lembra de quando escapávamos pela janela do quarto e deitávamos no telhado para ver as estrelas?
Fi, bir kıvılcım çıkarsa maytap gibi tutuşuruz.
Estamos prestes a transformar-nos numa vela romana.
Çünkü sıvı çıkışının yeterli olduğundan ve bölgenin kapatıldığından emin olurum.
Eu iria certificar-me de que a área estava drenada e fechada.
Turistlerin ıvır zıvırını K-2'ye çıkaran çocuklarla ilgili bir projeyi tamamlamam gerekiyordu.
Eu tive de terminar um projeto sobre os tipos que carregam as coisas dos turistas no K2.
Kıvılcım varsa vardır.
Se há faísca, há faísca.
Bu görevi kıvırabilecek mi, merak ediyorum.
Será que ele está à altura da tarefa?
Ne zaman böyle vıcık vıcık bir romantik oldum?
Quando é que me tornei tão romântico e sentimental?
Bak, kıvılcım çıktı!
Olha, eu tenho uma faísca!
JAKOV : Çataldan çıkacak kıvılcım ile ocaktan çıkacak gaz ile... BARRY :
Faísca do garfo, gás do fogão...
Hastalık uzun süre bire bir temas ve vücut sıvılarıyla bulaşıyor.
- Exposição prolongada próxima ou contacto directo com os fluidos infectados são requisitos para a transmissão.
Bu paraya burun kıvırmak için aptal olmak gerek.
Só um tolo rejeitava uma oferta dessas.
Tüm ihtiyaçları kıvılcımdı.
O que só precisavam era de uma faísca.
Nick berbat bir yalancısın sen bu yüzden bizim de K. B. V.'ye odaklanmamız gerek.
Nick, tu és péssimo a mentir. O que temos de fazer é concentrarmo-nos no CSV...
Bir kıvırma seziyorum.
Oh não. Estou a sentir uma inversão.
Yani oradaki her bir eşyaya baktık. Bir oda dolusu ıvır zıvır gibi görünüyor.
Vimos todas estas coisas, parece um monte de velharias.
Hoştu ve vıcık vıcık.
- Foi bonito e húmido.
Haberiniz olsun basketbol dışında başka şeyleri de kıvırıyor.
Deixe-me dizer-lhe, bolas de basquete não eram a única coisa que ele conseguia girar.
Roger ve Storm iki harika entellektüeldir, İkisinin de beyinlerinde kıvılcımlar uçuşur.
Storm e Roger eram duas mentes brilhantes e faíscas cintilavam dos seus cérebros.
Ve onu kurtarmak için dansöz gibi kıvırdın.
E, ainda por cima, meteste os pés pelas mãos para a salvar!
Mukavvalık ambalaj kağıdını kıvırmak için buhar ve tuz kullanır.
Ela usa vapor e sal para ondear o papel kraft usado no papelão.
Sıvı metilamin su bazlıdır ama ağırlığı sudan birazcık azdır.
Solução aquosa de metilamina é à base de água. Mesmo assim pesa um pouco menos do que a água.