Yagmur tradutor Português
6,116 parallel translation
* Gökkuşağını arar gözlerim her yağmur yağdığında *
# Procurar arco-íris Sempre que houver chuva
Keşif ekibi batıda sağanak yağmur yağdığını bildirdi.
O nosso explorador diz-nos que há fortes chuvas para Oeste.
Yağmur başlarsa, vagonları nasıl yükleyeceğiz?
Se a chuva começa a cair, como carregamos o comboio?
Yağmur geliyor!
A chuva está a chegar!
Kızılderililer, yağmur, kuraklık, kolera.
Índios, chuva, a seca... A cólera.
Hayır. Yağmur bu kadar şiddetliyken alamam.
Não com esta chuva pesada.
Hayatın filizlenmesi için yağmur da gerekir.
Não se pode viver sem chuva.
- Yağmur hiç durur mu?
Nunca pára de chover?
Yağmur durdu.
A chuva parou.
Yağmur dolayısıyla kesildi bu oyun.
O jogo terminou.
Aptal yağmur.
Chuva maldita.
Rüzgar eserken, yağmur yağarken ya da biri seni okla vurmaya çalışırken de öyle.
E se o vento soprar ou se estiver a chover ou... se alguém disparar setas contra ti.
- Yağmur yağacak.
Acho que vai chover.
O gün çok yağmur yağıyordu, değil mi?
Choveu muito naquele dia, certo?
Kemosabe'ye * bağlayıp bir büyü fırlatmamı... ve yağmur dansı yapmamı mı istiyorsunuz?
Querem que eu me arme em Kemosabe, faça um feitiço e faça a dança da chuva?
Buyur bakalım yağmur ya da kar ya da gökten düşebilecek her hangi, bir şey olması durumunda.
Aí tens... em caso de chuva ou neve... ou algo que possa cair do céu.
Haskell'daki fabrika yangını sıcaklık çok yüksekti, asbestos yağmur gibi yağıyordu.
Incêndio na fábrica em Haskell... alta temperatura... o amianto a cair como neve.
- Yağmur mu başladı?
- Está a começar a chover?
- Yağmur beklenmiyordu.
- Não estava previsto.
Yağmur yağıyordu. Ve biz de yolun kenarındaydık.
Estava a chover e eles estavam na berma da estrada.
Yağmur, elma yerken kütürdemesi, gel artık, Miranda.
"A chuva, a maneira como as maçãs estalam. " Vem rápido, Miranda.
Evet. Gerçek Yağmur Adam burada işte.
Pois, aqui o "Rain Man"
Yağmur diner güneş açar.
Ficaria bem perante todos.
Şiddetli yağmur neredeyse tüm protestocuları kaçırdı.
O forte aguaceiro afastou a maioria dos manifestantes, no entanto, o Director-Geral da S.T.A.R.
O gece yağmur yağmıştı.
E não chove desde aquela noite.
Su buharı yoğunlaşarak yüzeye yağmur olarak geri döndü.
A água vaporizada se condensou e voltou à superfície na forma de chuva.
Bir hidrolojik dolaşım başladı ve takip eden milyonlarca yıl boyunca, buharlaşan su ve yağmur Dünya'nın kayalık yüzeyini erozyona uğrattı.
Um ciclo hidrológica foi iniciado e em subsequentes milhões de anos, a evaporação e precipitação atmosférica corroeram a superfície rochosa da Terra.
Nisan ayında yağmur yağar diye korkuyorum.
- Preocupa-me que chova em abril.
- Parapluie çünkü pluie yağmur demek.
Há mais espaço aí do que pensas. Algumas coisas podem cair, mas a maior parte encontra um sítio onde se encaixar.
- Evet, yağmur tuhaflaştırdı.
- A chuva faz com que fique estranho.
Yağmur, oyun kulubesini alıp götürmüş!
A chuva levou o parque de recreio!
Milyarları kaybettiysen de bu okyanusta sadece bir yağmur damlasıdır.
Mas, como perdeste biliões, isso mal é uma gota no oceano.
Ey yağmur bulutları, ona kızdan bahsedin.
No jardim do meu pai
Ey yağmur bulutları, ona bu kızdan bahsedin.
Vem levar a minha mensagem
Ey yağmur bulutları.
As nuvens de chuva alastram
Ey yağmur bulutları, gidin sevgilime söyleyin.
O meu coração chora
Gözyaşlarım tuzlu yağmur suyuna döndü.
As luzes do cortejo Brilham nos meus olhos
Gidin söyleyin ona. Ey yağmur bulutları, gidin söyleyin ona.
Vem levar a minha mensagem
Yağmur!
Chuva...
Nehir... nehir yağmur yüzünden taştı.
O rio passou as margens devido às chuvas.
İzlerini kaybettirmek için çöplerini her yağmur yağdığında, nehre döküyorlarmış.
Despejam no rio sempre que chove para cobrir os rastos.
- Daha önce yağmur gördünüz, değil mi?
- Já viram a chuva antes, certo?
Ve bir gün, ne Yağmur ateşe dönüştü.
E sobre aquele dia, em que a chuva se transformou em fogo,
Rüzgar, yağmur, şimşek! Kuşlar uçuyordu! Hem de fırtınada!
Eu tinha o vento e a chuva e relâmpagos, e os pássaros estavam a voar...
Geleneklerimize göre çocukları, havuzların olduğu yere, sadece çocuklara özel en ünlü açık büfemize ve dize kadar çikolatayla kaplı yağmur ormanlarına davet ediyoruz.
A nossa tradição é convidar as crianças para a área da piscina para o nosso famoso buffet africano só para crianças, e a nossa fonte de chocolate floresta tropical de 3 metros!
Yağmur berekettir değil mi?
Hoje há chuva.
Gerçek : Londralılar yağmur yağdığını 107 farklı şekilde belirtir.
Sabes que os londrinos têm 107 maneiras de expressar quando chove.
Doğruyu söyleyebilirim ki Bayan Bird evin içine yağmur yağmaz.
- Tu e os teus joelhos. Uma coisa é certa, senhora Bird, na casa não vai chover.
Deli gibi yağmur yağıyor değil mi?
Está bom para os patos.
Şu ana kadar yağmur çiseledi, bardaktan boşalır gibi yağdı, gök yere indi.
E enquanto chovia, chovia, chovia, e veio o dilúvio...
Evde duş almaya ne gerek var, bu şehirde yeterince yağmur yağmıyor mu?
Estou totalmente molhado. Porque é que chove em casa?