Yakından tradutor Português
6,411 parallel translation
Haftalardır korumaları bu kadar yakından görmemiştim.
Há semanas que não via guardas assim tão perto.
Bu yüzden beni yakından izliyor olacak.
Tem-me controlado de muito perto. - Se me apanhar...
- Daha yakından bak.
- Veja mais perto.
Kızılderililerle göçmen Amerikalıların savaşlarını yakından inceledik.
Estudámos os seus pioneiros e a guerra americana.
Seni çok yakından izledim.
Eu observei-te.
- Yakından bakmaktan zarar gelmez.
Não me importava de chegar mais perto.
Kim milyarda bir gerçekleşen güneş patlamasına yakından şahit olmak ister?
Muito bem, quem quer ter a raríssima oportunidade de testemunhar um evento solar de perto?
Seni yakından izlerim.
E assisto o mestre a trabalhar.
Cesedi daha yakından incelediğimde, kurbanın sol bilek stres kemiğinde...
Num exame mais detalhado do corpo, encontrei várias fracturas causadas por stress aqui,
Yakından gelmelerini engeller onları 20 mil güneyde eyaletler arasında yürüyüş yapmaya zorlarız.
Não, se destruirmos esta ponte. Vamos forçá-los a marcharem 32 km para o sul, pela interestadual.
Birkaç devlet adamı sizin başvurunuzla yakından ilgilenmiş.
Alguns homens do Governo interessaram-se pelo seu caso.
Daha yakından bakacağım.
A ver de mais perto. Câmbio.
Sen işaretleri çok yakından gördün değil mi?
Viu as marcas bem de perto, não viu?
Haklıysam birisi bu kötü çocukları çok yakından büyüyle çağırıyor demektir.
Se estiver certo... então alguém está a conjurar esses gajos de perto.
Görüşmemizin son kısmı, beklenmedik olaylara karşı nasıl uyum sağladığını görmek ve seni daha yakından tanımak istedim.
A última parte da entrevista, Eu sempre gosto de ver como adaptas-te com o inesperado, e quero conhecer-te melhor.
Pas çıkaramayan orta saha, yakından sokamayan golfçü gibi.
Quando o segunda base não consegue passar para a primeira ou quando um golfista faz um putt.
Bildiğim her şeyi, Cullen Bohannon'ı yakından izleyerek öğrendim.
Tudo o que sei, aprendi sobre um estudo cuidado sobre o Cullen Bohannon.
Birkaç operasyonda Annie'yi yakından izleme fırsatı buldum.
Pude ver de perto o trabalho da Annie em algumas operações.
Yakından bakmak zorundaydım.
Bem, tinha de olhar mais de perto.
Yakından inceledikten sonra Phansigar'ın bir tür Skalengeck olduğuna karar verdim. Suratı komodo ejderinden çok da farksız değil. " - Adı bu muymuş?
"Após examiná-lo de perto, cheguei à conclusão de que o Phansigar é um tipo de Skalengeck não muito diferente do dragão-de-komodo."
"O son iki dangalak biziz, gelin bir de yakından görün." mü diyeceğiz?
O que vamos dizer? " Somos os novos idiotas do bairro.
Hem de çok yakından.
Muito bem.
Gerçek şu ki bunun bir yalan olmasıyla uzaktan yakından ilgim yok.
Dizer que tive alguma coisa a ver com isso é mentira!
Anlaşılan gemideki herkesle yakından ilgileniyormuşsunuz.
Parece que despertou o interesse de todos nesta nave.
Morgta ona daha yakından bakarsınız.
Poderá vê-la mais de perto na morgue.
O halde Camilla Vargas CEO iken onunla yakından çalışıyordunuz?
Então, trabalhou de perto com a Camilla Vargas quando ela era CEO?
Evet ve Kalinda Sharma da Bay Agos ile davalarda yakından çalışıyor,... sosyal yakınlığın yanı sıra,... ama raporuma göre mahkemenin kuralları çok önemli.
Sim, e a Kalinda Sharma trabalha de perto nos casos do Sr. Agos, assim como é uma amiga pessoal, mas, o meu relatório aconselha que a decisão judicial seja soberana.
Sonuçlara daha yakından bakmalıyız.
Temos de analisar os resultados outra vez.
Takipçiniz sizi yakından tanıyor demek.
Significa que o perseguidor, a conhece.
Ya da şeytani bir yapay zeka yeni beyin yıkayıcılarını yakından takip etmek istiyor.
Ou uma IA do mal quer ficar de olho, nos filhotes da sua lavagem cerebral.
- Eğer bunu yapmakta ısrar edeceksen seni çok yakından izleyeceğim.
Se insistir em fazer isto, vou monitorizá-lo de perto.
Foster'ın bağlantılarından birinin bu iş üzerinde olduğunu düşünüyoruz ve bu olay çok yakında gerçekleşecek.
Acreditamos que um dos contactos do Foster está envolvido e chegará em breve.
Yakıt transfer borularından birini kesmiş.
Ele cortou a linha de mangueiras de transferência.
Yakınındaki biri tarafından bu sadece senin kestirme yolun.
Isso só está a fazer com que as pessoas se afastem de ti.
Zamanları sandığınızdan daha yakın bir zamanda bitecek ve kocanın... Al Fayeed'ler onu kendi adamlarından biriyle değiştirene kadar tabii.
Até os Al Fayeed o terem substituído por um dos seus amigos íntimos.
Bu bizi yakıt masrafından kurtardı.
Isto poupa-nos combustível.
Öyleyse Helyum 3'ü ay taşından çıkartıyorlar ve madeni yakıt kaynağı olarak kullanıyorlar. Kesinlikle.
Extraem o hélio 3 da Lua e utilizam... o minério como combustível.
Eğer Seraphim, rotasından burada sapmışsa... Diğer bir istasyonun çok yakınından geçmiştir.
Se a Seraphim alterou a rota para aqui deve ter passado próxima de outra estação.
Yakınından bile geçmiyor.
Nem de perto.
Dinle, yakıtından almak istiyorduk.
Eu... nós só queríamos um pouco de gasóleo.
Biraz yakıtından almak istiyorum.
Quero levar um pouco do seu gasóleo.
Yakınını yeni kaybetmiş kişilerin kayıpları ve acılarından para kazanmayı amaçlamadım.
Não procuro lucrar com a dor e a perda de quem perdeu alguem...
Yetkililer tarafından sorgulanıyor, ama yakında serbest bırakılacak.
- Está a ser interrogada, mas, será libertada e mandada embora em breve.
Sida Bar'ın yakınlarından geçen sadece bir otobüs hattı var.
Há apenas uma linha de autocarro que passa perto do sidebar.
- Aman Tanrım yakından daha da yakışıklıymış.
Caramba, é ainda mais bonito pessoalmente.
Sanat dünyasından tanıdığım birkaç kişiyle "Ramallah için bir Mum Yak" şarkısını yaptım.
Em conjunto com alguns membros da elite cultural, fiz a canção "Acendam uma Vela por Ramallah".
- Evet. Ben ise en yakın arkadaşımın öldürüldüğü sevdiğim kadının oklarla vurulup çatından atıldığı bir şehirde yaşıyorum. Annemin gözlerimin önünde öldürüldüğü şehirde.
Eu moro numa cidade onde o meu melhor amigo foi assassinado, onde a mulher que eu amava foi morta com flechas e jogada de um telhado, onde a minha mãe foi assassinada à minha frente.
George Foreman da kendi arkadaşları ve ekibiyle oraya vardı. İşte en yakın dostlarından biri Alman Çoban Köpeği, Diego.
Quando o George Foreman chegou com a sua comitiva e os parceiros de luta trazia um dos seus fieis companheiros, um pastor alemão chamado Diego.
Vietnam Anıtı yakınlarındaki bir turist tarafından çekilmiş.
É de um turista, perto do Memorial ao Vietname.
Bu çocukların yaşadıklarından yakınması beni sinirlendiriyor.
Fico furiosa ao ouvir estes miúdos a queixarem-se sobre como é tão difícil.
Benim için onun akademik zırt pırtından daha önemli bir şey yok ama Alex söz konusuyken asıl önemli olan onu önümüzdeki dört sene yakınımda tutmak.
Para mim o fulcral é o qualquer coisa académico, mas com a Alex, o importante é mantê-la por perto estes 4 anos.