Yakından bak tradutor Português
425 parallel translation
Yakından bakılınca...
Mirando mais de perto...
Yakından bakınca herhalde onu tanıyacaksın.
Ele deve estar a chegar. Verás que o reconheces.
- Hoşuma gittiğini söyledim öpmek istediğimi değil. - Yakından bak.
- Olhe para ela.
Yakından bak.
Olhe mais perto.
Onlara yakından bakın... çünkü bunlar hayatlarının son saatleri.
Olhem-nos de perto... porque estas foram as suas últimas horas de vida.
Şimdi ona bakmanı istiyorum ama yakından bak. Sonra ne düşündüğünü söyle ve neler hissettiğini.
Gostaria que olhasses bem para ela e me dissesses o que pensas e o que sentes.
Yakından bakın.
Reparem bem.
Yakından bak!
Aproxime-se.
Yaşantıma yakından bakınca.
Tenho andado a avaliar a minha vida.
Yakından bakıp ezberleyeceğiz.
Memorizamos o que pudermos.
Daha yakından bak.
Vê bem.
- Bana yakından bak. - Evet.
- Olhe bem para mim.
Yakından bakınca buruşuk görünüyor. Pek bir şeye benzemiyor.
Assim todos atafulhados, não parecem muito atraentes, sabes.
Surlara daha yakından bakın.
Vejam com os vossos próprios olhos.
Ona yakından bakın... hiçbir şey yapamayan bu adama yakından bakın.
O homem que não pode... porém, talvez sim.
VE o adam, bakın atmıyorum, adam o kadar zalimdi ki asıldığı yerden dik dik bakan gözleriyle kendisine yakından bakan üç adamı taşa çevirdi
Um homem, não ia inventar... se não visse de tão perto. Até os seus olhos. ficaram paralisados durante algum tempo.
Yakından bakın.
Olhem para ele de perto.
Ama yakından bakınca, gerçekten hayal kırıklığı yaratıyorsun, değil mi?
Mas, ao perto, não passa de uma desilusão.
Haftalardır uygarlığı ilk tadışımızdı. Kit'e yakından bakıp bakamayacağımızı sordum.
Era o primeiro vislumbre de civilização após várias semanas e perguntei ao kit se podíamos ver mais de perto.
Yakından bakın.
A venda!
Yakından bakılınca, onların bizden aşağı olmasının kafatası veya kan yapılarıyla değil bizim onlardan üstün olduğumuzu sanmamızla ilgisi var.
Visto de perto, essa inferioridade tem menos a ver com a forma do crânio... ou a composição do sangue... do que com a convicção que possuímos da nossa própria superioridade.
- Yakından bak.
- Olha melhor.
Yakından bak, yoksa bu şansı bir daha elde edemezsin.
Olha bem para ele, pois poderás não ver outro igual.
Dün gece haritaya yakından bakıyordum.
Ontem à noite estive a ver o mapa com mais atenção.
Yakından bak.
Olhem com mais atenção.
Yakından bak.
Observa-a de perto.
- Yakından bak.
- Olha mais de perto.
Gerçekten yakından bakınca, göründüğünden daha akıllısın.
Mas que monstrinho tão giro.
O kadar yakından bakılırsa her şeyde hata bulunabilir.
Se olharem perto demais, é natural que achem umas falhas.
Yakından bakın. Çok güzelmiş.
Olhem bem... é muito bonito.
Yakından bak.
Olha com mais atenção.
Yakından bak.
Dê uma olhadela.
Hücre yapısına yakından bak.
Observa a estrutura celular.
Resme yakından bak.
Olha de perto para essa fotografia.
- Hadi, daha yakından bakın.
- Vejam melhor.
Yakından bak.
Olha mais de perto.
Daha yakından bak Charles.
Olhe mais de perto, Charles.
Yakından bakın.
Vejam de perto. Vêem?
Yapma! Yakından bak!
Pensa bem!
Yakından bakın.
- Um caderno. Veja melhor.
Hadi toplanıp, ona daha yakından bakın. Görebileceğiniz gibi...
Venham todos ver de perto.
Bak amigo, ne kadar yakından geçti.
Veja, amigo, o quanto chegou perto.
Bunlara yakından bir bak, Doktor.
Olhe bem para isto, doutor.
Daha yakından bakınca, oydu... Bayan Hugo. - Ne?
Aproximei-me e era a Menina Hugo.
Bu yıldızlara yakın olan gözlemciler bakış açılarının farklılığından dolayı çok farklı takımyıldızları görecekler.
Habitantes de planetas à volta de outras estrelas, veriam constelações diferentes das que nós vimos, devido ao ponto de observação diferente.
Daha yakından bir bak, ha?
Vamos ver de mais perto.
Bak, yakışıklı, ben de olayların gelişmesinden pek memnun sayılmam, ama en azından dişe dokunur olsun dedim.
Também não me agrada muito a reviravolta nos acontecimentos, mas achei melhor tornar isto mais agradável.
Yakından bakın.
Olhem bem.
Ama bakıcı çocukları daha yakından görünce... - yüzlerinin olmadığını farkeder!
Quando a babysitter olhou melhor para as crianças... elas não tinham cara!
Bakın ne diyeceğim efendim, o güzel hemşireyi yakından tanıma şansınız olabilir.
Ainda assim, digo-lhe uma coisa, Sir, talvez tenha uma chance de conhecer aquela bonita enfermeira.
Çünkü sürücülerin çoğu, kazayı yakından görebilmek için kilometrelerce öteden kenara yanaşmış aval aval bakıyorlar.
Porque a maioria dos condutores são uns mirones asquerosos, ansiosos por ver uma poça de sangue. Engarrafamento de mirones com vários quilómetros.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakmadım 27
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakmadım 27