English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Y ] / Yarına

Yarına tradutor Português

13,981 parallel translation
Peki yarına ne dersin? Bir yemek ya da içki?
Podemos ir comer ou beber algo?
Gerçek dosyaları istiyorum Brian. Yarına istiyorum onları.
Quero os ficheiros verdadeiros, Brian, e quero-os amanhã.
Yarına kimin ihtiyacı var ki?
Quem precisa do amanhã "?
Belki yarına muhabbeti artık eskidi.
"Talvez amanhã" já é velho.
Bu devasa şeyi yarına kadar yalayıp yutmam gerekiyor ama belki bir şeyler yaparım.
Tenho de estudar este calhamaço até amanhã, mas talvez te possa ajudar.
Her şey yarına ayarlandı.
Tudo está configurado para amanhã.
- Tamamdır, yarına.
- Concordo, amanhã.
Diğeri yarına kadar bile yaşayamayacak.
O outro não vai sobreviver até amanhã.
Her ayın ilk pazar günü Jordan Speedway'da araba yarışı olur.
No primeiro Domingo de cada mês, há uma corrida na Jordan Speedway.
Tüm zamanların en hızlı altı yarışçısı. Ve onların kaderinde sporun zirvesi onları bekliyordu. Hız daha fazla yükselemediğinde yarış daha çetin geçer ve netice, pistteki yeteneğin dehasına kalır.
Seis dos pilotos de motociclismo mais rápidos de todos os tempos e do destino que os esperava no auge do desporto, com as maiores velocidades, a competição mais intensa e os talentos mais geniais na pista.
Binlerce genç sürücü her sene Avrupa, Asya ve Amerika'da dünya sahnesine çıkma rüyasıyla yarışıyor.
Milhares de jovens pilotos correm anualmente na Europa, Ásia e América, sonhando com um lugar no palco mundial.
Onu mini motor yarışlarına götürüyordum. Piyano derslerine değil.
Eu levei-o a andar de minimotas, não o levei a aulas de piano.
İlk yarışta, 3 kez düştü. Kazanamadı. Ama hızlı öğrendi.
Na primeira corrida caiu três vezes e não ganhou, mas aprendeu depressa.
Ve final yarışı Valencia'da ilk kez sıralamada ilk sırayı aldı. Herkesten önde başlamaya hazırdı. Yeni taçlanmış Dünya Şampiyonu Jorge Lorenzo da dahil.
Na última corrida, em Valência, qualificou-se para a linha da frente, pronto para enfrentar qualquer um, incluindo o recém-coroado campeão mundial Jorge Lorenzo.
Bir yarış bile kazansa Papa'nın bir Ferrari ile Monza'yı kazanmasına eşdeğer olacağı yazılmıştı. Ve bu harika bir hikaye olurdu.
Lembro-me de escrever que se ele ganhasse uma corrida seria como o Papa ganhar em Monza ao volante de um Ferrari e seria uma história fantástica, mas foi um desastre completo.
Çok kötü hissediyordum. Valencia'daki ilk yarıştan beri. Ve ben, gerçekten çok...
Tive um mau pressentimento, logo na primeira vez, em Valência, e fiquei muito, muito...
Dört ay sonra, yarış zamanı gelmişti.
Quatro meses mais tarde estava na altura de ir correr.
O zamanlar ben teknik direktördüm ve yarış yönlerine bakıyordum. Lorenzo'nun kariyerinin başlarına çok benziyordu. Yetenekli ve çok aç, son derece rahattı.
Na altura era diretor técnico, tratava de orientar a corrida, e é muito semelhante à carreira inicial do Lorenzo, com talento, muita garra muita confiança e a querer conduzir de forma agressiva.
Fransa'da dördüncü yarışta sıralamada Lorenzo'nun ve Stoner'ın gerisindeydi.
Na quarta corrida, em França, ele estava atrás de Lorenzo e ia à frente de Stoner no campeonato.
Sonraki yarış, Marco Simoncelli'nin pistiydi.
A corrida seguinte foi na pista de Marco Simoncelli.
Fransa'daki dördüncü yarışta Avustralyalı yılın diğer yarısı için yaptığı planı açıkladı.
Na quarta corrida, em França, o australiano anunciou a outra parte do seu plano para esse ano.
Eminim seksenlerde yaşamayı severdi. O zamanlar daha az basın mensubu yarışlara gelirdi. Sürücüler, imajlarına dikkat etmek zorunda falan değildi.
Tenho a certeza de que ele ia gostar de viver nos anos 80, quando havia muito menos média nas corridas e os pilotos não precisavam de preocupar-se com a sua imagem, podiam dizer aquilo que quisessem.
Pedrosa sonraki yarışa ilk sırada çıkacaktı.
Pedrosa qualificou-se na pole position para a corrida seguinte.
Casey Stoner, Valencia'da MotoGP final yarışına çıktı ve üçüncü oldu.
Casey Stoner fez a sua última corrida no MotoGP em Valência e ficou em 3.
Bir hafta sonra, Malezya'da sondan bir önceki yarışta
Uma semana mais tarde, na penúltima corrida, na Malásia,
Her iyi yarış takımının amacı genç yarışçıları yaşlı yarışçıların baskısı altına sokup kariyerlerini yükseltmeleridir.
A estrutura em qualquer boa equipa de corrida é arranjar pilotos novos para pressionar o piloto mais velho e para alargarem a sua carreira.
Yarışma zamanı.
Está na altura de ir correr.
Yarışta öyle bir kaza atlatınca, öyle hoşgörülü olamazdık. Ama son virajda, Lorenzo biraz yanaştı. Hangi yarışçı olsa bunu yapardı.
Se aquele incidente tivesse ocorrido antes, não teríamos sido tão brandos, mas foi na última curva da volta final e Lorenzo deixou espaço suficiente para qualquer piloto com juízo tentar passar por lá.
Rossi, Katalan yarışından sonraki gün deneme sürüşünde kaza yaptı.
Rossi despistou-se nos testes, um dia depois da corrida na Catalunha.
Malezya'da kazandığı son yarış, Yamaha ile kazandığı 46. yarıştı. Ve şimdi, 46 yarış kazanamadıktan sonra, tekrar kazanmıştı.
A última corrida, na Malásia, foi a sua 46 vitória com a Yamaha e agora, depois de 46 corridas sem ganhar, ele voltou a ganhar.
Sezonun ikinci yarısında, arada sırada podyuma çıkıyordu. Az çıkıyordu.
Na segunda metade da temporada, ele por vezes subia ao pódio, mas foram poucas vezes.
Yarış Direktörlüğü, takımlara yarış esnasında pit arası vermeleri gerektiğini duyurdu. Yarışçılar, ikinci takım lastiklerle ikinci motorlarına bineceklerdi.
A direção da corrida mandou as equipas pararem na boxe durante a corrida para os pilotos mudarem para a segunda mota com pneus novos.
Yavaş gitmem gereken ilk yarıştı.
Foi a primeira vez na vida que tive de abrandar para ganhar.
Marco Simoncelli stiline sahip bir ekip kurmaktan bahsediyorum. Çünkü Marco'nun yarış hayatına dahildi. Ve onu tepeye taşıdı.
Peço-lhe para criar uma equipa ao estilo de Marco Simoncelli, porque ele esteve envolvido na vida desportista de Marco e conseguiu levá-lo ao topo.
Ben hayatında ağzına sigara koymamış insanım. Ama benim ciğerimin yarısını aldılar sigara yüzünden. Sen biliyor musun?
Eu nunca pus um cigarro na boca, mas fiquei sem meio pulmão por causa do tabaco.
- Yarına hazır olur. - Sadece kapak levhasını koymam gerek.
Tenho, apenas, que colocar uma placa de cobertura.
Bana Güney Afrikalı Kainat Güzeli yarışmasındaki finalistler ile Hawaii Loa Cumhurbaşkanının villasında bir hafta tatil versen tartışmasız buraya gelirdim.
Se me oferecesse isto ou um fim-de-semana na Residência Presidencial Hawaii Loa, com todas as finalistas sul americanas do concurso da Miss Universo, eu escolheria isto, sem pensar.
Penelope, güvenlik kameralarına yeniden bakmalısın. Gece yarısından sonra kampüs içinde ve çevresindeki tüm araçları tara.
Verifica as matrículas de todos os veículos dentro ou perto do campus depois da meia noite.
Yarın favori butiklerimden birinin davetiyeye özel satışına gideceğim.
Amanhã vou a uma venda só por convite numa das minhas boutiques preferidas.
Bende kitabın yarısına çoktan geldim.
E já li metade dele.
Büyük bir maç için gelmişler ve "Kaç Para?" yarışmasına katılmaya çalışıyorlarmış.
Temos estado a alugar a casa de cima a uns rapazes de uma irmandade da antiga faculdade do Cam.
Ve olur da yarışı bitirebilirsen Dullar ve Yetimler Sandığı'na bağış yaparken kendini iyi hissedersin, tamam mı?
E, se por algum milagre, conseguires correr até ao fim, sentir-te-ás bem por ajudar o Fundo dos Órfãos e Viúvas.
Gece yarısına kadar eve gelmedi.
Chegou a casa depois da meia-noite!
Yarısına kadar geri çek. - Tamam, şimdi kontrol çubuğunu yavaşça geri çekmeye başla. - Tamam.
- Está bem.
Benson ömrünün yarısını California'da her tür uyuşturucuyu satarak geçirdi.
Metade da vida na Califórnia a distribuir todo o tipo de drogas.
Yani yarısına.
Para metade dele, pelo menos.
Eğer sandığımın yarısı kadar güçlüyse onu ekibimde istiyorum.
Se ela for metade de poderosa como eu penso que ela é, eu quero-a na minha equipa.
Geçen hafta boyunca Chily Hilly yarışındaydım siyah polis aracına sinirlendim çünkü bisikletliler için yavaşlamak zorundaydı.
"A semana passada, durante o passeio cicloturístico em Chilly Hilly, " o condutor de um SUV preto, " chateado porque teve de ir mais devagar por causa dos ciclistas,
Gece yarısına kadar işimiz bitmiş oluyor.
Estaremos fora dali à meia-noite.
Gövde gösterisinden yarım saat sonra öde-izle satışları yüzde 18 % arttı.
Quer dizer... as vendas "pay-per-view" aumentaram 18 % na primeira meia hora, após a pesagem dos lutadores.
İmha olma yolunu yarılamışken, aracımın bagajında uyandı.
Ele acordou na mala, quando ia a caminho de ser eliminado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]