Yerine tradutor Português
38,497 parallel translation
Ben Rachel Edwards'ın yerine geldim.
Vim no lugar da Rachel Edwards.
Bıçağı yerine koymazsak olacak olan o. Anlamıyorsun.
E a cada segundo que ande por aí, mais vidas correm perigo.
Yarın sabah yerine koyarsa gün bitimine kadar Freddy'yi bulurlar.
O que se passa? Senta-te.
Belki de onlarla yüzleşmek yerine bu kör ağı ne kadar götürmeye istekli olduklarını görmeliyiz.
Sabes, talvez, em vez de confrontá-las, devemos ver até onde elas se enrolam nas suas teias embaraçadas.
Evet, her şey yerine oturdu.
Sim, está tudo a fazer sentido.
Vay canına! Yumurtanın yerine döndüğünü hissettim bildiğin.
Agora até senti o óvulo a subir de volta.
Ama senin yerine arabanı kullanmayı seviyorum, başka bir araba sürüyor olsak da.
Mas gosto mesmo de conduzir o teu carro em vez de tu o conduzires... ainda que tenhamos vindo num carro diferente.
Onun yerine beni al!
Leva-me a mim ao invés.
Bunun yerine kusursuzca işitir.
Em vez disso, tem excelente audição.
Bunun yerine, ona yüksek bir bakış açısı veren upuzun bacaklara sahiptir.
Em vez disso, tem patas alongadas que lhe dão vantagem.
Yeni nesneler toplamak için şehre gitmek yerine komşusunun çardağına bir baskın düzenlemeye karar veriyor.
Em vez de ir à cidade apanhar novos objectos, ele decidiu atacar a casa do vizinho.
İnsanlara duyduğu korkuyu kaybetmek bir hayvanın şehirlerin her yerine yayılmasını sağladı hemde kalabalıklar halinde.
Perder o medo do homem fez um animal se disseminar-se por cidades mundo fora, e em grande número.
Bu uygulama şehrin her yerine yayılıyor.
E este método estende-se a todas os locais da cidade.
Ağaç yerine insan var burada da.
Pessoas no lugar de árvores.
Yazı ofisinde sekreter olmak yerine başka bir yerde olursam daha faydalı olabilirim bence.
Acho que poderia ser mais útil se não fosse só uma secretária.
Yerine beni al.
Toma-me a mim ao invés.
Kaç defa yerine bir erkeği tercih ettiler?
Quantas vezes escolheram um homem ao invés de ti?
Gerçek papaz gelemeyince yerine seni mi yolladılar?
O verdadeiro padre não pode vir, por isso mandaram-te a ti.
Hırsının kurbanı olmak yerine nehirde bir ceset gibi süzülüyorsun.
Em vez de ficares em baixo pela ambição, flutuas pelo rio como um corpo morto.
Sheldon, Bert'ün elindekilere takılmak yerine hayatındaki iyi şeylerin değerini bilmelisin.
Sheldon, em vez de te prenderes ao que o Bert tem, deverias apreciar as coisas boas da tua vida.
Plağın yerine melez çiftler koy, aynı büyükannemsin.
Bem, troca "placa" por "casal inter-racial" e serás a minha avó.
Bunu hiç düşünmemiştim fakat aynı şey Kırmızı'nın yerine kolayca bizim Hulk'un başına da gelebilirdi.
Nunca pensei nisso, mas a mesma coisa podia ter ocorrido com o nosso Hulk em vez do Vermelho.
Polisler bizim peşimizden gelmek yerine sizin peşinizden gittiği için kaçmayı başardık.
Safámo-nos, porque a Polícia foi atrás de vocês e não de nós.
Ama yine de kaderimi yerine getirdim.
Mas, mesmo assim, cumpri o meu destino.
Peki... yolu onların yerine kim seçiyor?
Bem... quem escolhe o caminho por eles?
Burada kendine acıyarak, yatmak yerine senden daha az şanslı birilerine yardım edeceksin.
Em vez de ficares por aqui, e só teres autopiedade, vais ajudar alguém menos afortunado que tu.
Marcus Aurelius'un ortaya koyduğu sorun kendinden öncekiler gibi mizacı ve yetiştiriliş tarzıyla göreve uyan kişiyi imparatorluk için eğitip ardından onu imparator yapmak yerine başa oğlunun geçmesini istemeseydi.
O problema criado por Marco Aurélio, em vez de fazer o que tinham feito os seus antecessores e adotar alguém qualificado por temperamento, formação e criação para ser imperador, ele quis que o filho lhe sucedesse.
Bir imparatorun oğlu olarak ve doğumundan beri babasının yerine geçmek üzere yetiştirilen biri olarak bu rolü alacağını bilen Commodus'un egosunun bir sınırı olamayacağını düşünmemiz gerek.
Ao crescer como filho do imperador, como alguém criado para suceder ao pai, imagina-se que o ego de Cómodo não tinha limites :
Devrilmeyi beklemek yerine bir an önce şehri terk etmeye karar verdi.
Em vez de esperar a deposição, a Imperatriz planeia deixar imediatamente a sua cidade.
Ama Commodus'un onun yerine geçip bir gün imparatorluğu yönetmesi için
Para Cómodo lhe suceder e governar um dia o império,
Commodus onun yerine geçtiğinde kuvvet üssünün askerleri olacağını biliyordu.
Ele sabe que, quando Cómodo lhe suceder, serão as tropas o seu centro de poder.
Ama onun yerine bu güç oyununda kendine siyasi destek sağlamaya çalışan birini görüyoruz da diyebiliriz.
Mas vemos alguém que queria realmente garantir apoio político no eixo do poder.
Commodus Germania'daki savaşa son verdi. Ve babasının yerine geçmek için imparator olarak evine döndü.
Cómodo acabou com a guerra na Germânia e regressou a casa para tomar o lugar do pai como imperador do Império Romano.
Ve bunun yerine kendi adamlarına görev verdi. Bunlar azat edilmiş, eski kölelerdi. Toplumun alt sınıflarından kimselerdi.
Assim, ele quer arranjar os seus próprios homens, pessoas que são livres, antigos escravos, de classes baixas da sociedade.
- Kendi yerine beni gönderdi.
- Ele enviou-me no seu lugar.
Kendisi yerine mi?
No seu lugar?
Çevresindeki pek çok grup onu etkiliyordu ve imparator olarak liderliği almak yerine onu yönlendirmelerine ve kenara itmelerine izin veriyordu. Ve Cleander gibi insanların liderlik konumuna gelmesine de izin veriyordu.
E em vez de tomar a posição de líder como imperador, deixa-se ser guiado, deixa-se pôr de lado e deixa indivíduos como Cleandro tomar uma posição de líder.
Biz, seni hazırlama görevimizi yerine getiremedik.
Fracassámos no nosso dever de o preparar.
Bunu belki de bir nevi özür olarak görüyordu. Onca yıl boyunca imparatorluk görevini yerine getirmemişti ama şimdi bunu yapacak, hem de düzgün yapacaktı.
Podem quase pensar nisto como uma espécie de pedido de desculpas por aqueles anos em que não queria ter nada a ver com a tarefa de imperador e agora quer, agora vai remediar as coisas.
İmparator olmak sadece sorumluluklarını yerine getirip her gün işe gitmekten ibaret değildi.
Ser imperador não era só cumprir deveres, não era só ir trabalhar no dia-a-dia.
Çünkü engelli yerine park eden sağlam biri "anlamadığının" bir tarifi sayılır.
Porque uma pessoa capacitada estacionar em lugares especiais é a definição de "não perceber".
Tanrı niye karımı almak yerine onu almadı ki?
Como podes ainda estar vivo em vez da minha mulher?
Gerekli protokolleri yerine getirdik, niye bu kadar endişeleniyorsun?
São instalações antiterramotos. Como pode haver problema?
Beceriksiz hükümet yerine bu ülke ve halk için.
Em nome desta administração impotente, precisamos de voluntários para salvar o nosso povo, famílias e vizinhos.
18. sıradaki yerine oturur.
Senta-se no seu lugar na fila 18.
Taleplerimi yerine getirirlerse herkes uçaktan inebilir, uçuş mürettebatı ve senin dışında.
Se cumprirem todas as minhas exigências, podem todos sair do avião, exceto a tripulação e você.
Bugün, işler farklı ama 1971'de uçak kaçıranların taleplerini yerine getirme politikası izleniyordu.
Hoje é diferente, mas em 1971 era política ceder às exigências dos sequestradores.
Bunun yerine hepsi polis minibüsü içinde hapishaneye gitti.
Em vez disso, acabaram por apanhar boleia na carrinha da Polícia para a prisão.
Yolun her yerine bakın!
Procurem na estrada!
Tsunami bombası çalmak yerine Marconi, bombayı yapabilecek tek kişiyi kaçırdı.
ACESSO NEGADO
Konuşmayı riske alamazdı, onun yerine 1-0-1-2 tuşladı.
Vamos entrar.