Yüzbaşı tradutor Português
13,227 parallel translation
- Arabamın güzergahı Yüzbaşı.
O trajecto do meu carro, capitão.
- Sanmıyorum Yüzbaşı.
- Acho que não, capitão.
İtiraf edin Yüzbaşı.
- Diga-me, capitão.
Sen rahatlamış olabilirsin Yüzbaşı fakat hala içimizdekini bilmiyoruz.
Pode estar aliviado, capitão mas ainda não sabemos como chegaram até nós.
Beyler, Baltimore SWAT ekibinden Yüzbaşı Wilson.
Senhores, Capitão Wilson, SWAT de Baltimore.
Planınız nedir yüzbaşı?
Como quer fazer isto, capitão?
Bir yüzbaşının peşinden gideceksek profilden çok kanıt lazım.
- Se formos atrás de um Capitão, precisamos mais do que um perfil, precisamos de provas.
Betty Wilson adına kayıtlı, Yüzbaşı Phil Wilson'ın eşi.
Está registado no nome de Betty Wilson, esposa do Capitão Phil Wilson.
Yüzbaşı, ben FBI'dan Aaron Hotchner.
Capitão, aqui fala Aaron Hotchner do FBI.
Yüzbaşı Wilson bizi arıyor.
Minha nossa. O Capitão Wilson está a ligar-nos.
- Silahını at Yüzbaşı.
Largue a arma, Capitão. Não.
Sizin dışınızda, Yüzbaşı Lautz ve sizin yol güzergahlarınıza erişim imkanı olan 6 memurun telefon kayıtlarını incelemeyi bitirdik.
- Terminámos o exame dos registos telefónicos dos seis oficiais excepto você que tinham acesso às suas rotas e do Hauptsturmführer Lautz.
Yani bana söylediğin şey başarısız olduğun mu Yüzbaşı Connolly?
- Então está-me a dizer, capitão Connolly, que falhou.
- Başarısız olma gibi bir lüksün yok Yüzbaşı.
- Senhor... - Não pode falhar, capitão.
Yüzbaşı mı buradaydı? ya da onun kolanyasının kokusunu aldın mı
O Capitão esteve cá ou agora usas o perfume dele?
Yüzbaşı burada mı?
O Capitão está cá?
Yüzbaşı
- Capitão. - Está feito.
Yüzbaşını gördün mü?
Falaste com o Capitão?
Neden Marcus'u ya da Yüzbaşını aramıyrosun?
Porque não ligas ao Marcus ou ao Capitão?
Yüzbaşını görmediğim hakkında yalan söyledim.
Menti quando disse não ter visto o Capitão.
Ne oldu Yüzbaşı?
- O que há, capitão?
Teröristlerin, Yüzbaşı Lautz ve senin canına kastetmeye çalıştıklarını işittim.
Soube que terroristas tiraram a vida ao Hauptsturmführer Lautz e quase a sua também.
Teşekkürler Yüzbaşı.
Obrigado, capitão.
Yüzbaşı Connolly, beni şaşırtmaya devam ediyorsunuz.
Capitão Connolly, continua a surpreender-me.
Geçen gece yüzbaşıyı görmediğimi söylediğimde yalan söyledim.
Menti quando disse que não tinha visto o Capitão.
Yüzbaşı'na haber vermemiz gerekir mi?
Precisamos de informar o capitão disto?
- Pardon Yüzbaşı, çağırmak zorunda kaldım.
Desculpe, capitão. Não tive escolha.
- Buradayım Yüzbaşı.
- Estou mesmo aqui, capitão.
- Özür dilemen gerekmiyor Yüzbaşı.
Não precisa de se desculpar.
Benim aracımın ve Yüzbaşı Lautz'un aracının pusuya düşürüldüğü günkü yolculuk güzergahına ve terörist Yahudi'nin sözüm ona boğazını kestiği hücreye erişimin vardı.
E tinha acesso aos meus trajectos e do Hauptsturmführer Lautz no dia em que fomos emboscados e à cela onde o terrorista semita supostamente cortou a própria garganta.
Bugün öğleden sonra Yüzbaşı Connolly'nin ölümünü duyunca endişelendim John.
Fiquei preocupado, John, depois de saber da morte do Capitão Connolly esta tarde.
Yüzbaşı, ben Ajan Hotchner ve bu da Ajan Rossi.
Capitão, sou o Agente Hotchner, este é o Agente Rossi.
- Galiba Yüzbaşı onu tanıyor.
- Penso que o Capitão a conhece.
Yüzbaşı Connoly'nin arabana yapılan pusuda bir parmağı olduğunu düşünüyor musun?
Acha que o Capitão Connolly se envolveu na sua emboscada?
Yüzbaşı Connolly dün intihar ettiği için maalesef yalnızca yorumda bulunabiliriz.
Como o Capitão Connolly se suicidou ontem, infelizmente só podemos especular.
Çünkü General Washington'un günlükleri ki arşivinizde okunabilir, güvenilir bir yüzbaşı tarafından dikte edilerek yazılmıştır.
Porém os diários do general Washington, também disponíveis nos vossos arquivos, irão corroborar que este documento foi ditado a um capitão de confiança.
Kendinizi unutuyorsun, Yüzbaşı.
Está-se a esquecer da sua posição, Tenente.
Yüzbaşı Victor Cruz Bir başka Grupo Patria subayı.
Capitão Victor Cruz, outro oficial do Grupo Patria.
Ben Yüzbaşı Steven Jones.
Sejam bem-vindos ao XB-4. Sou o Capitão Steven Jones.
- Yüzbaşı, dalışa hazırız.
Capitão, podemos submergir.
Galiba Yüzbaşı telsizlerini kırdı.
Acho que o capitão acabou de esmagar as comunicações.
Olmalı, çünkü harika bir teğmen olacaksın ben yüzbaşın olduğumda tabii.
- Devias. Porque vais ser uma óptima Tenente, quando eu for o teu Capitão.
Rivayetlere göre Vescey, Yüzbaşı Gregson yerine geçince seni ağır suçlara transfer edeceğine söz vermiş.
Dizem que prometeu transferi-la para os Crimes Graves quando substituísse o Capitão Gregson.
Yüzbaşı Gregson'a verdiğim her şey. Oku.
O que dei ao Capitão.
Yüzbaşı istifa etmek istemedi, çünkü hazır değildi. Benim söylediğim şeyler yüzünden değil.
O Capitão não saiu por não estar preparado, não por alguma coisa que eu tenha dito.
Merkeze uğradım, Yüzbaşı Gregson'ı gördüm.
Fui à esquadra e vi o Capitão Gregson.
Yüzbaşı politik bir hayvandır.
O Capitão é um animal político.
Yüzbaşı aradı.
Era o Capitão.
- Dinle. Yüzbaşı merkeze gelmemizi söyledi.
Liguei, porque o Capitão pediu que viéssemos à esquadra.
Ne oldu Yüzbaşı?
- O que foi, capitão?
Yüzbaşı
Capitão.