Zaten biliyorum tradutor Português
1,019 parallel translation
Zaten biliyorum.
Eu já sei.
Açmayacağım çünkü ne dediğini zaten biliyorum.
E a razao, é porque sei o que diz.
Sanırım bunu zaten biliyorum.
Acho que sei disso.
- Zamanla anlarsın. - Yo, zaten biliyorum.
- Com o tempo virá a saber.
- Teşekkür ederim. Bunu zaten biliyorum.
- Obrigada, mas isso já eu sei.
Bunu zaten biliyorum.
Isso já eu sei.
Uyduklarını zaten biliyorum.
Já sei que me servem.
Bunların çoğunu zaten biliyorum.
Já sei quase tudo.
Ama ben detayları zaten biliyorum, Peter.
Mas eu já sei os pormenores, Peter.
Zaten biliyorum Slow Club'de, yedi numaralı yol üstünde
Já sei onde é. No Clube Slow na estrada 7.
İngilizce kelimelerin ne anlama geldiğini zaten biliyorum ben. Ben İngilizce konuşuyorum!
Sei o significado das palavras inglesas, falo inglês!
Zaten biliyorum.
E... - Já sei.
Senin deli olduğunu zaten biliyorum.
Eu já sei que és maluco.
Bunu zaten biliyorum.
Eu já sabia disso.
ben onun çalışmalarını zaten biliyorum teşekkürler ve gökyüzünü takip etmeye devam edin harika!
Já conheço as obras dele... Obrigado, e continuem a olhar para o céu. Excelente!
Bir adama nasıl vurulmadığını zaten biliyorum.
Desculpe Sr., já sei como não acertar numa pessoa.
Taylor'ın ne düşündüğünü zaten biliyorum.
- Já conheço a opinião de Taylor.
Cevabı zaten biliyorum.
Já sei a resposta.
Biliyorum zaten
Eu sei.
Biliyorum, sorun da bu zaten.
Eu sei, e o problema é esse.
Evet biliyorum. Birkaç dakika önce birlikteydik zaten.
Eu estive com ele á pouco tempo.
Duştan çok şey biliyorum zaten, bakın ben...
Bem, já tenho prática do duche. Sabe, eu canto...
Hakkında her şeyi biliyorum zaten kardeş.
Já estou farta de saber, filho.
Her şeyi biliyorum zaten.
Sei tudo.
Ben durumu biliyorum zaten, her şey kötü.
Mas eu conheço a situação. Está tudo mal.
Cömert olduğumu biliyorum. Zaten benim olan birşeye para ödüyorum.
Sei que sou generoso, estou pagando por algo que já é meu.
- Zaten biliyorum.
- Já sei.
Juliet, kederini biliyorum zaten.
Julieta, já sei o que vos atormenta.
Ben ne istediğimi biliyorum, zaten şu anda ellerimin arasında.
Eu sei o que quero, porque o tenho nas minhas mãos agora.
Zaten Bay Hanlon'un üzerimdeki etkisini kıskandığını biliyorum.
Eu já sabia a inveja que tinhas da influência do Sr. Hanlon.
Nasıl içildiğini zaten biliyorum.
Já sei beber.
Zaten cevabını biliyorum. Sana sormama gerek yok.
Eu sei o que pensa, nem é preciso lhe perguntar.
Biliyorum zaten. Bu sabah söylediniz ya!
Disse-me isso hoje de manhã!
Evet, ama bacaklarını biliyorum zaten, muhteşemler.
- Já as conheço. São lindas.
Bir doktor bana zaten yaklaşık bir saat verecek... ve nasıl öldürüldüğünü söyleyecektir ki bunu biliyorum... bunun için bir doktorun yardımına ihtiyacım yok.
Um médico só pode determinar a hora aproximada e como ela morreu. E isso eu sei. Por isso não preciso da ajuda do médico.
Bunu biliyorum KITT, zaten Rita'nın söylediğide buydu.
Eu sei disso, KITT, a Rita já tinha dito isso.
Ve zaten bunu yapmak için gidiyorsun biliyorum.
E já sei como vai fazê-lo.
Gümüşlere de ne olduğunu zaten biliyorsun. Biliyorum.
- Quanto à prata já sabem.
Evet, biliyorum. Zaten kendi çocuğuna verecek paran yok.
E além disso tu nem sequer tens dinheiro para sustentar o filho que já tens.
Ne alacağımı biliyorum zaten.
Eu já sei o que quero. Vá lá.
Ne diyeceğini biliyorum. Kaderime razıyım zaten.
Sei o que vão dizer e já aceitei o meu destino.
Ben zaten nasıl top fırlatılacağını biliyorum.
Eu sei arremessar.
Zaten bütün olayı biliyorum.
Eu já sei tudo sobre aquele assunto, de qualquer maneira.
Biliyorum. Ama zaten o da seni sevmiyor.
Eu sei, mas também não é que ele goste de ti ou assim.
Bu yaptığımın kötü bir şey olduğunu biliyorum, ama bunu zaten yapacağım. Çünkü benim için önemli olan tek şey küçük kızım.
Não se faz, mas só o que me importa é a minha filha.
Biliyorum ki zaten.
Já sei como se chama.
Zaten çok şey biliyorum.
Já sei demais.
Ben zaten ne yapacağımı biliyorum.
Eu já sei o que fazia.
Biliyorum bu bir teselli değil ama erkek arkadaşın iyi biri değildi zaten.
Não é por nada, mas aquele gajo era uma merda, hã?
Ne işi olduğunu biliyorum. Zaten bu bildiğim tek numara.
Eu sei o que ela está a fazer.
Ne biliyorum ki? Kim bana inanırki zaten?
Quem é que também acreditava em mim?