Çaldım tradutor Português
5,645 parallel translation
Ben, ben onu ayarttım ve bir öpücük çaldım. Sen de kimsin?
- Quem és tu?
Gidip ona inanıyorlar! Evet, ailemden para çaldım ve kaçtım.
Sim, roubei dinheiro dos meus pais e fugi.
Yeterince vaktinizi çaldım zaten.
Está tudo bem, já desperdicei muito do vosso tempo.
- Evet, çekmecesinden çaldım.
- O quê? - Roubei-lhos da cómoda.
Yakut tokalı bir inci gerdanlık çaldım.
Roubei um colar de pérolas, com fecho em rubi.
İş için Barnett'lerin evine gittim. Kapıyı çaldım.
Eu apareci para trabalhar em casa dos Barnetts.
O, Eric Carmen şarkısıydı. Tamamını ondan çaldım.
É uma canção da Eric Carmen, copiei-a por completo.
O mücevherleri direk ana sergiden çaldım.
Roubei essas joias da exibição principal.
Seni çaldım, Brookline'deki en elit yahudi bekarı.
Roubei-te aos melhores judeus solteiros de Brookline.
O binaya gittim kapıyı çaldım ama kimse yoktu.
Eu fui lá... Ao prédio. E bati, não havia lá ninguém.
Hayır, lanet şeyi çaldım.
Roubei-a.
Bunu Asher'dan çaldım.
Roubei-o ao Asher.
Neyse. Bunu çaldım, çok aptalcaydı.
Seja, roubei-o e foi estúpido.
Bir 4x4 çaldım.
Roubei um carro com tracção às quatro rodas.
Kendi paramı mı çaldım yani?
Roubar meu próprio dinheiro?
Sonra Vivian var, kapımı çaldı çünkü hortumumdan su içmek istiyordu.
Então há Vivian, que é uma menina que bateu na minha porta Porque ela queria beber da minha mangueira.
Bilgileri kimin çaldığını da hiç bulamadım.
E nunca descobri quem me roubou os dados, por isso...
- Hiçbir şey çaldığımız yok.
- Não estamos a roubar nada.
- Onu çaldığımı mı düşünüyorsun?
Acha que o roubei?
- Onun için bir tane çaldın mı?
- Por isso roubou um?
15 yaşındayken bir motor çaldığı için kelepçe takmıştım ona.
Eu apanhei-o, pelo menos?
- Şu anda kapıyı açan yok. Çaldığınız kapıların yarısı açılmazsa ne anladım ben o işten?
Quer dizer, eu podia ser mais arrumada mas pelo menos posso limpar o toilet.
Hayatımı çaldın.
- Roubaste a minha vida.
Emaneti çaldırdığımız halde ölmedik,
Não há acordo, está bem?
Senden çaldığım sevgiyi geri vermek istedim.
Eu queria devolver o amor... Que eu tomei.
John Lee'nin altında çalışırken tüm denizaşırı hesaplarımızın bilgilerini içeren bir dosya çaldı ve bu dosyayı Ruslara satmaya çalıştı. Hatırladın, değil mi?
Roubou o arquivo com os detalhes das nossas contas internacionais tentou vendê-lo aos Russos.
Şehrin ortasında kaldık ve çocuk silahlarımızı çaldı.
Estamos no meio da cidade. Ele roubou as nossas armas.
Bilmiyorum, belki de. Ama sonuçta silahlarımızı çaldı.
Não sei, mas roubou as nossas armas.
Amanda'dan para çaldığımı düşünüyor, yani senden. Çünkü hala senin anılarını koruyor. Çünkü seni seviyor.
Ele pensa que roubei dinheiro à Amanda, logo tu, porque ele continua a proteger a memória que tem de ti... porque ele te ama.
Çaldım kapıyı.
Eu bati.
Çalıştığım bardan çaldım. Hoş biri olduğumu düşünme.
Roubei-a do bar onde trabalho, não foi muito simpático.
Carter, hayatımın son iki yılını çaldı.
O Carter roubou os últimos dois anos da minha vida.
- Önce çaldı mı peki?
- Chegou a tocar?
- Çaldığım şeyleri telafi etme şansım?
Pelo que roubei.
Beni siktiğin gece banyondan çaldığım deodorant bu.
É o desodorizante que roubei da tua casa de banho, quando me comeste.
Yani daireme girip, silahımı çaldın.
Então, invades o meu apartamento, roubas a minha arma...
Madalyanı mı çaldı?
Ele roubou-te a tua medalha?
İlk başta keman çaldığınızı sandım ama çentikler arası mesafe çok geniş. Ayrıca çenenizin altında da herhangi bir iz yok, o yüzden çello olmalı.
Primeiro, pensei em violino, mas, o espaço entre elas é algo grande e não existem quaisquer marcas debaixo do seu queixo, então, violoncelo.
Birlikte çaldığımızı biliyor, Caffrey.
Ela sabe que o roubámos, Caffrey.
Aynen öyle. Benim payımı da çaldı ve beni Fas'ta bir tren istasyonunda yüzüstü bıraktı.
Roubou a minha parte do golpe, e abandou-me numa estação de comboios em Marraquexe.
Yani, buradayız pis bodrum, tanıdığımız herkese yalan söylüyoruz çaldığımız milyon dolarların üstünde oturuyoruz.
Quero dizer, aqui estamos nós... Numa cave nojenta, a mentir a todos aqueles que conhecemos, sentados em cima de milhões de Dólares em dinheiro roubado.
Yeri geldi öğrendim, yeri geldi öğrettim. Annemin benden çaldığı şeyi geri almaya çalıştım.
A aprender com elas, a ensiná-las, a tentar ter de volta o que a minha mãe me tirou.
Anahtarımı çaldığın zaman.
Quando roubaste a minha chave.
Beraber yaptıkları son soygunda Mickey, Sully'den yarım milyon dolar çaldı ve sonra kendisinden çocuk da yaptığı zenci bir kadına verdi.
O último assalto que os dois fizeram juntos acabou com ele a roubar 500 mil dólares ao Sully e a dá-los a uma negra de quem teve um filho.
- 20 sene mi? - O parayı senin için çaldım.
Vinte anos?
- Gong çaldı mı?
Já tocaram o gongo?
Sanırım zili yanışlıkla çaldın.
Pensei que tinha tocado por acaso.
Çaldığımız silahlar İmparatorluk için önemliymiş... ve onları satmakla bu kuşu uçurmaya devam ettirmek için tam ihtiyacımız olan krediyi bulacağız.
Roubamos armas destinadas ao Império e vendemo-las pelos créditos que desesperadamente nos faltam para este pássaro voar.
Araba mı çaldın?
Você roubou carros?
Ablam Talia'nın benden çaldığı anıları bulmak için çok uğraştım.
Quero saber pois essa memória foi roubada de mim pela minha irmã, Talia.
Paramı bu kız mı çaldı yani?
É essa miúda que roubou o meu dinheiro?