Çaldın mı tradutor Português
2,227 parallel translation
Benden ödünç mü aldın, Terry, yoksa çaldın mı?
Emprestei-o a ti ou roubaste-me, Terry?
Dr. Ramsey'nin TAİ maddesini çaldın mı?
Roubaste o PAT do Dr. Ramsley?
- Bağımlı olduğun ilaçları alabilmek için annenin reçete defterini çaldın mı?
Roubaste o livro de receitas da tua mãe para satisfazeres o teu vício?
Yani oraya girip çaldın mı bunları?
Tu forçaste entrada e roubaste estes tipos?
- Kapıyı çaldın mı?
- Foste tu que bateste? - Sim.
Anılarımı neden çaldın?
Porque removeste as minhas memórias?
Bunu Klaus'tan mı çaldın?
- Roubaste isto ao Klaus?
Sonra da uğraşlarımın üstüne konup futbol takımını çaldığın için mi? - Sesini alçalt.
E por te teres apoderado de todo o meu trabalho árduo, para me roubares a equipa de futebol?
- Hiçbir işvereninizden 100 dolar nakit veya mal çaldınız mı?
Já roubou mais de $ 100 em dinheiro ou propriedade - de um patrão?
Biliyor musun, çağrı cihazım çaldığında senin çağrı bıraktığını anladım.
Sabes, logo que o meu beeper tocou, soube que eras tu.
Tamam, dinle, Masasından konuşmasını çaldım.
Escuta, roubei o discurso dele.
Kıçımın mızıka çaldığı gibi konuşuyorsun.
Pareces o meu cú a tocar harmónica quando falas.
Bakın, zaten güneş gözlüğü çaldığım ve sevgilimin arabasını çarptığım için yakalandım.
Eu já fui detida por roubar uns óculos e o carro do meu namorado.
Yok, "afallamak" diye bir kadının aynı zamanda "çaldın" demesine şaşırdım.
Estou confuso que uma mulher diga "ofuscar" e "roubar".
Gasp, bıçaklanma derken şimdi bir de para mı çaldırdık? N'oluyor?
Um assalto, uma facada e agora alguém anda a roubar-nos?
Uçaklarımızın birinden bir sabit disk çaldı.
Roubou um disco rígido de um dos nossos aviões.
İyi çaldın, hayatım.
Bem jogado, amor. Hoyt, onde está o Sean?
Oswald'ın evini aradılar ve çaldığından şüphelendikleri bazı parçaları buldular. Mücevher, Mısır eserleri falan.
Revistaram a casa do Oswald e encontraram várias coisas de que ele era suspeito de ter roubado, peças de joalharia, artefactos Egípcios.
Kanıtı mı çaldın?
Roubou provas?
Sen onu Doc'tan çaldın. Sen de olsan aynısını yapmaz mıydın?
Você não teria feito a mesma coisa?
Sanırım başka bir ses daha çaldın.
Roubou outra voz, presumo.
Kimmi'nin arabasını çaldığım için kendimi götleğin teki gibi hissediyorum.
Sinto-me um idiota por ter roubado o carro da Kimmi.
Bu binadaki beyaz dosyalardan birisini çaldınız mı?
Alguma vez retirou um dossier branco do edifício?
Gerçekten Lux'ın benden çaldığını mı ima ediyorsun?
Estás mesmo a tentar sugerir que a Lux mo roubou?
Paige'in çaldığını bilmiyorsun, tamam mı?
- Não sabes se a Paige o roubou, sim?
Rebecca'yla beraber üniversitede oda arkadaşıyken tuvalet kâğıdı satın almak yerine binamızın alt katındaki dondurma dükkânına gidip peçete çaldığımızı anlatmıştım sana. Hatırlıyorsun değil mi Paul?
Paul, lembras-te de te ter contado, como eu e a Rebecca, quando andávamos na faculdade, em vez de comprar papel higiénico, íamos à geladaria, em baixo do nosso apartamento e roubávamos os guardanapos.
Yazın, Gabe kız arkadaşımı çaldığı için sinirli miyim?
Estou zangado pelo Gabe me ter roubado a namorada?
- Victor'un ondan çaldığını mı?
- Que o Victor lho roubou?
Evet, tamam. Liam'ın, babamın parasını çaldığını öğrenince polisi çağırdım. O zamanlar aptal bir çocuktum.
Sim, chamei a polícia após descobrir que Liam roubou dinheiro do nosso pai Eu era um rapaz estúpido.
Her zaman kapını biri çaldığında arka taraftan kaçar mısın?
Foge sempre, quando lhe batem à porta?
Bak, para aşırdığım fikrine nereden kapıldın, bilmiyorum ama... - Çaldığını biliyorum.
- Não sei onde foste buscar isso.
Malını çaldığın insanların seni öldüreceğini biliyorsun tamam mı?
As pessoas que roubaste... Sabes que vão matar-te, certo?
Paramı çaldı ve beni dım dızlak orta bıraktın.
Roubaste-me o dinheiro... e acabaste comigo.
Kadının anahtarlarını mı çaldın?
Roubaste-lhe as chaves?
Hayatımı çaldın.
Roubaste a minha vida.
Doğru, sanırım plan olmadığı için GPS olan bir araba çaldın.
- Pois, porque se fosse não roubavas um carro com GPS.
- Hırsızsın - Ekmek çaldım - Ev soydun
E quando eu me perco eu fecho os meus olhos e ele encontrou-me.
Telefonun çaldığını duymadım.
Não ouvi o telefone.
Ama telefonun çaldığını duymadım.
Não ouvi o telefone.
Onun sadakatine ben de inanmıştım ama sonra ofisime girmek için bunu kullandığını keşfettim bir güvenliğin anahtar kartını bomba çalabilmek için çaldı.
Eu também estava convencido disso. Mas descobri que usou isto para aceder ao meu gabinete. Roubou um cartão para incriminar a segurança pelo roubo da bomba.
Pixies ile çaldınız mı?
Vocês tocam com os Pixies?
Erkek arkadaşımı çaldın!
Roubaste-me o namorado!
Gerçek seyirci önünde çaldınız mı hiç?
Vocês já tocaram em frente a um público?
Eşyalarımı mı çaldın?
Roubaste as minhas coisas!
Onun masasını çaldım.
Que é isto? Eu roubei-lhe a secretária!
Ansiklopedi falan mı çaldın?
Roubas-te algumas enciclopédias?
Seni Corioli'de çaldığın unvanla Coriolanus diye çağırıp onurlandıracağımı mı sandın?
Pensais que vos agraciarei com essa usurpação, esse nome roubado "Coriolanus"?
O şarkıyı ilk defa çaldığımızı ve tam da şarkının sonunda onun köşeyi dönüp kaçtığını hatırlıyorum.
Lembro-me da primeira vez que tocámos aquela música, mesmo no seu final, lembro-me que ele se afastou e correu para o canto.
Çaldığınız şeylere bakmak canımı sıkıyor.
Suas bugigangas me entediam.
Zamanınızı çaldığım için, özürlerimi kabul edin ama bu gün öğrendiğiniz değerli şeyleri takdir edeceğinize eminim.
Desculpe-me por lhe tomar a manhã, mas compreende o valor de se ser minucioso.
A'mı çaldın, güç oyunumu çaldın.
Roubaste-me o meu A, roubaste-me o meu poder de jogo.