Çatalına tradutor Português
143 parallel translation
Ben Charboneau'yu alacağım ve nehrin sağ çatalına gideceğim.
Eu vou com Charboneau pelo braço direito.
Bu arada, Nehrin bu çatalına ne isim verdin?
Aliás, que nome deu a este braço do rio?
Nehrin yanlış çatalına girdiler ve çağlayanda kayboldular.
Entraram na bifurcação errada do rio e cairam nas cataratas.
Senin sihirli çatalına sahip değilim. Bütün bildiğim iki kişinin öldüğü... ve onun gerçek bir şüpheli olduğu.
Já paraste para pensar que... pessoas morreram, e ela é a suspeita perfeita?
Son karides çatalına kadar her şeyi hatırlar o.
Lembra-se até do último garfo de camarão. Sabes porquê?
Bir de hayalarım popomun çatalına, tutkallanmışken balayımın keyfini nasıl çıkarıcağımı.
E como vou aproveitar a minha lua de mel com os meus tomates colados ao rabo.
Yolun daha ilerisinde bunun gibi çok çatal var.
Há outras bifurcações mais adiante na estrada.
Şu çatal dişli engereği ayağımın altına almadan susturun!
Guarde essa língua de vibora antes que eu tropece nela.
# Sonra, kendi çatalıyla mantarı kaldırdı... #... yemesi için kocasına uzattı.
Foi então que ela colocou o cogumelo no seu garfo e deu-lhe à boca.
Piste değdiğimizi düşündüğün anda çatalı yapabildiğin kadar sert geri çek.
Quando achares que vais bater na pista, puxa a manete o mais para trás que conseguires.
McAngus onu son gördüğünde, Düşman ordusunun yarısını karşısına almış, elinde de silah olarak sadece ufak bir çatal bıçak takımı varmış.
Quando o McAngus o viu pela última vez, defrontava-se com metade do exército turco, armado com um pequeno talher.
Ben de dedim ki, "bana bak... hangi ülkeden olursan ol biz Amerika'da çatal kullanırız."
Disse :'Meu, não me interessa de que país és. Na América, comemos de garfo.'
Elbette ki yanılıyorlar, bu kızartma çatalını kafanızın içine soktuğum zaman sizin de farkedeceğiniz gibi.
Estão claramente errados... como descobrirá brevemente... Quando lhe enfiar este espeto na sua cabeça.
Muhasebecin çatal bıçak takımına herhalde iki kez ödeme yapmış.
Parece-me que o teu contabilista pagou o faqueiro duas vezes.
Bıçak sağ elde, çatal sol elde.
A faca na mão direita... e o garfo na esquerda.
- Çatalı ağzına götürmek için mi?
- A levar o garfo à boca?
O çatalı çekmeceden alıp boğazına saplayan siz değildiniz.
Não foi você quem pegou aquele garfo da gaveta... e enfiou na garganta dele.
Sonra Sondra, babasına bıçak saplamış... ve çatal.
Sondra esfaqueou o próprio pai, com uma faca e um garfo.
Çünkü hayret ettim içerdeyken bir türlü plastik çatal alamadım.
É que foi curioso. Não havia garfos de plástico na prisão.
Eğer sofra terbiyem beni yanıltmıyorsa sol korneadaki çıkıntı bir salata çatalı.
Se a etiqueta não me falha, aquela protrusão na córnea esquerda é de um garfo de salada.
Uzun bir sapı ve güçIü bir çatalı olması lazım.
Deve ter uma longa alça e um garfo forte na ponta.
Ya da alnına çatal saplamak.
Ou espetar-lhe um garfo na testa!
Oh, alnıma çatal saplandı.
Um garfo na testa.
Billy, çatalı prize sokmama yardım et.
Billy, ajuda-me a espetar este garfo na tomada.
Mesela nehrin çatal yapan bu noktasına bir isim bulabilirsiniz.
Pode nomear por exemplo aquela bifurcação do rio fork.
Bir donatım subayı bir tankın önüne iki büyük çatal lehimleyebileceğini düşündü. Çalıya saplanıyorlardı ve tank onları iterek yolunu açıyordu.
Um sargento descobriu que podia soldar dois grandes espetos na frente do tanque, que perfuravam a sebe, e o tanque forçava a passagem através da sebe.
Karşılaşmanız mümkün. İşte orada. Meşhur Yoldaki Çatal.
Ali estava a proverbial bifurcação na estrada.
Gözlem altına alalım ama bornozlara, çatal bıçaklara ve küçük şeylere dikkat edin.
Vamos vigiá-las através do sistema de segurança mas fiquem de olho em todos os robes de banho, talheres e equipamento de iluminação.
Yoldaki çatal.
Cruzamento na estrada.
Ama daha hiçbirisinin "çatalını" görmedim.
- e ainda não vi nenhum rego. - Que agradável. Deviam pintar o slogan na carrinha.
O zamanlarda kaşık çatal yok muymuş?
Cristo comia muitas lentilhas. - Não havia utensílios na época?
Çocuklarına yürümeyi, çatal bıçak tutmayı karşıdan karşıya geçerken iki tarafa da bakmayı öğretiyorsun. Ve gün geliyor ona öğrettiğinin evi terk etmek olduğunu fark ediyorsun.
Ensinamos os filhos a andar, a segurar o garfo, a olhar para os dois lados antes de atravessar a rua, e depois um dia percebes que só estás a ensiná-los a sair de casa.
Siz kendinize general diyorsunuz, çünkü yıllarınızı, yalnızca... çatal bıçak kullanmayı öğrendiğiniz akademide harcadınız....
Você chama-se general por causa dos anos que passou na academia onde só lhe ensinaram a usar a faca e o garfo.
Elinizde çatal şöyle olursunuz : " Hassiktir!
Têm um garfo na mão, e tipo, " Oh, merda.
lstakoz yerken çatalı alıp böyle batırırsın ve böyle bastırdıktan sonra... böyle çekmen lazım.
Na lagosta, pegas no garfo e mete-lo aqui assim e empurras para baixo e puxas.
ekmek kızartma makinesine çatal sokması yada uçurumdan düşmesi an meselesi.
Os meus pais diziam que, um dia, poria um garfo na torradeira ou cairia dum precipício.
Bu da normal boylarda bir yemek sehpasına çevrilir. İpek masa örtüsü ve Fornari çatal kaşık takımıyla sunduğumuz Pan-am platinyum servisimiz sırasında tepsisiz yemek zorunda kalmazsınız.
E isto transforma-se numa mesa de jantar completa durante nosso serviço Platinum da Pan Am para que não tenha de comer num tabuleiro.
Ona bir çatal verin, Tanrı aşkına.
Alguém d um garfo a ele, pelo amor de Deus.
Oturduğunuz yerden bir kez daha kıpırdarsanız, bayan, bu çatalı gözünüze monte ederim.
Mexa-se outra vez, minha senhora e espeto-lhe o garfo na merda da vista.
Aletini çıkarttı, ben de çatalı sapladım kıçına.
Ele tirou a gaita para fora, por isso espetei-lhe no traseiro.
Kaşık-çatal. - Onu içeri alıyorlar.
- Eles deixaram-na entrar.
Kasıklarına çatal batırsam başım belaya girer mi?
Se eu lhe enfiar este garfo na coxa, terei problemas?
Üniversiteden sonra anladım ki ; bıçakları çatal çekmecesine koyduğu için onu sınır dışı ettirmiş.
Descobri que ele a deportou por colocar facas na gaveta dos garfos.
Kathy gayri ihtiyari çatalını düşürdü. Almak için masanın altına girdiğinde Sarah ve Brad'i ayaklarıyla oynaşırlarken bulmayı umuyordu.
Instintivamente, Kathy deixou cair o garfo, na esperança de os apanhar a trocar carícias debaixo da mesa.
Arkada. Kıçının çatalı orada olur.
Na parte de atrás, é onde fica o rego.
- Tam çatalımda.
- Mesmo na racha do cu.
Bana çatalı saplamasına izin vermeliydin.
Devias de a ter deixado dar-me uma garfada!
Baslarını kaldırdıklarında tavuk tabağı boştur Jeb Amca'nın eline de bir çatal saplanmıştır.
Quando voltam, há uma travessa vazia de galinha, e o tio Jeb com um garfo espetado na mão.
Anne ona çatalına yumurta verdin.
Mãe, deste-lhe ovos com o teu garfo.
İlk önce bir yere gidemeyeceğinden........ emin olmak için çatalı elinin içine saplarım.
Primeiro espetava-lhe um garfo na mão, para ter a certeza que não ia a lado nenhum.
Bree'nin karnına çatal saplandı!
A Bree levou uma garfada na barriga.