English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Ç ] / Çok olmadı

Çok olmadı tradutor Português

3,299 parallel translation
Bir sahne hazırlamak için çok geç. Olmadı onu Chigger Ormanı'nda bulursun.
Ele está morto há muito tempo para reportar uma morte, talvez o encontres em Chigger Woods.
Bunun uygun bir zaman olmadığının farkındayım ama o yaz Sarah'nın hayatında bilmediğim pek çok şey oldu, bu yüzden bana hatırladığın herhangi bir şeyi anlatırsan çok memnun olurum.
Eu sei que deve estar ocupado mas há tantas coisas que eu não sei sobre a vida da Sarah, que ficar-lhe-ia grato se me pudesse contar alguma coisa que se lembre.
Sana gerek olup olmadığına emin değildim ama böylesi çok daha eğlenceli.
Não tinha a certeza se ia precisar de ti para tudo, mas, desta maneira, é bastante divertida.
O kadar basit olmadığını çok iyi biliyorsun.
Sabes muito bem que não é assim tão simples.
Babam ya da erkek arkadaşım olmadığına çok seviniyorum.
Fico muito contente que não seja o meu pai ou o meu namorado.
Çok acil bir durum olmadıkça tabii.
A não ser que seja uma emergência extrema.
Çünkü, tamamen kaçırdığım, çok önemli bir bilgi olmadığından emin olmak istedim.
Queria ter a certeza de não me ter escapado nenhuma informação.
Ben çok yanlarında olmadım.
Eles mal me viam!
Ross çiftiyle çok uzun zamandır tanışıyoruz ve hiç çocukları olmadı.
Certo. Os Rosses são um casal que conhecemos há muito tempo e... nunca conseguiram ter filhos, por isso, sempre sentimos...
MacLeish 20 yıldır en çok arananlar listesinin ilk sıralarında ve tüm bu zaman boyunca onu gören olmadı.
O MacLeish tem estado no topo dos mais procurados por 20 anos, e em todo esse tempo, ninguém o viu.
- Hesap bilgilerini bulmak çok zor olmadı.
Tiraste? A sua informação bancária não foi dificil de encontrar.
Bence konunun güvenlikle bir ilgisi olmadığını hatırlamamız çok önemli. Korku ile ilgili.
Acho que é muito importante lembrarmos que não é uma questão de segurança, mas sim de medo.
Senin için bunları farklı yapmak için çok geç olmadığını düşünüyorum.
Acho que não é muito tarde para agires de forma diferente.
Hayatta kalma mücadelemi sonuçlandırdığımda ailem artık benim için endişelenmelerine gerek olmadığını ve onların düşündüğünden çok daha fazla şey başarabildiğimi anlayacak.
E quando terminar a minha jornada de sobrevivência, os meus pais vão perceber que não precisam se preocupar mais comigo, e que sou capaz de fazer coisas que eles não imaginam.
Gazeteci çok mutlu bir hikâye olduğunu belirtti,... ve ağlaması için bir neden olmadığını söyledi,... fakat Sarah daha da beter ağladı.
O jornalista salienta que é uma história feliz, que não há razão para chorar, mas a Sarah põe-se a chorar ainda mais.
Bayan Ellie'nin değerli vasiyetini geride bırakalı çok uzun zaman olmadı mı?
Não achas que já passou o tempo de nos preocuparmos com os desejos da Srª. Ellie?
Bunun doğru zaman olmadığını, hatta çok kötü bir zaman olduğunu biliyorum fakat bu umurumda değil.
Eu sei que não é o momento certo para fazer isto. Aliás, é um momento péssimo, mas eu não quero saber.
Bence çok deneyimliydi. Keith'in veya benim sahip olmadığımız müzikal bir başarıya ulaşmıştı.
Ele tinha mais experiência a tocar, por isso, tinha um certo nível de destreza musical que eu e o Keith não tínhamos.
Hayatım çok iyi olmadığı için kendi kendimi tedavi etmeye çalıştığımı mı söylüyorsun?
Estás a sugerir, que estou com problemas e por isso estou automedicar-me?
Bowling ayakkabısı kiraladığı zamanki kadar eğlenceli olmadı ama yine de çok yakındı.
Bem, não foi tão divertido como quando ele aluga sapatos de bowling, mas esteve lá perto.
Son zamanlarda o kadar çok koşturuyorum ki şöyle bi yukarı bakıp, nereye gittiğimi... veya nerede olduğumu anlayacak zamanım olmadı.
Tenho andado tão ocupada que não tive oportunidade de olhar para cima, ver para onde vim e de onde vim.
Herkesin hayallerinin gerçek olduğu gecenin bu anı çok huzur verici. Ta ki güneş doğup öyle olmadığını anladıkları zamana kadar.
É tudo tão calmo a esta hora, que quando os sonhos de todos se tornam realidade, até o sol nascer e percebem que não são realidade.
Sana çok iyi bir referans mektubu yazacağım. Böylece açıklamanın zor olmadığını göreceksin.
Escreverei uma carta de referência perfeitamente aceitável e verás que não conterá nada que seja difícil de explicar.
Çok kadınsı olmadığını biliyorum,... ancak hislerim öyle güçlüydü ki, denemeye karar verdim.
- Sei que não é muito feminino, mas era tão relevante para mim, que achei que valia a pena tentar.
Tanıdığım kadının artık burada olmadığını ve geri gelmeyeceğini kabul etmek çok zordu.
Demorei muito tempo a aceitar que a mulher que eu conhecia partira e que não ia voltar.
Dinle pek çok konuda gerektiği kadar iyi olmadığımı biliyorum. Anlayışlı ve destekleyici olamıyorum. Ben de işleri bu şekilde yoluna koyuyorum.
Olha... não sou tão boa na parte onde tenho de ser simpática, atenciosa e que dá apoio e esta é a minha maneira de fazer isto.
Nathan muhafızlarla aranın çok iyi olmadığını söyledi.
O Nathan disse-me que não tinhas grande relação com a Guarda.
- Çok iyi olmadı sanırım.
- Infelizmente, não está muito bom.
Dosyada ne olmadığını bilmeliyim. Ne demek istiyorsunuz? Bana anlatmaya çok isteksiz olduğunuz şey her neyse.
Enfraquecer a moral do inimigo, trabalhar os pontos fracos, a consciência dele...
Hamilelikten mi oluyor bilmiyorum ama ki ikimiz de senin yüzünden olmadığını biliyoruz ama son zamanlarda çok çabuk öfkeleniyorsun.
Não sei se é por causa da gravidez, que ambos sabemos que não é culpa tua... - Nos últimos tempos, estás irascível.
Lacey, âşık olmak için sekse ihtiyaç olmadığını anlamaya çok yakın.
A Lacey está quase a perceber que não precisa de sexo para amar.
Senin oyununun iyi olmadığını çünkü çok tedbirli olduğunu söyledi.
Ele disse que a tua estratégia é fraca porque és demasiado cauteloso.
Çok fazla yardımcı olmadı.
Não muito cooperativo.
Onların çok iyi olmadığını söyledim.
Eu disse que eles não eram os melhores.
Çok harika bir başlangıç olmadı.
Não estamos a começar muito bem.
Ve ben sana odaklanacağım ki bu ölü olmadığında çok daha kolay.
E então, acho que tenho que focar em ti... o que é muito mais fácil contigo não estando morto.
Sanırım bu vampir meselesinde çok iyi olmadığımı rahatça söyleyebiliriz.
Acho que é seguro dizer que não sou muito boa a ser vampiro.
Neden kalmadığıma değil de para olmadığına daha çok üzülüyormuşsun gibi geliyor?
Porque razão pareces mais aborrecida por causa do dinheiro, do que pelo facto de eu ficar por aqui?
Fidye istemeyi düşünüyorsan çok arkadaşım olmadığını başka bir şey yapmayı düşünüyorsan da bu garajın her yerinde güvenlik kameraları olduğunu söyleyeyim.
Se quer um resgate, não tenho muitos amigos. E se planeia outra coisa, há câmaras na garagem.
Çok sevdim çünkü "Kaprisliyim" anlamına geliyor. Tabii ben ve penisimin aynı zekâ seviyesinde olmadığımızı kabul edersek.
Gosto dela porque diz que sou excêntrico, mas admite que eu e o meu pénis nem sempre estamos de acordo.
Yani, kolay olmadı, ama onu çok seviyoruz.
- Não foi fácil, mas adoramo-la.
Bunun eklem iltihabı olmadığını söylediğim zaman çok etkileneceğinize inanıyorum.
Acho que vai ficar muito impressionada quando lhe disser... que esta artrite não é uma artrite verdadeira.
Çok kolay olmadığına emin misin?
Tens a certeza que não foi fácil demais?
Yani, bilirsin. Ben çok- - Ben o kadar çok seyahat etmedim. Senin aksanının da iyi olup olmadığından emin değilim ve ben gerçekten güzel bir ilk izlenim bırakmak istiyorum.
Sabes, nunca viajei muito, por isso não sei se o teu sotaque é bom e quero mesmo causar boa impressão.
Evet biz konuşurken kusmuktan örnek alınıp analiz ediliyor ve öyle bir iş yapmak zorunda olmadığım için çok minnettarım.
Sim, o vómito foi recolhido e levado para analisar e estou muito grata que esse trabalho tenha sido feito por alguém, que não eu.
Çok formda olmadığını ama çok gayretli olduğunu söyledi.
Não estava em grande forma, mas era aplicado.
Pek çok şey olmak istedim Arthur ama sembol olmak asla onlardan biri olmadı.
Queria ser muitas coisas, Arthur, mas um símbolo nunca foi uma delas.
Ama senin de onun kurbanı olmadığına çok sevindim.
Mas estou tão aliviada, de saber que também não acabaste vítima dele.
Açıkçası, anlattıklarına bakarsak bir rüya olmadığı çok açık.
Bem, o que descreveste não é, com certeza, um sonho.
Biliyor musun, en ufak bir fikrinin dahi olmadığı efsunları yapman çok ilginç.
Sabes, é notável lançares uma maldição de que conheces tão pouco.
Tatlı tabağı geldiği zaman besleyici olmadığından ve kilo yaptığından hayır demen gerektiğini bilirsin. Farkındasındır ; onu yememen gerekiyordur. Ama karşındadır işte özene bezene yapılmıştır ve çok güzel görünüyordur.
Sabes, quando chega a sobremesa e sabes que tens de recusar porque não é nutritivo e engorda, e sabes que não devias, mas está na tua frente e é tão bonita, e parece ser tão boa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]