Üzülmeyin tradutor Português
126 parallel translation
Ama bu kadar üzülmeyin.
Mas não fiquem tristes.
O kadar üzülmeyin Yüzbaşı Curtis.
Näo se preocupe, Capitäo Curtis.
Lütfen üzülmeyin hanımefendi.
- Cuide-se.
Onun için o kadar üzülmeyin.
Não tenha tanta pena dele.
Artık, üzülmeyin, ve Tijuana'da kalmanın keyfini çıkarın.
Não se preocupem, e desfrutem a vossa estada em Tijuana.
Onun için üzülmeyin.
Não tenha pena dele.
Ama üzülmeyin, bakın ne var burada.
Mas, anime-se, tenho algo para si.
Bu kadar üzülmeyin Maxence. Kızdan çok ne var?
Não fique triste, Sr. Maxence, raparigas é coisa que não falta.
Şimdi izleyeceklerinizden üzülmeyin.
Não se irritem demais com o que vêem.
Hadi ama, üzülmeyin.
Então, então. Anime-se.
Çok fazla üzülmeyin,
Não se preocupem muito.
Oh, yapmayın. O kadar üzülmeyin.
- Ora, não fique tão aborrecido.
Mösyö Hubert, üzülmeyin.
Sr. Hubert não fique tão preocupado.
Lütfen üzülmeyin babacığım, kimseyi de suçlamayın.
Não vos atormenteis, meu pai, e não acuseis ninguém.
Kaybedince bu gece üzülmeyin sakın
Não fiques de nariz Quando perderes
Bay Horman, lütfen üzülmeyin.
Sr. Horman, não fique assim.
- Kapıya üzülmeyin.
E não se preocupe com isto.
Sakın üzülmeyin.
E não esteja preocupado.
Fakat üzülmeyin, Ona bir daha bu eve adım atamayacağını çok açık şekilde söyledim.
Mas não se preocupe. Já o avisei de forma veemente para não voltar a pôr os pés nesta casa.
Ama üzülmeyin, size özel olarak şarkı söylerim.
Mas posso cantar para si, em privado.
Bayan Lowry, lütfen üzülmeyin artık.
Sr.ª Lowry, não se aborreça.
Böyle küçük bir şey için üzülmeyin.
Não se preocupe.
Hayır, üzülmeyin.
Não, não lamente.
Baylar, hemen üzülmeyin. Siz affederseniz, her şeyi düzeltiriz.
E nós, com o vosso perdão, nos redimiremos.
Oh, üzülmeyin, Binbaşı.
Não se preocupe, Major.
İkiniz de kesin. Çok üzülmeyin.
Parem com isso e não desmoralizem.
- Ama üzülmeyin.
Mas não se preocupem.
Ama üzülmeyin. Her şeyi hallettim.
Mas não se preocupe, eu encarreguei-me de tudo.
"... keşiş olma isteği için üzülmeyin.
" Encontrei agora a minha vocação : ser eremita.
- Ama üzülmeyin Sayın kongre üyesi...
Mas, não se preocupe, Congressista...
Onun için üzülmeyin.
Não a julguem mal.
Kadın Güney Asya'ya gönderildikten sonra, kullanmak için daha fazla paramız olacak, Holy Usta lütfen üzülmeyin.
Com a venda destas mulheres no sul, o "Líder" irá recuperar... uma soma considerável.
Bu gece olanlara üzülmeyin.
Não ligue ao que aconteceu hoje.
Şu anda dünyadan sorumlu olan sizsiniz. Kazandığınız için üzülmeyin.
Agora você está encarregado do mundo, não seja um mau ganhador.
Burada kalın ve parayı bulun. Yıkılan duvarlar için üzülmeyin.
Continuamos a pagar pelos nossos pecados.
Ama üzülmeyin.
De certeza que já se foi.
Yalvarırım üzülmeyin.
Por favor, tranqüiIizai-vos.
Ama üzülmeyin, bütün günümü sizin garantinize güvenerek mükemmel geçirdim.
Deixe. Foi formidável passar o dia com a sua "equipa de especialistas".
Jersey'den biri beni öldürmezse üzülmeyin çünkü o zaman da annemler öldürecek.
Se algum espertalhão de Jersey não me matar, não se preocupem porque os meus pais o farão.
O kadar üzülmeyin.
Não estejais tão tristes.
Takım elimizde değil diye üzülmeyin, yakında bu da değişecek.
Não fique triste por não ter a equipa, será uma situação temporária.
Yaşlı büyük babanız için üzülmeyin.
Não se preocupem com o velho avô.
Eğer zor durumda kalırsanız üzülmeyin.
Se ela não gostar, não se chateiem.
- Oh, üzülmeyin.
Não fique triste.
Çizgilerin içini ya da dışını boyadım diye üzülmeyin.
Não se preocupem muito em pintar apenas dentro das linhas.
Ama üzülmeyin, çünkü öldüğümü düşünen birilerinden binanın krokisini arakladım.
Mas não te preocupes, porque saquei as plantas do edificio bastante depressa, para quem achava que eu estava morto.
Eğer bir planınız varsa tabii, ki... üzülmeyin ama...
Se tivessem um plano...
- Hayatım bu kadar üzülmeyin.
Então, minha filha? Não vale a pena ficares nesse estado.
Hemen üzülmeyin.
Mesa ganha.
Fakat üzülmeyin.
Mas não te preocupes.
Oh, üzülmeyin, Kaptan.
Não se preocupe, Capitão.