Şarkıcı tradutor Português
2,838 parallel translation
Travis, bu genç şarkıcılardan biri bu ülkenin idolü olacak.
Travis! Um destes jovens vai ser o próximo ídolo deste país.
Kostümlerimiz de şarkıcılarınki kadar güzel.
O nosso figurino é tão bom quanto os dos cantores.
Hoca bende şarkıcı ağzı olduğunu söylemişti.
A professora disse que eu tinha boca de cantora.
Artık profesyonel bir şarkıcıyım diyebiliriz galiba.
Por isso, acho que agora se pode dizer que sou cantor profissional.
Kendisi Sinatra'dan sonraki en büyük şarkıcıdır.
O maior cantor que já existiu.
Babam yaşamış en büyük şarkıcının Peabo Bryson olduğunu söyler.
O meu pai diz que o maior cantor que já viveu é Peabo Bryson.
Senin şarkıcılık kariyerin, bayağı ilerledi, değil mi, Adrianna?
Então a tua carreira de cantora finalmente arrancou? Tem sido incrível.
Oğlum, haberin olsun, kızlar şarkıcılara hasta olur.
Meu, as miúdas adoram os cantores.
Şimdi sadece Yahudi şarkıcıların şarkılarından söyleme çizgime geri dönmek istiyorum.
Neste momento, gostava de continuar a cantar só músicas de artistas judeus.
Şarkıcılar birbirlerine iltifat ederler, birbirlerini daha iyi olmaya zorlarlar.
Os cantores complementam um ao outro, Incentivam um ao outro para o melhor.
Ama bu yıl sen ve ben okuldaki en iyi şarkıcılar olabiliriz.
Colocava coisas na tua comida, Mas é um novo ano, e tu e eu Somos as melhores cantoras nesse colégio.
Arabada Maggie'nin en sevdiği şarkıcı Roofi'nin birçok şarkısı var.
Temos muitas músicas no carro, do cantor preferido da Maggie, o Roofi.
Lady Gaga sadece bir şarkıcı demek gibi.
- Lady Gaga de apenas uma cantora.
Ve profesyonel bir şarkıcıyı, kendisi çok güzel ama bunu biliyor.
E uma cantora profissional, que é linda, mas não sabe.
Cherie, Brooklyn'deki Blues Barların birinden getirdiğim bir şarkıcı.
- A Cherie é uma cantora de jazz que arranjei num bar de blues, em Brooklyn.
Ya da şarkıcı olmak istiyormuş.
Ou ser cantora.
Neden şarkıcılık yeteneğini harcıyorsun?
Esbanjas o teu talento?
Hiçbir zaman iyi bir şarkıcı olamayacağım.
Nunca vou ser boa cantora.
Baş şarkıcı "özel izine" ayrıldı.
O vocalista está a tirar "uma semana pessoal".
En sevdiğim şarkıcı Ray Charles.
O meu cantor preferido é o Ray Charles.
Çünkü birkaç çok iyi şarkıcı dışında New Jersey pek de göze çarpan bir yer değil.
Pois tirando alguns grandes cantores, Nova Jersey não é grande coisa...
Birkaç çok iyi şarkıcı mı?
Alguns cantores?
! Üçüncü soru. Bodyguard filminde, Costner'ın korumakla görevli olduğu kadın şarkıcı kimdir?
Terceira questão, no filme "O Guarda-costas", quem protagoniza a diva cantora que Costner é designado para proteger?
Buraya araştırma ve soruşturma için Mississippi'den otobüse binip Detroit'in zenci şarkıcılarını bulmaya geldik.
Estamos no Mississípi investigando o desaparecimento de um autocarro cheio de cantores de gospel negros de Detroit.
Şarkıcı, şarkı söylemeyi kesti ve yorgun bir caz müziği kafasının içinde yankılanırken yatağına gitti.
O cantor parou de tocar e foi para a cama enquanto as músicas cansadas ecoavam na sua cabeça.
Çünkü orada her sene kazanan bir şarkıcı çıkıyor ve o da her sene illaki acınası şekilde hamile kalıp kucağında bebekle poz veriyor.
Porque cada ano, o melhor cantor chega lá a cima, e cada ano é deitado abaixo por um caso qualquer de caridade com um bebé e uma caneca de esmola.
Beyoncé bir şarkıcı Franklin.
A Beyoncé é cantora, Franklin.
Bir şarkıcı.
Ela é cantora.
Modellerimizden birine sarkıntılık etmeye başlamıştı ve vazgeçmek bilmeyince Sasha'dan kendisini çıkarmasını istedim.
Sabe, ele começou a acariciar uma das modelos, e, quando ele não parou, pedi à Sasha para o expulsar.
"Çırpınarak, şarkı okuyarak, pişman olarak..."
"Voando, cantando, lamentando"
Çok iyi bir şarkıcısın.
És um cantor muito bom.
Ama sehpanın üzerine çıkıp "Margaritaville" şarkısını söylerken?
Quando saltaste para a mesa de centro e cantaste "Margaritaville"?
Will Shuester blogumdaki, Glee kulübü şarkı seçiminizin bir zennenin iPod'undan çıkmış gibi olduğuna dair yeni yorumlara ne diyordunuz?
Will Schuester, como lida com o que foi recentemente postado no meu blog a dizer que as músicas do Clube Glee parecem ter saído do iPod de uma travesti?
Ben de mükemmel bir uyumla bu şarkıya katılırdım ama çocuk çıplaktı.
Teria o acompanhado com uma harmonia, mas ele estava nu.
Tek istediğim, sahneye çıkın ve beraber şarkı söyleyin.
Tudo o que eu quero é que vão lá fora e cantem juntos.
Eğer seninle şarkı söylerse, eminim ki bir hafta içinde o kadar çok pislik ona bulaşacak ki Glee kulübünden çıkmak zorunda kalacak.
Se ele cantar contigo, garanto que numa semana, Ele será tão chateado, Que vai querer sair do clube.
Sen çıkıp giderken şarkı söylemek istemiyorum'
Não quero cantar enquanto tu estás a sair.
Çıbanlar şarkı da söyleyemez derler, ama...
Também dizem que uma bolha não pode cantar, mas...
Tamam, şarkı söyleyen çıbana sahip bir ucube olabilirim ama yine de hâlâ bir insan sayılırım az buçuk.
Certo, sou uma aberração com uma bolha cantora, mas ainda sou um ser humano, mais ou menos.
Şarkı söyleyen göt çıbanı mı?
Bolha cantora?
Senin şarkın çok iyi satıyor, kayıt şirketi peşinatı üç katına çıkarttı.
O teu single está a vender tão bem, que a gravadora triplicou o teu adiantamento!
Adamı pencereden dışarı sarkıtmandan daha çılgınca olamaz.
Nada que se compare a pendurares um tipo do lado de fora de uma janela.
Yazılmış en bunaltıcı şarkı bu.
Esta é a canção mais deprimente que foi escrita.
Polka şarkılarının ve açık büfenin tadını çıkarın.
Por isso, desfrutem da música Polca e da comida.
Bundan bir şarkı çıkar.
Há uma música aqui.
Seni şarkıcı sanıyordum
Pensei que fosses cantora.
Güldüğüm için üzgünüm, ama bu inanılmaz. Aslında arabada kaset attığında tam da bu şarkıyı dinliyordum. Düzeltmek için eğildiğim ve seni yoldan çıkarttım.
Desculpa eu ri-me, mas eu ouvia esta música no carro quando o CD travou... e quando me inclinei, tirei-te da estrada.
Şarkıları kendimiz çıkarıyoruz...
Vamos lançar-nos sozinhos.
Sahneye çıkıp şarkı söyleme sırası sende! "
Agora está na hora de te pores naquele palco e cantar! ".
Breath şarkısını çalıyorken güvenlik görevlisi sarhoş bir çocuğu dışarıya çıkartmıştı.
Durante a música Breath, a segurança estava a tratar de um miúdo, um tipo bêbado.
Ortaya ilk çıktığımızda o kadar saf ve tazeydim ki, şarkı söyledikçe açıIıyordum ve sonra bir anda herkes, küçümseyen noktadan bakmaya, ya da taklit etmeye başlamıştı.
Era tão ingénuo e inocente quando começámos, a cantar e a desabafar, e depois toda a gente olhou para isso de uma forma cínica ou começou a imitá-la.
şarkıcı mı 16
şarkı 121
şarkılar 16
şarkı söylerim 16
şarkı söylüyor 35
şarkı söyle 90
şarkı söylemek 19
şarkı söyleyelim 18
şarkı mı 30
şarkı söylüyorlar 17
şarkı 121
şarkılar 16
şarkı söylerim 16
şarkı söylüyor 35
şarkı söyle 90
şarkı söylemek 19
şarkı söyleyelim 18
şarkı mı 30
şarkı söylüyorlar 17