Más tradutor Russo
4,997 parallel translation
Geçen gün sizinle Daycia hakkında konuşurken ona acımasızca şeyler söyledim.
Знаете, я была действительно груба в тот день, когда вы расспрашивали нас о Дэйше, а не должна была.
Bakış Açısı tarafından yayınlanan görüntülerde hayran kitlesinin J-me adıyla tanıdığı eski çocuk yıldız James Martin Elliott Los Angeles'ın göbeğinde acımasızca saldırıya uğruyor.
Это видео обнародовано сайтом о знаменитостях и показывает, как бывшее юное дарование Джеймс Мартин Эллиот, более известный своим поклонникам как "Джей-ми", подвергся зверскому нападению в центре Лос-Анджелеса.
İşin aslı, raporlara göre günlerce süren acımasız tartışmalardan sonra
В новостях говорят, что после нескольких дней непрекращаемых споров,
Bu şehirde oturan herkesin Mattias'ı tanımasını istiyorum.
Я хочу, чтобы все в радиусе 800 км, знали как выглядит Маттиас.
Granit duvarda adamın bozuk bir yansıması var.
Там есть искаженное отражение парня на гранитной стене.
Terkedilmiş ve taciz edilmiş çocuk esirgeme sisteminde, bu onu daha güçlü bir iradeye karşı savunmasız kılar, özellikle o irade kendisinin bir yansımasıysa.
Брошеный и забитый в системе опеки, что сделало его уязвимым для более сильной воли, особенного если такая воля была собственным отражением.
Yansıması olmadan, narsist de ölür.
Без отражения нарциссист тоже умирает.
Zanlımız, kendi hayatını, Cinderella'nın hayatının yansıması gibi görüyor yani oradan başla.
Наш субъект очевидно считает, что её жизнь является отражением жизни Золушки, так что начни оттуда.
Tanıması zor biridir. Ama kesinlikle tanımaya değer.
До нее... трудно достучаться, но это того стоит.
Yerine geçtiğim doktor yüzünden böyle acımasızca yargılanıyor olabilirim belki de sadece benden hoşlanmıyordur. Ama ona da hastanın ailesine söyleyeceğim şeylerin aynısını söyleyeceğim.
Может от меня требуют большего из-за моего предшественника или я ей просто не нравлюсь, но я могу ответить ей лишь так же, как семье пациента...
Silahları taşıması için Abel Mindler diye bir adamı işe aldı.
– Да. Тот нанял водителя по имени Абель Миндлер, – чтобы перевезти их.
Bu acımasız duruşmalar merhametsizce, kimi zaman üç güne kadar uzuyordu.
Они подвергались безжалостным пыткам от одного до трёх дней. "
Ne zaman bir kurbanın cesedini incelesem, hayatlarının yansımasını görmessiniz, ama onu kimin aldıgını görürsününz.
Когда вы исследуете тело жертвы, вы видите не отражение их жизни, а человека, который отнял её у них.
Dünya acımasız bir yer.
Мир - это жестокое место.
Zayıflar için daha da acımasız.
И ещё более жестокое к слабым.
Böldüğüm için üzgünüm. Eminim bu sevginizin samimi bir yansımasıdır ama ben Jeremy'nin ablasıyım. Ve küçük bir aile içi konuşma yapmamız gerekiyor.
Прости, что отрываю тебя от того, что я уверена, было сердечным проявлением любви но я сестра Джереми и мы собираемся устроить милую семейную беседу
En sevdiğim iki erkeğin birbirini daha iyi tanımasını çok isterim.
Я была бы в восторге, если бы двое моих любимых мужчин получше узнали друг друга, а?
Yüz tanıması yapmaya çalıştım ama bir şey çıkmadı.
Я пробовал распознавание лиц, но там ничего.
- Larry, git de taşımasına yardımcı ol.
Лэрри, помоги ей.
Onu tanımasını istiyordu.
Он хотел, чтобы она знала, кем он был.
İki sorun var ; şu an evdeyiz ve bu acımasızca olur.
Два замечания : мы и так дома и это жестоко.
Bak. Onu incittiğimi biliyorum ama boşandığımızda da acımasız ve kindardı.
Я знаю, что сделал ей больно, но она была просто безжалостной и мстительной приразводе.
Bu çok acımasızca.
Это так жестоко.
Ama kız doğum gününden bir gün önce ölüyor. Ve ölürken yüzünde güzelliğinin yansıması yerine çektiği acı ve kederin çirkinliğinin yansıması varmış.
Но за день до назначенного празднества она умерла, и вместо того, чтобы отразить красоту, зеркало отражало ужас его боли и горя.
Tanrıçanın yansımasını suda görmek için büyü yapıyorum.
Я только произнесу заклинание для призвания отражения богини в воде.
Evet, acıması lazım zaten değil mi?
Больно и должно быть.
Biraz acımasız olmalısın.
Нужно пробиваться.
Bilhassa "s-alakart" çok acımasızcaydı.
Мне кажется, "комплимент от лох-повара" было особенно грубо.
Ve o yaz iki defa saldırıya uğradı... bu da silah taşıması için geçerli bir sebep sayılır.
И тем летом на него два раза нападали, а значит, у него были реальные причины носить оружие.
Bu davanın yüksek nitelik taşıması..
"Резонансной природой этого дела..."
Eve yeni bir bağlantıyla dönmüştü. Ve acımasız bir eroin bağımlılığıyla.
Он вернулся домой с контрактом и героиновой зависимостью.
Bir versiyonda Ayna Adam kurbanını yansımasını göstererek öldürüyor.
В одной версии Зеркальный человек убивает, показывая жертве её отражение.
Bir diğerinde yansımasını fotoğraflarsan jilet gibi keskin tırnaklarını saplıyor.
В другой он пронзает жертву когтями, острыми как бритвы, если она поймает его отражение на фото.
nedeni benim soyadımı taşıması ve pop'unda tabi tamam artık abartmaya başladınız, bu net bir olay.
У него моя фамилия. И фамилия деда. Двух комиссаров полиции.
Yıl 2014, her çeşit telefon yüz tanıması yapabiliyor.
На дворе 2014, любой ребенок с телефоном может прогнать фото через программу распознавания лиц и опознать человека.
Bu acımasızlık gerektirir. Bir tür makine mantığı. Bence buna sahip değilsiniz.
Для этого нужна жестокость, что-то вроде... машинного мышления... ммм... которое, я не уверен, что у вас есть.
Acımasızlar, gizli çalışıyorlar ve oldukça organizeler.
Они безжалостны, скрытны и высокоорганизованы.
Acımasız fakat inanılmaz derecede sıkıcı ve rağbet görmeyen kuzeyli büyücü, meğerse telefonun öbür ucundan konuşulanları dinliyormuş!
Дьявольский, но невероятно скучный и непопулярный колдун с севера! И он подслушивал разговор на другой линии!
O silahı taşımasının tek yolu bu.
Только так можно доставить оружие сюда.
Bu adam sana acımasızca saldırdı.
Этот человек постоянно нападал на тебя.
Ferguson gibi bir şeyin Chicago'da gerçekleştiğini düşünün polis memurlarının otomatik silah taşımasından rahatlık duyar mıydınız,... Humvees civarında araba kullanırken?
– Да. Представьте, что то, что было в городе Фергюсон, происходит в Чикаго... вы бы чувствовали себя комфортно, привлекая полицейских с автоматическим оружием, разъезжающих на хаммерах?
Son zamanlardaki suçların istatistiklerini görüp görmediğinizi bilmiyorum,... ama gerçekten yaşlılara yapılan suçların cezalandırlıması için takviyeler yapmak istediğimi söylemek istiyorum.
И я не знаю, видели ли вы статистику по преступлениям против старшего поколения, но я бы очень хотела усилить наказания за преступления над пожилыми.
Lee... Seninle işim bittiğinde işler çok acımasız olacak.
Ли... когда я перестану с тобой играть, все станет жестким.
Evet Jay, zaman acımasızdır.
Да, Джей, время жестоко.
Yaptıkları çok kaba ve acımasızca.
Это невежливо и жестоко!
Hem acımasızca hem de yakışıksız bir durum.
Это жестоко и неприемлемо.
- Çok acımasızsın.
В точку.
Acımasız bir sonla biten.
С жестоким финалом.
Akeda'yı, Cani ve acıması olmayan bir tanrının yarattığı acımasız ve cani dünyayı.
Акедат, история о жестоком и безжалостном Боге, который сотворил жестокий и безжалостный мир.
Bay Lowenthal'ın son ipucunu alması Harlan'ın Ike Walaczek'in cesedini bulmasından sonraydı ama cinayetin medyaya yansımasından da önceydi.
- Мистер Лоуэнтал получил свою последнюю задачу после того, как Харлан нашел тело Айка Уолочека, но до того, как об этом сказали в прессе.
Çok acımasızca.
Это жестоко.