A hundred years ago перевод на турецкий
323 параллельный перевод
The story of how the sea floor gave up its secret began nearly a hundred years ago on dry land.
Deniz dibinin sırlarını ifşa edişinin hikâyesi neredeyse yüz yıl önce kuru topraklarda başladı.
A hundred years ago, when I was 17.
Asırlar evvel, 17 yaşımdayken.
This is Tobacco Road today, but a hundred years ago when the first Lesters came to Georgia, it was different.
Bu, Tobacco Road'un bugünkü hali. Ama yüz yıl önce ilk Lesterlar Georgia'ya geldiğinde, farklıydı.
But that was a hundred years ago.
Ama bu, yüz yıl önceydi.
The first time I saw him he was just as scared... a hundred years ago.
Onu ilk gördüğümde o kadar korkuyordu. Yüz sene kadar evvel.
That was more than a hundred years ago.
Yüzyılı aşkın zaman öncesinden bahsediyoruz.
That was a hundred years ago.
Evet, silahında hızlı olduğunu biliyorduk.
Just the way they were a hundred years ago.
Tıpkı 100 yıl öncesindeki gibi.
It comes a hundred years ago across the sea from Australia, I hear.
Duyduğuma göre yüz sene evvel deniz yoluyla Avustralya'dan gelmiş.
A hundred years ago, an ancestor of mine... was a Christian monk.
Yüzlerce yıl önce, atalarımdan biri Hristiyan bir keşişmiş.
Just think how a hundred years ago they slaved to build those walls.
Düşünsene, yüz yıl önce bu duvarları yaptırmak için köle kullandılar.
The Horizon left here a hundred years ago.
Ne? Horizon burayı 100 yıl önce terk etti.
- No, exactly a hundred years ago.
- Hayır, tam olarak yüz yıl önce.
Color like this was born a hundred years ago in Italy, suffered through decades of the Piemonte winter, survived a steerage ocean voyage to America and lived to bloom afresh under the rich California sun.
Böyle bir renk bir yüzyıl önce İtalya'da doğdu, onlarca Piemonte kışından maruz kaldı, Amerika'ya okyanus seyahatine dayandı ve zengin Kaliforniya güneşi altında yeniden tomurcuklandı.
A hundred years ago in this city, people did the same thing.
Yüz yıl önce bu kentte insanlar | aynı şeyi yapmış.
Over a hundred years ago, a man named Albert Shanker got a hold of a nuclear warhead.
- Evet, tarihe göre yüzyıl önce Albert Shanker adında bir adam bir nükleer savaş başlığı ele geçirdi.
A hundred years ago, first cousins couldn't marry.
Yüzyıl önce, birince dereceden kuzen olanlar evlenemezdi.
One guy with a bad voice a hundred years ago fucked it up for everybody else?
Sesi kötü olan birinin yüz yıl önce yaptığından bize ne!
A hundred years ago,... the idea of sending the human voice across oceans was madness.
- Yüz yıl önce sesimizi okyanus ötesine gönderme fikri saçmalık olarak görülüyordu.
That was a hundred years ago.
Bu yüz yıl önceydi.
And so all of us living here in Antonio Bay today... owe a great debt of gratitude... to those men and women a hundred years ago... who struggled and sacrificed to make this town grow... into what it is today.
Bugün Antonio körfezinde yaşayanların 100 yıl önce bu kasabayı kurmak için için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak çalışan insanlara büyük bir vefa borcu vardır.
That's how people talked a hundred years ago.
İnsanlar yüz yıl önce böyle konuşuyordu.
A hundred years ago, women were idolized.
Yüz yıl önce kadınlar idolleşmişti.
Well, over a hundred years ago, they raised dogs to catch runaway slaves.
Yaklaşık 100 yıl önce köpekler, kaçak köleleri yakalamak için yetiştirilmeye başlandı.
Yes, besides... this family once dominated the martial arts world A hundred years ago... a few leaders came from that family as well
Evet, ayrıca... 100 yıl kadar önce, Dövüş sanatları dünyasına... hükmedip, bir çok lider çıkardığını da biliyorum
We'll make sure that there'll always be a texas - just like there was a hundred years ago, just like there is now.
Teksas'ın yüzyıl önce ve bugün olduğu gibi var olacağından eminim
Yes, they planted it the day she was born, over a hundred years ago.
Evet. Yaklaşık 100 yıl önce büyükannem doğduğunda dikmişler.
A hundred years ago?
Yüz yıl mı?
A hundred years ago, before the Gatherers split off from our culture, we were a savage, violent race.
Yüzyıl önce, Toplayıcılar kültürümüzden ayrılmadan önce, bizler, ilkel, vahşi bir ırktık.
A hundred years ago, they used to put on white sheets and sic bloodhounds on us.
Yüz yıl önce, beyaz çarşaf giyer ve üzerimize tazılarını salarlardı.
The chief there told me Sir Richard Burton stopped there over a hundred years ago... while seeking a source of the Nile.
Oranın şefi. Sir Richard Burton'un uzun zaman önce oraya geldiğini söyledi. Nil kaynağını ararken.
You know, less than a hundred years ago,
Biliyorsunuz, Bir yüz yıl önce.
Almost a hundred years ago there was a famous case.
Yaklaşık 100 yıl önce gerçekleşen ünlü bir dava vardır.
A hundred years ago, men died for lesser insults.
Yüz yıl önce, daha küçük hakaretler için insanlar ölürdü.
A couple of hundred thousand times and couple of hundred thousand years ago when I was a monkey and thought I wanted to marry you.
Yüz binlerce yıl önce aklım başımda değilken... seninle evlenmek istediğimi sanıyordum.
- That was a hundred years ago.
- O yüz yıl önceydi...
A hundred miles south of San Francisco, there's an old Spanish mission San Juan Bautista it's called and it's been preserved exactly as it was 100 years ago as a museum.
San Francisco'nun yüz altmış km. güneyinde eski bir İspanyol misyonu var. İsmi San Juan Bautista ve müze olarak 100 sene önceki haliyle korunmuş.
A body of land uplifted by volcanic eruption a hundred million years ago cut off from the march of time by the unscalable nature of its cliffs.
Toprak parçası.... yüz milyon yıl önce yanardağ patlamasıyla yükselmiş. Tırmanmaya elverişsiz uçurumlarla zamanla kopup ayrılmış.
Was it a hundred or two hundred years ago?
Yüz yıl mı iki yüz yıl mı önce?
A long time ago, there was this guy, maybe a couple hundred years ago, he was fighting in the...
Çok uzun zaman önce, birkaç yüzyıl önce, bir dövüşçü varmış.
A skeleton ofwhat it was two hundred years ago!
200 yıl önce nasıl bir yapıydı!
You know, the same thing happened here a couple of hundred years ago when they had to readjust the calendar?
Biliyorsun, aynı şey iki yüzyıl önce buradada oldu, takvimi yeniden ayarladıkları zaman?
Two hundred years ago a typical distance that some whales could communicate across was perhaps 10,000 kilometers.
İki yüzyıl önce balinaların standart iletişim menzili 10,000 kilometreye düşmüş olmalı.
I bought it a couple of years ago for five hundred dollars. So it's really a great investment.
Yani gerçekten çok iyi bir yatırım oldu.
One hundred years ago, on the 21st of April... out on the waters around Spivey Point... a small clipper ship drew toward land.
100 yıl önce, 21 Nisan'da hızlı bir gemi Spivey Point açıklarından karaya doğru yaklaştı.
"Five hundred years ago a boy 16 years old... would come to your door with a flock of sheep."
"500 yıl önce 16 yaşıdaki bir erkek bir koyun sürüsüyle kapınıza gelirdi."
A hundred years ago Freud's ideas were hated by Viennese society.
Fakat durum eskiden böyle değildi.
A hundred million years ago, there were mosquitoes just like today.
Yüz milyon yıl önce de bugünkü gibi sivrisinekler vardı.
Our tribe moved there a few hundred years ago.
Kabilemiz oraya bir kaç yüzyıl önce taşınmıştı.
A couple hundred years ago, a few guys named Washington, Jefferson and Adams... were branded as traitors by the British.
Birkaç yüzyıl önce, Washington, Jefferson ve Adams adında birkaç adam da... İngilizler tarafından hain ilan edilmişlerdi.
There's a legend. Four hundred years ago, a ship stopped near here and left behind a treasure.
Bir efsaneye göre dört yüz yıl önce bir gemi bu civarda durup bir define bırakmış.