A little to the left перевод на турецкий
330 параллельный перевод
I must be shooting a little to the left.
Biraz daha sola doğru ateş etmeliyim.
You move a little to the left, Max.
Biraz sola kaysana, Max.
A little to the left.
Biraz solundaki.
A little to the left, but you would have had him.
Biraz sola, ama onu hakladın.
Now a little to the left.
Şimdi biraz sola.
A little to the left.
Soldaki küçük olan.
Your pistol draws a little to the left.
Silahın azıcık sola çekiyor.
A little to the left.
Biraz daha sola.
A little to the left!
Biraz sola!
Can you move your buttocks a little to the left, Miriam?
Miriam, kalçan sola doğru biraz hareket edebilir mi?
A little to the left, Hemlock.
Biraz sola Hemlock.
A little to the left... and 5 paces to the front.
Birazcık sola.... ve 5 adım ileri.
Turn it a little to the left, towards me!
Biraz daha sola doğru çevir, bana doğru!
Adjust the thumb a little to the left...
Baş parmağını biraz daha sola ayarla...
Pulls a little to the left.
Biraz sola gitti.
- A little to the left!
- Biraz sola!
A little to the left. Careful.
Birazcık sol, dikkatli olun.
All right, a little to the left.
Evet, tamam Biraz sola doğru.
Now a little to the left.
Wormser!
I was born in Pingolas... a pretty little town in Vaucluse... whose steeple you see on the left as you go to Tillac... from Cavaillon.
Cavaillon'dan Tillac'a giderken solunuzda göreceğiniz çan kulesi olan Vancluse'deki şirin ve küçük bir kasaba olan Pingolas'da doğdum.
A little more to the left, Harry.
Az daha sola Harry.
WOMAN : A little more to the left, Mr. Crackenbox!
Biraz daha sola Bay Crackenbox!
Uh-huh. There's a little box canyon off to the left and a waterfall at the end of it.
Sol tarafta küçük bir vadi var, sonunda da şelale var.
Then there's nothing left to do but to try to square the account a little.
Üstüne hesabını vermeye çalışmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştır.
Wonderful moon at night, each night a little bigger, rising a little farther to the left, taking a little longer to reach the trees on the right.
Geceleri ay harika, her gece biraz daha büyüyor biraz daha sola yükseliyor sağdaki ağaçlara ulaşması biraz zaman alıyor.
He would have left a garrison here, taken back the spoils to Macedonia in what little fleet we have left, forced Athens into supporting us, then invaded with an army five times as strong.
Burada bir garnizon bırakırdı elimizde kalan ufak filoyla ganimeti Makedonya'ya götürürdü Atinalıları bizi desteklemeye zorlardı, sonra da 5 kat güçlü bir orduyla istila ederdi.
I was working at the Plaza Hotel as a manicurist and I had this 1200 bucks my father left me. So I was going to open a little beauty shop of my own.
Plaza Otel'de manikürcü olarak çalışıyordum ve babamın bana bıraktığı 1200 dolarla kendi güzellik salonumu açmaya karar vermiştim.
A little more to the left.
Biraz daha sola.
Now, a little more to the left.
Şimdi, biraz daha sola.
Turn your head a little bit to the left but look straight into the camera.
Yüzünü biraz sola çevir ve doğruca kameraya bak.
They didn't understand anything. I left the well open just enough to produce a little gas, so they could fuel their trucks.
Araçlarını doldurabilecek kadar petrol bulabilsinler diye kuyuyu açık bıraktık.
There once was a child who had left his papa and had ran off to hide in the little house in the woods.
Bir zamanlar bir çocuk varmış.. Babasından kaçmış.. Koşup ormanda küçük bir kulübeye saklanmış..
To the left a little.
Az biraz daha.
Yeah, we can take it right off to the, just a little bit to the left of that hill.
Evet, şimdi tam şu tepenin sol tarafına gidebiliriz.
Bagbsy's gun pulls to the left as it fires, and the site is off a little. But it's a beauty.
Bagbys'in tüfeği ateş ederken biraz sola kayıyor, nişangah da pek iyi değil, ama bunların dışında herşey harika.
You told me yourself, mon Colonel, that Madame Doyle left the observation saloon a little before 11 : 45pm, to go to bed.
Madame Doyle salondan 11 : 45'ten önce ayrılmış.
Because, if you had taken the trouble to examine it, you'd have found that the cuffs had begun to fray and there was a little cigarette burn in the left sleeve.
Çünkü, onu inceleme zahmetine girseydiniz, manşetlerinin aşınmağa başladığını ve sol kolda küçük bir sigara yanığı olduğunu görürdünüz.
To the left a little! No.
Biraz sola.
A little bit more to the left, guys.
Tamam, biraz sola doğru kayın, çocuklar.
No, no, no, on the left, put it down just a little bit. Just a little bit. What happened to you, Barney?
Sana ne oldu, Barney?
Shoot a little low and to the left.
Biraz aşağı ve sola ateş et.
A little bit to the left.
Biraz daha sola.
- A little more to the left.
- Biraz daha sola.
A little to the right. Left...
Biraz sağa.
And to the left as one came in, there was a little booth, with a kind of wooden plank in it, like a springboard.
Sol tarafta ise küçük bir baraka vardı. İçinde tramplen gibi tahta kalas vardı.
Just a little to the left.
Biraz daha sola. Tamam. Dur.
A little more to the left.
Biraz sola.
I'll smack him around. I'll throw it against the wall, and if there's one spark of life left in its twitching little body, I'll strap it to a chair, tape its eyelids open, and make it watch Thirtysomething.
Onu yerden yere vuracağım duvara fırlatacağım ve küçücük bedeninde hâlâ hayat belirtileri kalırsa onu kayışla sandalyeye bağlayıp, göz kapaklarını bantlayıp Thirtysomething'i izleteceğim.
I went downstairs and I only pretended to take up all the traps, but I left one, a big one, with a nice juicy piece of cheese, and this one won't go off with just a little pressure,
Aşağı indim ve tuzakları topluyormuş gibi yaptım ama bir tanesi bıraktım, büyük bir tane üstünde de kocaman bir peynir parçası. Hem bu ufak bir baskı ile çıkıp gitmiyor.
Well, I had a little poison oak left over, so I decided to take out the water boy.
Geriye biraz daha zehirli sumak kalmıştı bende sucu çocuğu devre dışı bıraktım.
There is little left on the surface of Iconia, but we have found a control centre which seems to have remained intact.
Iconia gezegenin yüzeyinde fazla bir şey kalmamış olmasına rağmen, hala sağlam gözüken bir kontrol merkezi bulduk.