A shame перевод на турецкий
6,755 параллельный перевод
You're just a shame!
Tam bir utanç kaynağısın!
But if there were something wrong and you didn't admit it, that would be a shame.
Ama eğer ortada bir yanlış var ve sen bunu kabullenmiyorsan bundan utanç duyulabilir işte.
Such a shame, though,'cause I think you would have gotten a big kick out of it.
Sorun değil de yazık olmuş.
Aww, such a shame.
Çok yazık oldu.
It is a shame to dwell on murky thoughts..... when there is such beauty here.
Böyle kasvetli düşüncelere kapılmak kötü oluyor karşımızda böyle bir güzellik varken.
It's a shame about the shadow but I'm afraid there's just nothing...
Bu gölge çok kötü oldu. Korkarım yapacak hiçbir şey yok.
It looks like a bomb went off, and it's a shame too, because it's one of those new Japanese models with the... [Makes whooshing sound] swirly water.
Sanki bomba infilak etmiş gibi, dönen sulu yeni Japon modeline de çok yazık oldu
That's a shame, uh...
Utanç verici.
Oh, that's a shame, isn't it?
Yazık değil mi?
What's a shame?
Ne yazık?
A man of God. Such a shame.
Tanrının adamı.
It seems a shame that she wasn't buried under the oak like she wanted.
İstediği meşe ağacının altına gömülmemesi kendisine biraz ayıp olmuş gibi.
It is a shame, isn't it?
Ne ayıp, değil mi?
That is a shame.
Yazık olur.
A shame! In another life you'd have been my chief inspector.
Başka bir hayatta benim başkomiserim olabilirdin.
We were all set to publish, and it's just a shame.
Yayınlamaya hazırdık ama işte o talihsizlik.
It would be a shame if it was just Steffen.
Sadece Steffen olsaydı yazık olurdu.
It is a shame that the world's richest countries can not protect their own citizens!
Dünyanin en zengin ülkesinin, vatandasini koruyamamasi utanilasi bir olaydir!
- It's a shame he'll miss dinner.
Yemeği kaçırması kötü oldu.
- It's a shame. You're rather good. Ever since I turned I haven't been able to play.
Dönüştüğümden beri çalmayı başaramadım.
Be a shame for you to find...
Onu o hâlde görmek ne kötü olurdu.
It's such a shame you two must leave so soon.
Bu kadar çabuk gidiyor olmanız ne kadar kötü.
What a shame.
Ne kötü.
A shame about your ship blowing up.
Geminin havaya uçması ne yazık.
A shame.
Yazık.
It would be a shame If you missed the opportunity to work on it.
Eğer bu dava üzerinde çalışma fırsatını kaçırırsan yazık olur.
I suppose we should go for the cheaper option, but it's a shame.
Sanırım daha ucuz bir seçeneğe gitmeliyiz ancak kötü olur.
It was a shame, really. I was quite bright.
Çok parlak biriydim.
It's a shame they spent all that time unhappy.
Bütün bu zamanı mutsuz bir şekilde geçirmeleri yazık olmuş.
It's a shame.
- Yazık.
Oh, that's a shame.
Yazık olmuş.
A shame.
Yazıklar olsun.
It's a shame you can't spend more time with your girls.
Kızlarınızla fazla zaman geçirememeniz çok acı.
That's a shame.
Yazık olmuş.
♪ Sometimes, I think it's a shame ♪ Dean, there's nothing here to even remotely suggest there's a case.
Dean bunun bir olay olduğuna dair en ufak bir belirti bile yok.
~ That's a shame, I like maths.
- Yazık olmuş, matematiği severim.
Which is why this is such a shame.
Bu yüzden çok yazık oldu.
In fact... I'd say it's a shame that your sister's unaccompanied when she looks so stunning tonight.
Aslında kardeşin bu kadar çekici gözükürken yalnız olması çok üzücü.
Cos what with all her issues, you know, premature balding, breathing, asthma, eczema, constricted nasal passages constant constipation..... I've added into the mix a little bit of guilt and shame.
Çünkü halihazırdaki tüm sorunlarının üzerine saç dökülmesi, nefes alış verişi astım, egzama, dar geniz boşluğu kronik kabızlık bir de bunlara suçluluk ve utanç ekledim.
No, the Khan wouldn't shame his one true son by leaving him to attend a feast with a Latin and a bastard whose...
Hayır, Han tek, gerçek oğlunu katıldığı bir ziyafette bir Latin ve piçle terkederek utandırmazdı.
- That's a shame, man.
- Yazık olmuş dostum.
That's a damn shame. Thanks, man.
Yazık olmuş.
Be a bloody shame though!
Ama çok ayıp edersin.
Well, that's a damn shame.
Çok yazik.
Now that's a damn shame.
İşte şimdi utanç verici.
She told me what a wonderful woman she was and that it was a real shame... she looked like she was getting better, then died suddenly.
Çok harika bir kadın olduğunu ve iyileşiyor gibi gözüküp... birden ölmesinin çok üzücü bir şey olduğunu söyledi.
You expect me to sit through a sermon of your lies? I have lied in the past, to my shame.
Ne yazık ki geçmişte yalan söylediğim oldu.
There's no shame in taking a shot downfield.
Sahada yanlış atış yaptığın için utanmana gerek yok.
I love Howard, but the dude needs a little shame.
Howard'ı severim ama insan biraz utanır yahu.
You know, it's a real shame that Lourdes was the only one among us who might have been able to find a place in her heart to forgive you.
Aramızda seni kalpten affetmek için bir yer bulabilecek tek kişinin Lourdes olması gerçek bir utanç.
What a shame.
Ne kadar yazık.