Abstract перевод на турецкий
554 параллельный перевод
What you will see on the screen is a picture of the various abstract images that might pass through your mind if you sat in a concert hall listening to this music.
Perdede görecekleriniz, bir konser salonunda oturup müzik dinlerken aklınızdan geçebilecek çeşitli soyut görüntülerin resmedilmesidir.
In the world of abstract research she's a danger, destruction.
Soyut araştırmalar dünyasında. O bir tehlike... yıkım.
Very abstract.
Kendimi havada hissediyorum.
Do you hear? Let them be well used, for they are the abstract and brief chronicles of the time.
Saygıyla karşılanmalarını istiyorum çünkü çağımızın özeti, kısacık tarihidir onlar.
In that abstract room that could be reborn anywhere Michael lived on after his death
Herhangi bir yerde yeniden yaratılınabilecek odadaki bu soyutlukla Michael kaza sonrası yaşamını devam ettiriyordu.
A dealer in abstract art or something.
Soyut sanat simsarı mı ne.
- To know... abstract art?
- Öğrenmek mi? Soyut sanatı mı?
Well, he's real abstract!
Eh, bayağı karmaşık biri!
It was conceived out of memory and half-forgotten impulse, and it emerged from the shadows of abstract emotions, until it was born full-grown from... the mechanical realities of my fingertips.
Anılar ve yarı unutulmuş güdülerden yaratıldı. Ve soyut duyguların.. ... gölgesinden çıkarak, parmak uçlarımın mekanik gerçekliğinde hayat buldu.
Whatever the odds, I'm determined to abstract that woman.
İhtimal ne olursa olsun, o kadını oradan çıkarmaya kararlıyım.
Knowledge of empirical facts... remains abstract and superficial... as long as it is not concretized by being related to the whole situation.
Deneysel gerçeklerin bilgisi, tüm durumla ilişkilendirilerek somutlaştırıImadığı sürece soyut ve yüzeysel kalır.
This is the only method that enables us to supersede... partial and abstract problems, and get to their concrete essence, and thus implicitly to their meaning.
Bu, bize kısmi ve soyut sorunları... ortadan kaldırıp somut özlerine, yani dolaylı olarak anlamlarına ulaşma fırsatı tanıyan tek yöntemdir.
Abstract?
Soyut mu?
America to most of my countrymen is an abstract, a place on a map.
Bizim oradaki insanlar için Amerika soyut bir şey, harita üzerine bir yer.
It's so abstract I can't even consider that it applies to me.
Öyle görünüyor. Benden ne istiyorlar anlamıyorum.
That's an abstract theory, mathematical.
O sadece soyut bir matematik teorisi.
It's totally abstract.
Bu tamamen soyut.
Oh, Barrett has installed my new abstract in the garden.
Barrett, yeni soyut heykelimi bahçeye yerleştirdi.
Thinking about it in the abstract won't get you anywhere.
Bu konuda varsayımda bulunmak seni bir yere götürmeyecek.
Stone Age man was even familiar with abstract art.
Taş devri insanı bile soyut sanat ile daha içtendi.
But the lessons you draw are very abstract.
İyi de sizin olaylardan çıkardığınız dersler felaket derecede soyut.
- Still abstract?
- Hâlâ devam mı?
It can't be abstract if it resembles his eyes.
Gözlerine benziyorsa soyut olamaz ki bu tablo.
Which aren't abstract, so that picture sees you as I do...
Soyut da değil zaten, yani tablo da sizi benim gördüğüm gibi görüyor.
- Abstract art is my conceit
- Soyut resimdir ilgi alanım benim #
Abstract art is basically primitive.
Soyut sanat, temelde ilkel olan bir kavramdır.
Number Six, the Awards Committee are intrigued with your abstract, but they're mystified.
Altı Numara, senin soyut çalışman Ödül Komitesinin kafasını karıştırdı, şu an şaşırıp kalmış durumdalar.
This other piece here, of the same general line, but more abstract representing freedom or a barrier, depending how you look at it.
Buradaki diğer parça, genel anlama bağlı olarak, ama daha soyut bir tarzda... özgürlüğü ya da bir engeli simgeliyor, elbette nasıl baktığınıza bağlı olarak.
Subject made the leap from rote memorization to a grasp of abstract theory.
Denek, ezberci bir eğitimden soyut teoriyi kavramaya doğru bir sıçrama yaptı.
More abstract than the ones he did a couple of months ago.
Sadece birkaç ay önce yaptıklarından daha soyut.
This may all be a bit too abstract.
Bu açıklama biraz soyut kaçmış olabilir.
But I believe this is thoroughly abstract.
Ama bunun tümüyle soyut olduğuna inanıyorum.
NOTES ON THE DEVELOPMENT OF ABSTRACT SET THEORY
SOYUT KÜMELER TEORİSİNİN GELİŞTİRİLMESİ ÜZERİNE NOTLAR.
Because it's completely abstract, and thus inhuman.
Çünkü çok soyut, bu yüzden de insana uymuyor.
The abstract concepts of an intellectual society are beyond their comprehension.
Entellektüel topluma ait soyut kavramlar algılarının ötesinde.
The abstract concepts of loyalty and leadership seem perfectly clear to Vanna.
Bağlılık ve liderlik gibi soyut kavramlar Vanna için çok net gibi.
You notice, no matter how abstract the painter, he always signs his name realistically, doesn't he?
Bakın, ressam ne kadar soyut olursa olsun imzasını hep somut bir şekilde atıyor, değil mi?
You know as well as I do their brain system is not developed in either the vocal or abstract-thinking area. Yes, sir, but they do have the power of speech, and it is for you gentlemen to assess how far that power can be exercised intelligently.
Evet, efendim ; fakat bunlar konuşma yeteneğine sahipler ve bu yeteneklerinin ne kadar zekice kullanıldığını ölçmek siz beylere düşüyor.
Quentin's paintings are very abstract.
Quentin'in tabloları çok soyuttur.
Everything helped if to abstract from the war.
Savaş psikolojisinden sıyrılmak için ufak birşey bile işe yarıyordu.
What you see on the screen is not a work of abstract art.
Perdede ne görüyorsunuz? ... Bu soyut bir sanat eseri değildir.
Sensational stuff, murderers, are always rather abstract in the papers... But in your own life, it's not the same thing.
Sansasyonel olaylarda, katiller gazetelerde soyut görünüyorlar ama insanın kendi yaşamında, durum aynı değil.
I abstract the cases he's chosen.
Onun seçtiği davaları özetledim.
What makes the power of society abstract... makes its freedom concrete.
Toplumun soyut gücünü üreten sey ayni zamanda onun somut özgürlük eksikligini de üretir.
Just as the accumulation of commodities mass produced... for the abstract space... of the market was to break down... all regional and legal barriers, and all of the corporate restrictions of the middle ages... which maintained the quality of artisanal production -
Pazarin somut boslugu için üretilen seri üretim metalarinin yigilmasi, hem tüm bölgesel ve yasal engeller ile Orta Çag loncalarinin zanaattaki kaliteyi koruyan sinirlamalarini paramparça etmis hem de mekanlarin özerkligi ve kalitesini de azaltmistir.
While the consumption of cyclical time in ancient societies... was in accord with the real labor of these societies, the pseudo-cyclical consumption... of a developed economy finds itself in contradiction with... the irreversible abstract time of its production.
Eski toplumlarda devirli zamanin tüketimi, bu toplumlarin gerçek çalismasiyla tutarliyken, gelismis ekonomilerin sahte devirli tüketimleri, bu ekonomilerin üretim sistemlerinde gizli olan soyut geri çevrilebilir zamanla çelisir.
The time of economic production, cut into equal abstract fragments, appears across the entire planet as the same day.
Tüm dünyada ayni gün olarak görünen sey, yalnizca ekonomik üretim zamani, ve esit soyut bölümlere ayrilmis bir zamandir.
And, not abstract murder, shooting a rifle at an unknown enemy on the battlefield, but standing in a closed room with a live human being and pulling the trigger face-to-face and a famous human being, a successful one,
Ve, savaş alanında tanımadığın birini tüfeğinle vurmaktaki gibi, öylesine bir cinayet değil. Ama kapalı bir odada, bir adamla yüz yüze durup, ona ateş edeceksin. Hem de bu adam ; çok ünlü, çok başarıIı ve benden daha çok kazanıyor.
I get the feeling of something abstract, if you see what I mean?
Beni anlıyor musunuz?
has as his flag a painting of abstract art :
bir bayrağı var : soyut bir resim.
But we put it aside and we've moved happily into the abstract.
Ama bunu bir kenara bırakmış, faraziyeler üzerine tatlı tatlı konuşuyoruz.