Accomplice перевод на турецкий
1,817 параллельный перевод
That makes me an accomplice. No, no.
Bu beni suç ortağı yapar.
You should see how he treats me. He threatened me. I'm an accomplice.
Bana nasıl davrandığını görmeniz gerekir.
During the home invasion, Ames's accomplice said to one of the vics, "You can't fight fate."
Saldırı sırasında Ames'in suç ortağının kurbanlardan birine söylediği laf : "Kaderin önüne geçemezsin."
- Yeah, Sarah, he has to have an accomplice - probably somebody inside the prison.
- Sarah. Bir suç ortağı olmalı. Muhtemelen hapishaneden.
We assume he has an accomplice helping him on the outside.
Ona yardım eden bir suç ortağı olduğunu sanıyoruz.
So did you ever catch my accomplice?
Suç ortağımı yakalayabildin mi bari?
We need to give them their treasure back, before the stories spread of the Seeker being a thief and the Confessor being his accomplice.
Arayıcı'nın hırsızlık yaptığı Confessor'ün de ona yardım ettiği haberi yayılmadan önce hazinelerini onlara vermeliyiz.
The D.A.'s office is willing to consider the 8 years if your client will tell us who his accomplice is, Assuming said accomplice committed the murder and the sexual assaults.
Savcılık 8 yılı düşünmeye istekli eğer müvekkiliniz ortağının adını söylerse Ortağının cinayeti ve saldırıları gerçekleştirdiğini varsayıyoruz.
And here I thought you were close to finding said accomplice on your own.
Bende burada sözü geçen ortağı yakalamaya yaklaştınız sanıyordum.
This accomplice has a methodology.
Bu suç ortağının bir yöntemi var.
Because, unfortunately for Chris, even if he was telling the truth, even if I was an accomplice, in order to have his statement admitted in court, you'd need some sort of corroborating evidence linking me to at least one of these crimes.
Çünkü, Zavallı Chris doğruyu söylüyor olsa bile, ben ortağı olsam bile ifadesini mahkemede kullanmanız için beni bu suçların en azından biriyle ilişkilendiren sağlam bir kanıtınız olmalı.
I know your accomplice.
Suç ortağınızı biliyorum.
Let's say that Strahm killed Seth Baxter specifically to set you up as an accomplice to Jigsaw.
Diyelim ki Strahm, Seth Baxter'ı seni Jigsaw'ın suç ortağı göstermek amacıyla öldürdü.
Let me tell you, you all have eaten, and you all are the accomplice too.
Anlatayım hepiniz yediniz, hepiniz kabahatlisiniz. - Baksana, kabahatli ne demek? Kabahatli ne demek bilmiyor musun?
If Tatsuya is a murderer, you all are his accomplice.
Eğer Tatsuya katilse sizler de suç ortağısınız.
Yes, and she had a male accomplice.
Evet, ve erkek bir suç ortağı vardı.
WE BELIEVE THE ACCOMPLICE HAS DONE THIS BEFORE.
Suç ortağının bunu daha önce de yaptığını sanıyoruz.
WE THINK THAT STEVEN IS WILLIAM'S ACCOMPLICE.
Steven'ın William'ın suç ortağı olduğunu düşünüyoruz.
Tanner claimed in his 1998 trial for murder that he had only been an accomplice. That the real killer was a man by the name Red John.
Tanner, 1998'deki cinayet duruşmasında sadece suç ortağı olduğunu asıl katilin Red John isimli bir adam olduğunu söylemiş.
Charged with armed robbery as a juvenile. And he had an accomplice.
Gençken silahlı soygunla suçlanmış ve bir suç ortağı varmış.
The truth is if you were not cheating... you would have your accomplice produce the general's watch.
Doğru... Doğruyu söylüyorum, yemin ederim. Hile yapmadığın doğruysa generalin saatini verdiğin bir suçortağın olmalı.
Because you cheated the general - your accomplice and you.
Çünkü generali aldattınız. Suç ortağınız ve siz.
I don't have a - I don't have an accomplice.
Benim...
Executing a traitor... and his accomplice.
Bir haini ve yandaşını idam ediyorum.
You realize this makes you an accomplice.
Bunun sizi suç ortağı yaptığının farkındasın değil mi?
So, clearly, there was an accomplice who probably committed the murder.
Açıkça görülüyorki cinayeti işlerken.. .. bir suç ortağı vardı.
An accomplice would make sense.
Suç ortağı olması mantıklı.
If there was an accomplice, why didn't Kent give him up?
Eğer suç ortağı varsa Kent neden onu ele vermedi?
We find the accomplice, we find the truth.
Ortağını bulursak Gerceği de buluruz.
We have a new theory that Kent had an accomplice.
Yeni bir teorimiz var. Kent in suçortağı olabilir.
Okay, so, we know that Kent and his accomplice both entered the house through the broken window.
Tamam........ Kent ve suç ortağının ikisininde kırılan camdan içeri girdiklerini biliyoruz.
Let me lay out our case that we have against you and your accomplice.
Sana ve suç ortağına karşı elimizde ne var.. .. sana söyleyeyim.
And we found your accomplice's print in blood on the body of that handle.
Suç ortağının parmak izini de kanın içinde.. .. çekicin sapında bulduk.
We've identified your accomplice as Sabrina Owen, formerly Sabrina Littee... your girlfriend at the time of the murder.
Suç ortağının kimliğini de Sabrina Owen olarak belirledik..... ki eskiden Sabrina Littee mış. Cinayetin işlendiği sıralar..... kız arkadaşınmış.
No-one in this room is a willing accomplice.
Bu odadaki hiç kimse hevesli suç ortağı değil.
And maybe I have an accomplice, maybe I don't.
Belki de bir suç ortağım var, belki de yok.
First, the fire, started not by faulty wiring, but by your accomplice, Whitstable Ernest.
Önce yangın çıktı. Ama hatalı kablolar nedeniyle değil. Suç ortağın Whitstable Ernest çıkarmıştı yangını.
Putting the welfare of the resistance. Before his own life, Joshua's accomplice made the ultimate sacrifice.
Direnişin selâmeti açısından, Joshua'nın ortağı onun hayatı yerine kendi hayatını feda etti.
An accomplice. It was not only they who had Kept all these decisions quiet,
Bunları ABD kamuoyundan gizleyen sadece onlar değildi.
you admitted that this man is your friend... he runs a sleeper cell in New York... you are and always have been his accomplice...
Bu adamın senin arkadaşın olduğunu kendin söyledin.. New York'da terörist üyesi... sen her zaman onun suç ortağıdın...
Your friend... you admitted that this man is your friend... he runs a sleeper cell in New York... you are and always have been his accomplice...
New York'da terörist üyesi... sen her zaman onun suç ortağıdın...
You have a son. He's your accomplice.
Bir oğlun var.
So your son is your accomplice.
Yani oğlun senin suç ortağın.
Authorities are also on the lookout for Connor's son John, as well as an unidentified female accomplice.
Yetkililer aynı zamanda Connor'ın oğlu John'ı ve tanınmayan bir kadın ortağı arıyorlar.
So you're an accomplice.
O zaman işbirlikçisin.
Will the ballistics report on this gun match the bullet holes in the body of your friend and accomplice, Jimmy Fleming?
Balistik bu silahtan çıkan kurşunlarla arkadaşınız ve ortağınız Jimmy Fleming'den çıkan kurşunları eşleştirecek mi?
He's got accomplice's.
Bir suç ortağı var.
Hi's accomplice.
O'nun suç ortağısın.
Honestly. I didn't want to be an accomplice.
- Suç ortağı olmak istemedim.
But then, of course, the truth is... why would you have an accomplice unless you were cheating?
Fakat o zaman tabi ki soru, hile yapmadığın halde...
But first, you must give up your accomplice.
- size onu vereceğim, tamam mı?