Airport перевод на турецкий
9,569 параллельный перевод
Unfortunately, he slipped Port Authority police at the airport.
Ne yazık ki, liman idaresi polisinin elinden kaçmayı başardı.
Airport police lost him.
Havaalanı polisi onu kaybetti.
It's only been a few hours since he left the airport.
- Havalimanından ayrılalı sadece birkaç saat oluyor.
The Rezident would know you're gone before you made it to the airport, same with Natalie... which is why we're sending Alex.
Hava alanına varmadan Rezident'in gittiğinizden haberi olur. Aynı şey Natalie için de geçerli, o yüzden Alex'i gönderiyoruz. - Ne?
You transported a box from the airport across the river into Manhattan.
Havaalanından bir kutu alıp nehrin öte tarafına, Manhattan'a götüreceksin.
This airport's in a restricted area.
Bu havalimanı yasak bölgedir.
Run like the wind to that airport.
Havaalanına rüzgar gibi koş!
I'm calling you from... the airport, actually.
Seni şeyden arıyorum. Aslında havaalanından.
I'm sure you're wondering why I'm at the airport.
Eminim neden havaalanında olduğumu merak ediyorsundur.
She just called me from the airport, and she never got your message.
Az evvel beni havalimanından aradı mesajını hiç almamış.
I'll meet you at the airport in 15 minutes.
Seninle 15 dakika içinde havalimanında buluşurum.
I'll meet you at the airport in 16 minutes.
Seninle 16 dakika içinde havalimanında buluşurum.
Because in every airport, there's a...
Çünkü her havalimanında, bir şey var...
- The airport, actually.
-... arıyorum, aslına bakarsan.
A safe that's not in use is never opened inside of an alarmed room, inside of a building with airport-style security at its entrance.
Alarmlarla donatılmış bir odanın havalimanı gibi korunan bir binanın içindeki açılmamış ve kullanılmayan bir kasanın içine.
Read it on the way to the airport, and hurry.
Havaalanına giderken onu oku ve acele et.
Yeah, you know, I should get to the airport too.
Benim de havaalanına gitmem gerek.
All you got to do is show up at the airport with your warden badge.
Tek yapman gereken müdür rozetinle beraber havaalanına gelmek.
We followed her to the airport.
Havalimanına kadar izledik.
I found another page that the airport faxed me.
Hava alanının bana faksladığı başka bir sayfayı buldum.
I just dropped her off at the airport.
Havaalanına bıraktım onu.
Guys, let me drive you to the airport.
Hava alanına kadar bırakayım sizi, arkadaşlar.
I mean, did he really have voices in his head, telling him to bomb the airport, or was that just a tactic?
Gerçekten kafasında havaalanını bombalamasını söyleyen sesler var mıydı yoksa sadece bir taktik miydi?
By then, she's probably on her way to the airport or wherever.
Ama o muhtemelen havaalanına ya da her nereye gittiyse yola koyulmuştur.
Daddy's off to the airport.
Benim havaalanına gidiyorum.
The codes on the bottom correspond to airport codes of the cities they're routing through.
Alttaki kodlar havaalanı yönlendirme kodlarıyla aynı.
You know, if you're going to the airport... you are gonna pay extra for this one.
Eğer havaalanına gidiyorsan... bunun için ekstra bagaj ücreti ödeyeceksin.
I'm working with TSA to get airport security footage.
Havaalanı güvenlik kamerası görüntülerini almak için TSA ile görüşüyorum.
Wont you come to the airport, to see me off.
Tabii ki geleceğim. Orada görüşürüz.
Hes called me to the airport.
Hiç bir yere gitmek istemiyorum. - Anjana, lütfen gidelim.
And this time youll have to come to the airport to receive me.
Nasıl yaparsın bilmiyorum ama gelmelisin.
I'm afraid your Lambert Airport delayed us with the luggage.
Korkarım sizin şu Lambert Havaalanı bavulları geciktirecekmiş.
I'll take a cab to the airport as soon as possible.
Bir an önce havaalanına gitmek için bir taksi tutacağım.
We just saw the CIA at the airport.
Bu güvenli değil, az önce hava alanında CIA'yi gördük.
We saw you this morning watching us at the airport.
Seni bu sabah bizi hava alanında izlerken gördük.
Came straight from the airport.
Havaalanından doğru buraya geldim.
It means that "A" put it in my bag before I got to the airport.
"A" ben hava alanına gitmeden önce çantama koymuş demek.
I'm just gonna call from the airport.
Havaalanından ararım.
The guys and I are about to leave for the airport, and I'm so excited to see you.
Çocuklar ve ben havalimanına doğru yola çıkmak üzereyiz ve seni göreceğim için çok heyecanlıyım.
It's going to be just like An Affair to Remember, only instead of the Empire State Building on New Year's Eve, it's going to be a winery near the Portland airport at my dad's wedding.
Yılbaşında Empire State binası yerine babamın düğününde Portland havalimanına yakın bir şaraphanede olacak olması dışında aynı An Affair to Remember'daki gibi.
I want agents at every train station and airport from here to the Atlantic.
Buradan Atlantik'e bütün havaalanlarına ve tren istasyonlarına ajan istiyorum.
" and we're not gonna sit and wait at the airport, Paul,
"hava alanında oturup bekleyemeyiz, Paul."
- on the way to the airport.
-... o şeylerden biri tarafından öldürüldü.
Public Health reported an anthrax hit on a sensor by the airport.
Sağlık Bakanlığı, havaalanında bir şarbon sinyali yakalamış.
I thought you were going back to the airport.
Havaalanına gideceğini sanıyordum.
I don't imagine you need a ride to the airport.
Havaalanına götürmemi istemezsin sanırım.
I went to the airport, I got through security,
Havaalanına gittim. Güvenliği geçtim. Kapıya ilerledim.
So, I drove to one of those hotels by the airport.
Havaalanı yakınındaki otellerden birine gittim.
Let's get you to the airport.
Seni havalimanına götürelim.
I'll call you when I get to the airport and when I land.
Havalimanına vardığımda ve indiğimde seni ararım.
Oh! Oh, yeah. Airport looks packed.
Havalimanı epey kalabalık görünüyor.