Alas перевод на турецкий
1,974 параллельный перевод
Only sleeping, alas.
Ne yazık ki sadece uyuyor.
Alas poor Kelton, he did not go gentle into that good night,
Tüh! Zavallı Kelton. O güzel geceye tatlılıkla gidemedi.
Alas
Yazık
But, alas, instead of that
Ama ne yazık ki
Alas, your cruelty!
Eyvah, ne kadar da acımasızsın!
It causes me such pain and grief to return the gifts you gave Alas, they are too beautiful and I unworthy to receive them...
Bana verdiğiniz bu hediyeleri geri vermek, bana büyük bir üzüntü ve acı veriyor ama ne yazık ki onlar o kadar güzeller ki ben onlara sahip olacak kadar değerli değilim.
Alas to no avail.
Üzülmenin artık faydası yok.
Though alas, they do not show it.
Ne yazık ki gösteremiyorlar.
Alas, I cannot visit or speak to her.
Ne yazık ki ne ziyaret edebiliyorum ne de konuşabiliyorum.
Alas, she is very unwell.
Ne yazık ki çok kötü.
And, alas, I don't play tennis.
Ve ne yazık ki tenis oynamam.
- Alas, she is very unwell.
- Ne yazık ki çok kötü.
- Alas, we are still occupied by French troops.
Heyhat! Hâlâ Fransız birliklerinin işgali altındayız.
Alas, Florizel, I know not'tween the turkey club sandwich or the Hamlet and cheese omelet. What say you?
Alas, Florizel, ben bilmem'iki katlı hindi sandviçi " ya da hamlet usulü pişmiş yumurta ne ola?
Unfortunately not today eat its wonderful lunch.
Alas, bugün o mükemmel öğle yemeklerine ihtiyacım olmayacak.
Alas, I had eaten a day-old swinosaur for lunch.
Ne yazık ki, o gün öğle yemeğinde dinozor yemiştim.
Alas, our path is blocked by Momon's army of evil.
Yazık ki, yolumuz Momon'un şeytani ordusuyla kesilmiş.
Alas, Frydo's weakness was no match for the die's strength.
Yazık ki, Frydo'nun zayıflığı, zarın gücüyle boy ölçüşemedi.
Alas, you face the most momentous decision of your life with only your Aunt Jane to advise you.
Şu an hayatının en mühim kararıyla karşı karşıyasın. Tavsiyesini alabileceğin tek kişi de Jane Halan.
- Alas, not for me.
- Maalesef benim hasretimden değil.
Alas, for fond fathers everywhere, the days of arranged marriages are long gone.
Şey, babaların talihsizliğine bak ki, önceden ayarlanmış evliliklerin günü geçeli çok oldu.
"She hoped to be wise and reasonable in time, but alas! Alas!"
" Günün birinde bilge ve akıllı olmayı umuyordu, ama
"Alas, I think I may boast myself to be, with all possible vanity, " the most unlearned and uninformed female "who ever dared to call herself an authoress."
Fakat sahip olduğum tüm gururla kendine yazar deme cüreti gösteren en cahil ve bilgisiz kadın olmakla övünebilirim.
Alas, I couldn't write one of those to save my life.
Ama böyle bir şeyi hayatta yazamazdım.
But nobody, alas, except Poirot noticed her knees... but the plan, it did not work, did it, mademoiselle?
Ama ne yazık ki, Poirot'dan başka kimse, onun dizlerine bakmamış. Ama planınız işe yaramadı, değil mi bayan?
Monsieur Poirot, I've made the right choice, have I? Poirot had come to the same conclusion... about Mademoiselle Rich some time before, alas... and now it is time for Poirot to excuse himself. Oui.
Bay Poirot, doğru bir seçim yaptım, değil mi?
This gentleman, Alas, needs a coat no longer.
Bu beyefendinin ne yazık ki artık cekete ihtiyacı yok.
The creatures loved Freddy, and they wanted to be funny like him, but, alas, they didn't know what made him so funny.
Yaratıklar Freddy'i sevmiş, ve onun gibi komik olmak istemişler, fakat ne yazık ki, onlar nasıl komik olunacağını bilmiyorlarmış :
For us humans, alas, that is the pursuit of the ineffable by the inadequate.
Biz insanlar için, yetersizliğin yanında tarifsiz bir zevktir bu.
You damned number one of all pigs!
Dünyadaki bütün domuzların en alası!
But alas, not one by physicists.
Ama şarlatanlar tarafından, fizikçiler açıklayamamıştır.
Alas, sir, the man is innocent.
Ancak adam masum, efendim.
Well, I'm just saying, for the record,
Şey, dikkate alasın diye söylüyorum,
As for me, I tried to get a ticket, but, alas...
Bana gelince, bilet almaya uğraştım ama...
" Alas!
Eyvah!
"Alloy membranes," "catalytic bed reactor"...
"Alaşım zarı", "Katalitik yatak reaktörü"...
The metal residue on the skull is some sort of silver alloy.
Kafatasındaki metal kalıntısı, bir çeşit gümüş alaşımı.
Alas, no.
Maalesef yok.
- Skynet will use it as a key element...
- Skynet bunu iç iskelet alaşımımızda kullanacak.
Our children are alloys all, built from our own imperfect flesh.
Evlatlarımız kusurlu kanımızdan yarattığımız alaşımlarımızdır.
They're called Fused Alloy rounds.
Erimiş alaşımlı mermiler.
The Fused Alloy rounds.
- Erimiş alaşımlı mermiler.
Buyers for Fused Alloy rounds.
Erimiş alaşımlı mermiler için. - Yanlış adamla konuşuyorsun.
I just got a list from ATF of interested buyers in Fused Alloy rounds.
Ateşli Silahlar'dan erimiş alaşımlı mermi alıcılarının listesini aldım.
The Alloy?
Alaşımlı mı?
Alas, oui.
Evet.
Binary free-form magnetic-resolution technology.
Çift alaşımlı manyetik çözünürlük teknolojisi.
a common brass pocket watch.
Ben bir pirinç alaşım cep saati için buradayım.
The dust was composed of silica, sulfur compounds, and synthetic rubbers.
Toz ; silis, sülfür alaşımları ve sentetik lastikten oluşmuş.
After this late rebellion, only recently put down, we find ourselves, alas, already facing fresh dangers.
- Yürüyeceğim. Eğer Lance-Naik Singh beni omzunda taşırsa yolculuk edebilirim.
Alas!
Hay Allah!