Amnesty перевод на турецкий
577 параллельный перевод
Someone from the embassy - Amnesty or someone.
Büyükelçilikten, Af örgütünden ya da herhangi biri tarafından.
And then you break out of the asylum or you fall under amnesty, and you're happy as can be, free to enjoy your licence to kill - since you're protected by law due to insanity - back to chasing little girls.
Ve sonra kaçıp veya genel aftan yararlanıp gayet mutlu.. .. bir şekilde deliliğinin avantajını kullanarak.. .. küçük kızları kovalayıp... cinayet işlemeye devam edersin!
I suppose you're protesting against this amnesty offer by the governor.
Valinin af önerisine karşı çıkıyorsunuzdur?
- What amnesty offer?
- Ne affı?
The governor has promised amnesty, a clean pardon, to any member of the James gang that will kill Jesse.
Vali, çetede, Jesse'yi öldürecek herkese af sözü vermiş.
give me the names of the Bradogliano generals, set up the arrests, and I guarantee your freedom, and amnesty for the members of your party, are we agreed, Mister Ferraris?
Bana Bradogliano generallerinin adını verin, tutuklanmaları ayarlayıp sizi serbest bırakayım. Parti üyelerinizin isimlerini de unutacağım. Anlaştık mı bay Ferraris?
And to this end, that you join with me in repeating the oath of allegiance from President Johnson's Amnesty Proclamation.
Ve benimle beraber, Başkan Johnson'ın Genel Af Bildiri'sindeki bağlılık yeminini tekrarlamanızı istiyorum.
Because our father had been in Congress had come back to Virginia when the war started because he still owned a plantation they said that according to the terms written in Johnson's Amnesty Proclamation he wasn't entitled to a pardon like everyone else.
Çünkü babamız Meclis'teydi savaş başladığında Virginia'ya dönmüştü çünkü hala bir plantasyon sahibiydi ve Johnson'ın Genel Af Bildirisi'ndeki kurallara göre diğer herkes gibi genel aftan yararlanamayacaktı.
Amnesty has been declared for all prisoners.
Bütün mahpuslar için af ilan edildi.
The fact that created some problems in the Congress... was the amnesty that Your Majesty gave to the Hungarians.
Majeste, dünkü Bakanlar Kurulunda görüşülen ilk konu, Majestelerinin ön görmüş olduğu... Macaristan için Genel Af İlânı idi.
And I do not hesitate to say that... All the ministers were against this amnesty.
Bakanlar Kurulu, üzülerek bildiririm bu konuyu oy birliğiyle reddetmişlerdir.
We all have the same opinion that the amnesty represents... a new and great danger to the Austrian nation.
Savunma Bakanıyla birlikte tüm diğer Bakanlar böyle bir af ilânının Avusturya için yeni bir tehlike yaratacağı düşüncesindeler.
I will give the amnesty, even against the ministers will.
Bakanlarımın arzusu hilâfına da olsa, Affı yürürlüğe koyacağım.
The amnesty will be given immediately.
Derhal ilân edilmesini istiyorum!
Did you really take the state of siege off and gave amnesty to the Hungarians?
Macaristan'da sıkıyönetimi kaldırıp Af mı ilân ettiniz?
The amnesty is for the commander of the rebels, the Baron Andrassy, as well?
Af, asilerin lideri Kont Andrassy'ye de uygulanacak mı?
Who gave you the amnesty was the Emperor.
Affı çıkaran İmparatordur.
It is not about the amnesty that I am talking.
Aftan bahsetmiyorum, Majesteleri.
She doesn't recognize our amnesty and she considers us her enemies!
Af ilânını önemsiz bir formalite olarak görüyor bizleri düşman görüyor. Bu hakaret hepimize yapılmıştır.
Your Majesty, the first issue up for debate at yesterday's Ministerial Meeting was the amnesty in Hungary that Your Majesty had envisioned.
Majeste, dünkü Bakanlar Kurulunda görüşülen ilk konu, Majestelerinin ön görmüş olduğu... Macaristan için Genel Af İlânı idi.
The Secretary of State as well as all other Ministers opine that this amnesty would pose new and incalculable danger for Austria.
Savunma Bakanıyla birlikte tüm diğer Bakanlar böyle bir af ilânının Avusturya için yeni bir tehlike yaratacağı düşüncesindeler.
I am going to pass the amnesty even against my Ministers'wishes.
Bakanlarımın arzusu hilâfına da olsa, Affı yürürlüğe koyacağım.
You lifted the state of siege in Hungary and passed amnesty?
Macaristan'da sıkıyönetimi kaldırıp Af mı ilân ettiniz?
The Emperor passed the amnesty.
Affı çıkaran İmparatordur.
I'm not talking about the amnesty, Your Majesty.
Aftan bahsetmiyorum, Majesteleri.
An amnesty won't bring the executed back to life and restore happiness in the hearts of their families.
Af, idam edilenleri geri getirmez ölenlerin ailelerini de sevindirmez.
I have no intention to shake hands with a rebel even though he's exempt from punishment due to the amnesty.
Afla ceza almaktan kurtulmuş olsa bile bir asiyle el sıkışmaya hiç de niyetim yok.
Gentlemen, the Empress Mother publicly affronted me, and with it all of us, by regarding the amnesty a trivial formality and continuously perceiving us as enemies.
Beyler, Ana Kraliçe alenen bana hakaret etti. Af ilânını önemsiz bir formalite olarak görüyor bizleri düşman görüyor. Bu hakaret hepimize yapılmıştır.
I am declaring a general amnesty.
Bir genel af ilan ediyorum.
As part of this amnesty it will not be necessary for officers to do manual labour.
Bu affın bir parçası olarak da subayların ağır işçilik yapmalarına gerek kalmamıştır.
Amnesty.
Buna bir bakın.
Well, amnesty.
Nasıl anladın?
Perhaps we can drink to the amnesty.
- İçkiler barda. - Çok cömertsin.
Goes through the country to see how the amnesty holds.
Joe şimdi hükümet için çalışıyor.
- Amnesty? - That's right.
Genel affın nasıl gittiğini görmek için ülkeyi dolaşıyor.
Why don't you shut your big amnesty mouth.
O kadar hızlı mısın?
Pearl inlays, Chicago-made, amnesty.
Neden ateş etmedin, Grant?
He kills you, he kills the amnesty.
O çocuk seni yere sererdi.
Amnesty.
Bir 10 kuruşluk kurşun, ve işte bu.
They had me dead. That amnesty, that's for them.
Hayır, Billy, onların peşinden gitme.
You see them amnesty posters?
Genel af posterlerini gördün mü?
You broke it, the amnesty.
Sen affı çiğnedin.
There goes the amnesty.
Genel affa elveda.
Claims the territory'll grant amnesty to anybody that brings Billy in.
Billy'yi teslim edecek kişinin affedileceğini yazıyor.
You know you won't believe this. But me'n Whit went near a week before we found out what that word amnesty meant.
Bana inanmayacaksın ama Whit'le benim şu af sözcüğünün anlamını çözmemiz bir hafta sürdü.
- Yeah, amnesty.
- Evet, af.
- Amnesty?
- Af mı?
But this blessed war has to end one day, and there'll be an amnesty like last time.
Ama bu kutsal savaş bir gün son bulmalı ve geçen sefer olduğu gibi genel bir af ilan edilecek.
After victory, there'll be an amnesty
Zaferden sonra, burada bir af çıkaracağım.
But then came the amnesty.
Bu hükümet pek şefkatli!
- Amnesty.
- Af.