Backpack перевод на турецкий
1,869 параллельный перевод
I had left my backpack at work the night before.
Bir önceki gece sırt çantamı iş yerimde bırakmıştım.
Walked in, got my backpack out of the office.
İçeri girip sırt çantamı ofisten aldım.
I think I just spotted a guy with a bomb in his backpack.
Sanırım sırt çantasında bomba olan bir adam gördüm.
Come down to the station and chat you up, so that when you showed up here, I could blow all of us up with the Semtex high explosives I have in this backpack?
Buraya istasyona gelip sizinle irtibata geçip buraya geldiğinizde de sırt çantasına doldurduğum Semtex patlayıcılarıyla sizleri havaya uçurmayı planlamadığımı nasıl bilebileceksiniz?
- I can't, it's attached to my backpack.
- Çantama bağlı, indiremem.
Sue, how many times do I have to tell you to take your backpack to your room?
Sue çantanı odana götür diye kaç kere söylemem gerekiyor.
Axl, your backpack is crying.
Axl, çantan ağlıyor!
Okay, I need backpack detectors spread out to the 10 most likely targets.
En muhtemel 10 hedefe sırt çantalı dedektörler gönderilsin.
Yeah, I've got it in my backpack.
Evet, sırt çantamda.
- I found condoms in his backpack.
Sırt çantasında prezervatif buldum.
Let's get your backpack on, okay?
- Gidip çantanı alalım, oldu mu?
I also hear that he is writing short stories and a novel, but... he still carries a backpack, Kitty.
Kısa hikayler ve bir roman yazmaya çalıştığını da duydum, ama hala sırtçantasıyla dolaşıyor, Kitty.
Look at that designer backpack.
Şu özel tasarım çantaya bak.
- Get the backpack.
- Sırt çantasını getir.
Dustin and I are gonna backpack around Europe for the summer.
Dustin ve ben yaz boyunca Avrupa'yı gezeceğiz
Found a Burroughs middle school ID in her backpack.
Çantasında Burroughs ortaokuluna ait bir kimlik bulduk.
I went into my backpack,'cause, you know,
Elimi sırt çantama attım.
He had a backpack.
Bir sırt çantası vardı.
Hold on to my backpack Do you agree?
Sırt çantama tutunun. Tamam mı?
She left her backpack in my car.
O Yurtdışı benim arabada onu sırt çantası.
Your friend left her backpack here.
Arkadaşın çantasını burada bırakmış.
Your friend left her backpack here.
Arkadaşın çantasını burada unutmuş.
If you would like your hat to stay yours and not mine, I suggest you put it in your backpack and keep it there.
Şapkanın sende kalmasını istiyorsan onu çantana sok ve bir daha çıkarma.
You have a backpack full of weed, right?
İçi ot dolu sırt çantan var, öyle değil mi?
Rucksack, get! - Get the backpack!
- Sırt çantasını al!
Here is the backpack.
Sırt çantasını getirdim.
Come on, your backpack.
Hadi çantalarınızı alın.
Hey, Cole, can I take your backpack?
Merhaba Cole, çantanı alabilir miyim?
No, he carries it around in that little backpack of his, like he owns it.
Hayır, sanki onunmuş gibi arka cebinde bir yerlerde taşıyor onu.
Your work is in that backpack. And that's all that matters to you.
Ve o senin umursadığın tekşey o sırt çantasında.
We're gonna need the backpack.
Sırt çantası.
It's gonna take more than a backpack and looks to convince me this is anything except what he says.
Söyledikleri dışında bir şeyin olduğuna ikna olabilmem için bir sırt çantası ve görünüşten daha fazlası gerekecek.
Mm, I-I left my backpack.
Çantamı unutmuşum.
We can throw these in her backpack. She'll be good to go.
Çantasına atarız, hallolur.
The bomb that went off on that bus... It was in your backpack.
Otabüste patlayan bomba senin çantandaydı.
She ruined my backpack. it's new.
Sırt çantamı mahvetti. Yeniydi.
I left my backpack here.
Sırt çantamı burada bırakmıştım.
- From your backpack.
- Sırt çantandan aldım.
I had to take him to dinner in a backpack.
Akşam yemeğine sırt çantasında götürmek zorundaydım.
I mean, he'd come home with a backpack filled with dead birds.
Sonra da içi ölü kuşlarla dolu bir çantayla eve gelirdi.
Oh, my God, his backpack's missing, his shoes.
Aman Tanrım, sırt çantası ve ayakkabısı kayıp.
- Bora, where's your backpack?
- Bora, okul çantan nerede?
We got the backpack.
Sırt çantası elimizde.
We found this... in Leo Gates'backpack with his remains.
Leo Gates'ten kalanlarla birlikte sırt çantasında bunu bulduk.
When they found Leo... this was in his backpack.
Leo'yu bulduklarında bu sırt çantasındaydı.
I, of course, went on to own this arena, and she sold homemade pickles from a backpack for extra scratch.
Ben, bu arenayı alarak, ve o da... -... kendi elleriyle yaptığı turşuları satarak.
Yes, this mar sitting in Juan Pablo's backpack, on my cell.
Var ama telefonumla birlikte Juan Pablo'nun sırt çantasında.
- In my backpack.
- Evet sırtçantamda
He gave me his backpack.
Bana sırt çantasını verdi.
I want you to have my backpack.
Sırt çantam senin olsun.
My backpack.
TERRÖRİST.