Balance перевод на турецкий
5,060 параллельный перевод
I think it's a really good balance between both of your points of view.
İkinizin bakış açısına göre de çok dengeli bir seçim olur.
I'm calling on behalf of AAMQ debt acquisitions, regarding the balance on your LBF Platinum card..
... LBF Platin kartınızdaki bakiyenizle ilgili AMQQ borç devralma birimi adına arıyorum.
Pat, is it hard to balance working as a postman with your singing career?
Pat, postacı olarak çalışmayla şarkı kariyerini dengelemek zor mu?
Get a good balance on that.
Bunda dengeyi iyi sağlamak gerekiyor.
I'm going to... lose my balance, pretend I'm drunk.
Dengemi yitiricem, yine sarhoşum farzet
Just... I lost my balance.
Sadece dengemi biraz yitirdim
Who taught you how to cook without ketchup, or balance your checkbook?
Ketçapsız yemek yapmayı veya çek defterini dengelemeyi kim öğretti sana?
It upsets the cosmic balance.
Bu durum kozmik dengeyi bozuyor.
Throws everything out of balance.
Bu da her şeyi rayından çıkarır.
The balance has shifted.
Denge bozuldu.
Balance of probability.
- ıhtimaller dengesi.
No balance between day and night.
Gündüz ve gece arasında denge yok.
The balance of oxytocin and serotonin in your system is unusual.
Vücudundaki oksitoksin ve serotonin dengesi alışılmadık düzeyde.
Just sign here for your balance and incidentals.
Sadece burayı imzalayın
Sacrificing to make your relationship work is as sweet as an off-balance fadeaway at the top of the key.
İlişkilerinizi yürütmek için yaptığınız Fedakarlıklar Her zaman anahtar rol oynamıştır..
Said... they'll balance me out.
- Beni dengeleyeceklerini söylediler.
He keeps everything in balance.
Her şeyi dengede tutan kişi odur.
I'll balance on the exact fucking edge of your emotional razor.
Bahsettiğin duygusal tahterevalliyi tam ortada dengelerim.
Um, I would say that it's these two beings leaning up against each other in perfect balance.
Um, Diyebilirmki... 2 kişi Birbirleine mükemmel bir dengede yaslanıyorlar.
Balance is a little off.
İstikrar iyidir.
Only dead meat can tip the balance now.
Sadece Ölü Et dengeyi bozabilir.
It's energy balance.
Bu, enerji dengesi.
We will have to have greater emphasis on getting that energy balance.
Bu enerji dengesini sağlamaya çok önem vermeliyiz.
Nowadays there's this phrase, "Let's practice energy balance."
Bu günlerde şöyle bir ifade var ; "Hadi enerji dengesi sağlayalım."
I guess I feel like there's something out of balance.
Ben denge dışında bir şey var gibi hissediyorum sanırım.
We'll watch your hormonal balance.
Biz hormonal dengeyi izleyeceğim.
Refund of balance on departure.
Bakiyeyi ayrılırken verirsiniz.
It's balance must've been off or something.
Belki baska bir yerden sekmistir.
- I lose my balance.
- Ben dengemi kaybettim. - Doğru.
There are 150 people here whose jobs hang in the balance.
Burada işleri tehlikede olan 150 insan var.
Hard to explain, but he feels the energy levels... and then prescribes colored lights to restore your balance.
Anlatması zor, ama enerji seviyelerini hissediyor... ve dengeni yeniden oluşturmak için renkli ışıkları belirliyor.
What the captain wants to accomplish here, our survival hangs in the balance.
Kaptanın burada başardığı şey hayatta kalmanız için garanti sağlamış değil.
Yes, every now and again there'd be some garrotings, but stacking up the lives saved against the garrotings, on balance I'd say he...
Evet arada sırada bir boğma işi de oluyordu ama kurtardığı ve boğduğu hayatları... -... karşılaştırsak...
So, the balance of probability is?
O halde ihtimal dengesi?
Balance of probability, little brother.
- İhtimaller dengesi, küçük kardeşim.
It's tempting, but on balance, you have more utility closer to home.
Çekici ama karşılaştırıldığında, memlekete yakın daha kullanışlısın.
Right, well, if there was such a thing as an "upsetting the balance of the universe" prison, you would be in solitary.
Peki, eğer "evrenin dengesini bozma" hapishenesi diye bir şey olsaydı sen ağır ceza hapishanesinde olurdun.
And our Sun is poised between these two forces in a stable equilibrium between gravity and nuclear fire, a balance it will maintain for another four billion years.
Güneş'imiz bu iki kuvvetin kütleçekim ve nükleer ateşin arasında kararlı bir dengede durur 4 milyar yıl daha sürecek bir denge.
You got to close up your stance a little bit so you have balance, huh?
Dengeni sağlamak için duruşunu biraz kapatmalısın, tamam mı?
Do you know where do we keep the balance sheets?
Bilanço evraklarının nerede nerede olduğunu biliyor musun?
The trolley gives me balance.
Dengemi sehpayla sağlıyorum.
Lose your balance, you lose your life.
Dengeni kaybedersen hayatını da kaybedersin!
Oh. Okay, you guys have an outstanding balance of $ 863.
863 dolarlık ödenmemiş borcunuz var.
At home, at work, what's the mood generally, work-life-balance-wise?
Evde, işte, genellikle ruh hâlin nasıl, iş hayatında özel hayatının uyumu nasıl?
And life is finding that balance.
Ve hayat bu dengeyi sağlamaktır.
On balance I think it right for the jury to consider that possibility.
Her şeyi düşününce, jürinin bu olasıIığı dikkate alması doğru olur.
I can't make them balance anyway.
Dengeye oturtamıyorum bir türlü zaten..
Constant tossing and turning looking for that perfect balance.
Doğru dengeyi bulabilmek için sürekli çevirip savurmalar.
Carry two at a time to balance your balls! Hurry!
Hayalarınızla dengeleyerek bir seferde ikişer tane taşıyın!
- What's the balance?
Bakiye nedir?
I'd do a little... and, "What's the problem" type of thing, and I really felt on some level that I had a kind of workable balance in my life. little bit of good and a little...
"İyi şeyler de yapıyorum, kötü şeyler de, ne var yani?" tarzı bir şeydi.