Being alone перевод на турецкий
1,603 параллельный перевод
They don't like being alone, far from home.
O adamlar evden uzakta yalnız kalmayı sevmezler.
I'm not good at being alone.
Yalnız kalmakta başarılı değilim.
You stay with a married man who ain't gonna leave his wife, and you're looking at a lifetime of being alone.
Evli bir adamla kalıyorsun, ki karısından hiç boşanmayacak. Ve böylece hayat boyu yalnız kalacaksın.
I like being alone.
Ben yalnız olmayı seviyorum.
I didn't want you to leave because being alone with your father freaks the living shit out of me.
Evi terk etmeni istemedim çünkü babanla tek başına yaşama durumu beni deli ediyordu.
I've got used to being alone.
Yalnız kalmaya alıştım.
Being somewhere else, not being alone.
Başka bir yerde, birileriyle beraber.
Not being alone.
Birileriyle beraber.
- Maybe I'm scared of being alone.
- Belki de yalnız kalmaktan korkuyorum.
You know, being alone, for the first time.
İlk defa yalnız kalacaksın.
I was getting utterly desperate... being alone in this horrible country.
Daha fazla şanssızlıkla başedemezdim. Bu hilekarların içinde yalnız olmak.
"I was fine being alone."
Yalnızken daha iyiydim.
I think what you prefer is being alone as much as possible.
Bence senin tercih, yapabildiğin kadar başkalarından uzak durmak.
At least it's better than being alone and miserable for the rest of your life.
En azından hayatın boyunca yalnız ve perişan olmaktan iyidir.
Now I'm back to being alone, having to go on blind dates with idiots.
Şimdi gene yalnızım ve salaklarla ayarlanmış randevulara gidiyorum.
Just... I felt like being alone.
Biraz yalnız kalmak istemiştim.
To being alone?
Yalnız olmak için mi?
Being alone.
Yalnız kalmaktan.
But what about all the blessings of being alone?
Peki ya bekarlığın nimetleri ne olacak?
I can't bear being alone anymore...
Artık yalnızlığa dayanamıyorum.
Most of them are scared of being alone, scared of being abandoned, scared of the darkness.
Onlar en çok yanlız olmaktan korkarlar terkedilmekten korkarlar, karanlıktan korkarlar.
I mean, the truth is, I look forward to being alone.
Yani işin gerçeği, yalnız olmaya can atıyorum.
Except I usually get the added benefit of being alone.
Tabii normalde, dilediğin zaman yanlız kalabilmenin keyfi de cabası.
- It must be difficult being alone.
Yalnız olmak zor olmalı.
I hate being alone.
Yalnız olmaktan nefret ederim.
- I'm kind of worried about her being alone.
Işıklar her yerde kesildiyse onun yanlız kalmasından endişeleniyorum.
I prefer working to being alone at home.
Evde yalnız oturmaktansa çalışmayı tercih ediyorum.
I was young, I didn't know who I was. And to be completely honest, I was just afraid of being alone.
Gençtim, kendimi tanımıyordum ve dürüst olmak gerekirse yalnız olmaktan korkuyordum.
Being alone now kind of feels like being back to normal.
Yalnız olmak normale dönüş gibi geliyor bana.
I just hated being alone.
Yanlız olmaktan nefret edrim.
It's better than being alone.
Yanlız kalmaktan iyidir.
You always end up being alone.
Zaten hep yalnızlık konusuyla bitiriyorsunuz.
I don't mind being alone.
Yalnız kalmak umrumda değil.
- Afraid of being alone with me?
- Benimle yalnız kalmaya korkuyor musun?
I'm tired of being alone.
Yalnızlıktan yoruldum.
Wait a minute. What about Lucy being alone and all that stuff?
Bekle bir saniye, Lucy yalnız kalmasın falan filan diyordun?
I like being alone.
Yalnız olmayı seviyorum.
I just like being alone.
Yalnız olmayı seviyorum.
Being so alone a hug meant more than anybody could imagine because that replaced the human worth that we were starving for.
"O kadar yalnız kaldıktan sonra, birisinin size sarılması çok şey ifade ediyordu." "Çünkü buna çok ihtiyacımız vardı."
For the time being, Legadema and her mother could settle, as the tension dissipated, mother and cub alone together,
Legadema ve annesi bir aradalar, ve tansiyon iyice düştüğünde, yeniden yalnız kalıyorlar.
Condolence books are being signed in embassies all over the world, and in London alone, the number has reached 40.
Dünya kentlerindeki elçiliklerimizde taziye defterleri açılmış. Sırf Londra'daki taziye defterlerinin sayısı 40'ı bulmuş.
Now, as for all of us being on the same side, until you actually do something, you're not even in this war, let alone in this room.
Şimdi, aynı tarafta olduğumuza göre siz gerçekten bir şeyler yapmadıkça, bu savaşın içerisinde sayılmazsınız şimdi burayı terk edin.
I gotta get used to being here alone sometime.
Bazen burada yalnız kalmaya alışmam lazım.
It worries me, you being out here alone.
Senin burada yalnız kalman beni ürkütüyor.
Alone in the darkness, slowly being sucked down, inch by inch, the life squeezed out of her and knowing that nobody was ever gonna come and save her because nobody knew she was even there.
Karanlıkta yapayalnız, her gün biraz daha dibe gömülüyordu. Hayat onu acımasızca içine çekiyordu. Birilerinin onu kurtarmaya gelmeyeceğini çok iyi biliyordu.
But being out alone in the middle of the woods, murderer or not, not usually the brightest idea.
Fakat katil olsun veya olmasın, ormanın ortasında tek başına dolaşmak iyi bir fikir değil.
Or find him a hot date- - take his mind off of being utterly alone.
Veya ona ateşli birini bulup, kafasını yalnız olma fikrinden uzaklaştırın.
You whining about me being in your space when you never want to be alone.
Yalnız kalmak için dırdır ediyorsun, ama kendin yalnız kalmak istemiyorsun.
'Cause honestly, it's kind of creepy being here all alone.
Hatta ürkütücü.
- No, I was just being neighbourly. - Leave you alone for five minutes...
- Hayır, iyi bir komşu olmaya çalışıyordum.
Why don't you go back to China and leave us alone? You come to our town, you cash on our citizens, and now you're being smart?
Geldin ıvır zıvırını sattın, paramızı aldın, şimdi de ukalalık mı ediyorsun?
alone 2197
alone at last 32
being 356
being there 23
being erica 27
being you 16
being with you 29
being a woman 17
being here 45
being the operative word 35
alone at last 32
being 356
being there 23
being erica 27
being you 16
being with you 29
being a woman 17
being here 45
being the operative word 35