Believe that перевод на турецкий
37,656 параллельный перевод
You must've suffered some sick, traumatic, dark event to believe that the sick, traumatic dark things you've done to me and everyone I care about could ever result in me loving you.
Bana ve değer verdiğim herkese yaptığın iğrenç, travmatik, karanlık şeylerin seni sevmeme sebep olacağına inanmak için... iğrenç, travmatik, karanlık birşeyler yaşamış olmalısın.
And you really believe that if we find McGrath, he'll lead us to Kirk?
Ve McGrath'ı bulursakn bizi Kirk'e götüreceğine mi inanıyorsun? Bizi değil.
Given your conflicted feelings for Kirk, I believe that would be unwise.
Kirk konusundaki farklı hislerini düşünürsek benimle gelmen mantıksızca olur.
Believe that?
Tanrım. Buna inanabiliyor musun?
I don't believe that's true.
Bunun doğru olduğuna inanmıyorum.
I truly believe that.
Buna gerçekten inanıyorum.
You believe that's true?
Bu doğru mu sence?
What I'm telling you is that I find it hard to believe that there's no way to achieve that result without destroying a city employee's property.
- Hayır. Demeye çalıştığım şey, bunu yapmak için bir devlet memurunun malını parçalamaktan daha iyi bir yol olmadığına inanmakta zorlandığım.
Can you believe that guy?
İnanabiliyor musun?
Can you believe that?
- İnanabiliyor musun buna?
Someone wants me to believe that Oscar beats his wife and has a mistress.
Birisi Oscar'ın karısını dövdüğü ve bir metresinin olduğuna inanmamı istiyor.
Maybe they'll believe that.
Belki inanırlar.
And we believe that the gods are with you.
Tanrıların yanında olduğuna inanıyoruz.
And I'm just supposed to believe that?
Ve benim buna öylece inanmam mı gerekiyor?
My wife and I give a lot of thought to how we raise our girls, believe that.
Kızlarımızı nasıl yetiştirsek diye karımla çok şey düşündük, inan buna.
I love lists, but, you know, doesn't mean that I believe that the apocalypse is coming.
Listeyi seviyorum, ama bu kıyametin geleceğine inandığım anlamına gelmez.
I don't believe that for a second.
Buna inanmamı sakın bekleme.
- Who doesn't believe that?
- Buna kimse inanmıyor mu?
- My god. I can't believe that worked.
Bunun işe yaradığına inanamıyorum.
You don't even believe that.
Buna sen bile inanmıyorsun. 81.
We believe that Bennett Nealy was, to coin a phrase, a "concierge coyote."
Bennett Nealy'in bir cümleyi sikitirken, "Concierge coyote"
So, what? You really expect us to believe that you've been framed?
Ne yani tüm bunların üzerine yıkıldığına mı inanmamızı bekliyorsun?
'Cause you know that I believe that if they're handled correctly, it's perfectly okay to have guns.
Çünkü eğer doğru kullanılırsa silah taşımanın gayet makul olduğunu düşündüğümü çok iyi biliyorsun.
I wanted to believe that.
Buna inanmak isterdim. "
Listen, we have... we have reason to believe that whoever took her came through that camp, okay?
Dinle, onu kaçıran kişinin... o kamptan geldiğine inanmamız için nedenlerimiz var, tamam mı?
I don't believe that.
Hadi canım.
Having said that, I do believe that both our countries would be served dealing with this as quietly and quickly as possible.
Ancak iki ülkenin de bu işin mümkün olduğunca sessiz ve hızlıca halledilmesini isteyeceğini düşünüyorum.
During his confession to me, he stated that he did not believe that Nassar was gonna provide us with any useful information and that on behalf of our fallen at the Capitol Building, he felt it his patriotic duty to take Nassar's life.
Nassar'ın bize işe yarar bir şey söylemeyeceğini düşünmüş. Meclis'te kaybettiğimiz canlar adına Nassar'ı öldürmeyi vatani borcu bilmiş.
And you expect me to believe that you just remembered that?
Bunu şimdi hatırladığına inanmamı mı bekliyorsun?
Do you really believe that gives you an advantage?
Bunun sana avantaj sağladığına mı inanıyorsun?
Do you really believe that?
Buna gerçekten inanıyor musun?
I know you believe that.
Buna inandığını biliyorum.
What I believe is that we should do everything we can to bring our daughter home.
Kızımızı yuvasına döndürmek için elimizden geleni yapmalıyız diye düşünüyorum.
I can't believe you can't see that.
Bunu anlamadığına inanamıyorum.
I can't believe I just did that.
Bunu yaptığıma inanamıyorum.
People will believe what we tell them to, and that tape will be ripped to shreds.
İnsanlar onlara söylediklerimize inanırlar, ve de o kayıt paramparça edilecek.
When I saw that tape on your show, I couldn't believe it happened to someone else. Go to hell.
Programınızda o kayıtı görünce, başka birine de bunun olduğuna inanamadım.
Some stranger tells you that you're great and you believe her.
Sana, bir yabancı muhteşem olduğunu söylüyor ve sen de buna inanıyorsun.
That's'cause I don't believe in them.
Onlara güvenmeme nedenim bu.
The thing is, is, if this is my job now... protecting history, preserving the past, you know, saving the things that are meant to be... how can I believe in fate and not believe in my own fate?
Durum şu ki, eğer benim işim artık buysa... tarihi koruyup geçmişi muhafaza edeceksem, her şeyi geçmişte olduğu gibi koruyacaksam... kadere inanıp da kendi kaderime nasıl inanmam?
You do believe me, don't you? That I didn't do it?
Benim yapmadığıma inanıyorsun, değil mi?
It's an assassin so lethal it's able to reach targets in such untouchable locations that the intel community doesn't believe it even exists.
O kadar imkansız yerlere ulaşıyor ki istihbarat camiası varlığına bile inanmıyor.
I believe people can change and that there's good in everyone.
İnsanların değişebileceğine ve kalplerinde iyilik olduğuna inanıyorum.
I can't believe she did that. What is that?
Bunu yaptığına inanamıyorum.
Oh, so you're saying, you're saying you don't believe in the Second Amendment, but that people should have the right to keep and bear arms.
Yani İkinci Yönerge'ye inanmadığını söylemeye çalışıyorsun. İnsanların kendilerini korumak için silah taşıma haklarının olmasına inanmıyorsun.
I believe we owe it to Mindy and to every other American that has given their life to protect our great democracy.
Bu, Mindy'ye ve yüce demokrasimizi korumak için canını veren her Amerikalıya borcumuzdur.
Can you believe everything that's happened?
Olanlara inanabiliyor musun?
Maybe I wanted to believe it so much that I was experiencing the placebo effect, too.
Belki o kadar inanmak istedim ki bende de plasebo etkisi yaptı.
That you need to believe it.
Buna inanman gerektiğini.
That's what I believe in.
Benim inandığım şey bu.
You believe you're fighting against the world's injustices and that by destroying the Process, you will find equality.
Dünyanın adaletsizliklerine karşı savaştığını ve Süreç'i yok ederek eşitliği bulacağına inanıyorsun.
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's great work 19
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's great work 19
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that's my baby 48
that doesn't seem fair 27
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that's my baby 48
that doesn't seem fair 27
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16