Biscuit перевод на турецкий
1,048 параллельный перевод
Maybe some biscuit.
- Biraz da bisküvi.
Biscuit, hot milk...
Bisküvi, sıcak süt...
Grace, put a biscuit on David's plate, please.
Grace, David'in tabağına kurabiye koyar mısın, lütfen?
Darling, try the biscuit while it's hot.
Tatlım, kurabiyelerini soğutmadan ye.
Those Admiralty Lords will look at him like he was a piece of rotten biscuit.
Deniz mahkemesindekiler ona bir parça bayat bisküviymiş gibi bakacaklar.
A biscuit.
Kurabiye alacağım.
Yes, a biscuit.
Evet, bir tane kurabiye.
But not the biscuit.
Evet. Ama kurabiyeyi sarmayın.
A biscuit.
Bir tane kurabiye alacağım.
I've got this biscuit dough...
Çünkü kurabiye yapıyorum.
How about a nice, salty biscuit?
Güzel, tuzlu bir bisküviye ne dersin?
I mean, £ 8.10 in a biscuit tin?
Bisküvi kutusu içindeki 8.10 sterlin için mi?
I think it happened... I was eating a biscuit.
Ne olmuştu bakayım. Bisküvi yiyordum.
Some fruit. A biscuit or two.
- Meyve, bir bisküvi ya da iki.
- May I offer you a glass of sherry and a biscuit?
- Size bir bardak içki ve bisküvi ikram edebilir miyim?
Your biscuit's getting cold.
Peksimetlerin soğuyor.
Here at Luton it's a 3-cornered fight between Alan Jones ( Sensible Party ), in the middle, Tarquin Fin - tim - lim - bim - whin - bim - lim - bus - stop - F'tang
Luton'da üç yönlü mücadele, Alan Jones Akıllı Parti, ortada Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Bus Stop-F'tang-F'tang - Olé-Biscuit Barrel, Salak Parti ve Kevin Phillips-Bong, Hafif Salak adayı.
- Olé - Biscuitbarrel... ( Silly ) 12 441.
Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Bus Stop-F'tang-F'tang - Olé-Biscuit Barrel... Salak. ... on iki bin dört yüz kırk bir.
And Vivian's through there And Nigel's there enjoying a joke - with lady Sarah Pencil Farthing Vivian Steamroller - Adams Pie Biscuit Aftershave Gore Stringbottom Smith.
Vivian geçti, Nigel orada Leydi Sarah Kalem Farthing Vivian Buharlı Kalça Bisküvi Losyon Gore Stringbottom Smith'le şakalaşıyor.
One coffee and one biscuit for the two ex-army greatcoats and the alarm clock on the mantelpiece.
Bir kahve ve bir bisküvi. İki asker paltosu ve şöminenin üstündeki çalar saate.
Take a biscuit.
Bir bisküvi al.
Slap some bacon on a biscuit and let's go!
Çöreklere biraz pastırma katık et de gidelim!
Sit tight and listen keenly... while I play for you a brand-new musical biscuit from the Hilton's empire.
Yerlerinize oturun ve ben Hilton Plakçılık'tan çıkan yeni bir müzikal şahaser çalarken kulağınızı iyi açın.
The sausage roll, the crisps And the ginger biscuit were unscathed.
Sosisli dürüm, krakerler ve zencefilli bisküvi sağlam.
- Chocolate biscuit?
- Çikolatalı bisküvi?
That'll be three P for the biscuit.
Bisküvi için üç jeton alayım.
But I had some biscuit on me.
Yanımda bisküvi vardı.
And no sidewinder, bushwhacking, hornswoggling cracker croaker, is going to ruin my biscuit-cutter!
Hiç bir katilin, hiç bir eşkıyanın... hiç bir dolandırıcının yuvamı yıkmasına izin vermeyeceğim.
Would you like a biscuit?
Bisküvi ister misin?
He hasn't got time to drink that now. - Biscuit?
İçecek vakti yok.
All right, ten to nine and two and a half hours is plenty of time. Give us a biscuit. Not until you've done the door.
Pekala, 8 : 50 ve iki buçuk saat... bolca zaman demek.
They turned it into a billboard and it belongs to the brillo and biscuit folks, and, uh, that's all it'll ever be.
Reklam panosuna çevirdiler, sahipleri de çamaşır deterjanları ve bisküvi oldu. Bundan sonra da böyle gider.
A biscuit?
Bir bisküvi?
I'll get the biscuit mix started.
Birkaç karışık bisküvi alacağım.
Hey, Hagra biscuit!
Hey, Hagra bisküvisi!
Brown biscuit porridge and fried bully beef.
Peksimet lapası ve kızartılmış et konservesi.
Something's wrong with Biscuit!
Biscuit'e birsey oldu! Öldü galiba!
If I might have a biscuit and a glass of milk, I have no doubt I should soon be better.
Biraz bisküvi ve süt alırsam daha iyi olacağıma şüphe yok.
You'll only know power games leaving you as dry as a diet biscuit.
Yalnızca güç oyunları bileceksin. zayıf kalmak için diyet bisküvi yiyeceksin.
- Frank, one biscuit.
- Frank, çörekten bir tane.
Right on my biscuit.
Tam çöreğimin üstüne.
Have another biscuit.
Biraz daha bisküvi.
If you're going to float an air biscuit, let me know, okay?
Yelleneceğin zaman beni uyar tamam mı?
If I might have a biscuit and a glass of milk I have no doubt I should soon be better.
Biraz bisküvi ve süt alırsam daha iyi olacağıma şüphe yok.
Would you like a biscuit?
- Bisküvi ister misin?
Biscuit?
- Bisküvi?
My daughter is out with the spawn of Norman Bates and Sea Biscuit.
Kızım, Norman Bates'in evladıyla birlikte.
Get out there for bully bacon and biscuit What you have here you can hardly break without a shovel
Konserve sığır eti ve bisküvi al oradan oradakilerini küreksiz açamazsın
Listen, biscuit-brain, my old man is paying for this party.
Seni bisküvi beyinli, bu partinin parasını benim babam veriyor.
I'm not at the biscuit factory any more.
Ayda altı bin fazla.
Teacher was killed by poison in the biscuit
Hoca bisküvideki zehirden öldü.