Bleed перевод на турецкий
3,440 параллельный перевод
I bleed blue and gray.
Mavi ve gri ye ölüyorum.
And i will shoot them in the stomach And let them bleed out And force you to watch.
Bir kelime daha edersen onları karnından vurur ve kan kaybından ölmelerini izlemeni sağlarım.
All right, I'm a little worried that Opus and I might bleed to death from the million little cuts that we're going to get from these rough sheets.
Opus'la bu sert çarşaflardan olan, bir milyon küçük kesik yüzünden kan kaybından ölürüz diye biraz endişelendik de.
We want everyone to stay. Right where they are. And bleed everything they know out of them.
Biz herkesin olduğu yerde kalmasını ve bir yerini kanatarak tüm bilgilerini döksün isteriz.
Find the impostor, bleed it for what it knows, then kill it.
Önce sahtekarı bul bildiklerini söyletene kadar kanını akıt sonra da öldür.
God, and her voice really makes my ears bleed. I swear, if Daddy marries her,
Tanrım, şu kızın sesi kulaklarımı kanatıyor.
Any way you slice it, I'm gonna bleed you dry.
Nasıl yaparsan yap, seni acı çektire çektire bitireceğim.
- Won't it bleed?
- Kanamaz mı?
- Are you asking me if I bleed from my nuts once a month?
Ayda bir taşaklarımdan kan gelip gelmediğini mi soruyorsun?
'cause living bones are 35 % water, And they bleed when you break them.
Çünkü o iliğin geldiği yerde su da vardır, kırınca kan da akar genelde.
Look, I even bleed Hawks red.
Beni kessen kanım Hawks kırmızısı akar.
Well, we all bleed red.
Hepimizin kanı kırmızı.
Any way you slice it, I'm going to bleed you dry.
Sen ne dersen de kanınızı kurutacağım.
Cut me, do I not bleed, Sam?
Kestiğinde kanım akmayacak mı Sam?
Bad shoulder bleed here.
- Burada da bir omuz kanaması var.
No, he's gonna need more than a tourniquet if we don't want him to bleed out. Let him.
Kan kaybından gitmesini istemiyorsak turnikeden fazlasına ihtiyacımız var.
He cauterized the wound, so it wouldn't bleed out.
Evet. Mike da adamın hayatını kurtardı.
That means you bleed and you eat and you sleep and all the things you never had to worry about before.
Yani kanın akacak, karnın acıkacak, uykun gelecek ve daha önce endişe etmediğin her şey başına gelecek.
No, I'm just sitting here trying not to bleed on the couch.
Oturmuş kanepeye kan akıtmamaya çalışıyorum.
He's going to bleed out all over the county's fine linoleum.
Yarası kanamaya başlar, ki al başına belayı.
You will bleed.
Kan gelecek.
You never seen anything bleed?
Hiç kanayan bir şey görmedin mi?
She would rather bleed to death in a drain pipe than go to a hospital, go back into the system.
Hastaneye gidip sisteme geri dönmektense kanalizasyonda kanamadan ölmeyi yeğlerdi.
Ah, don't say anything. Just bleed if I'm right.
Haklıysam kanaman yeter.
Just-just don't go crazy and go into shock or bleed out or something...
Sakın kafayı yeme ya da şoka girip kan kaybından falan ölme.
Takes a painful long time to bleed out from the gut.
İçten kanayarak ölmek uzun ve acılı bir süreçtir.
- Hey! - * all the blood that I would bleed *
# Kanamam için kan göster #
Exertion made them bleed out faster.
Kaçmaya çalışınca daha çok kan kaybetmişler.
Darlin', our baby is a drug addict, a user who's trying to bleed me dry, and the only way left since I cut her off without a cent after that... what was it now? Fourth? No, fifth stint in rehab.
Canım, yavrumuz uyuşturucu bağımlısı ve rehabilitasyon kliniğine dördüncü, yok, yok, beşinci kez yatmasından sonra ona para göndermeyi kestiğim için beni bu şekilde soyup soğana çevirmeye çalışıyor.
Hey, looks like there's a bleed in there.
Burada kanama var gibi görünüyor.
Quick, this man is going to bleed out!
Acele et, adam ölecek!
That is the last chance to bleed out the Russians before the Americans join in.
Amerikanlar savaşa girmeden önce Rusları bitirmek için son şansımız bu.
You make people bleed money!
İnsanların paralarını sızdıracaksın!
I'm sure he deserved to bleed.
Onun hak eminim kanamaya.
It can detect a brain bleed.
Beyin kanamasını tespit edebilir.
Then your nose and your ears start to bleed.
Sonra da burnun ve kulakların kanamaya başlıyor.
First you're nose and your ears bleed...
Önce burnun ve kulakların kanıyor...
If we take him from the rail, he's going to bleed out in seconds.
Eğer korkuluklardan çekersek, adam bir kaç saniye içinde kanamadan ölür.
I need to bleed.
Kan akıtmalıyım.
Silas wants me to bleed.
Silas kanımı akıtmamı istiyor.
Takes a painful long time to bleed out from the gut.
İçten kanayarak ölmek acı ve uzun zaman gerektirir.
I think the victim's wrists were restrained with handcuffs removed after death which is why the cut didn't bleed.
- Doğru. Bence kurbanın bilekleri kelepçeliydi ve kelepçeler adam öldükten sonra çıkarıldığı için o sıyrık kanamadı.
Well, I'm the only one at this table who, when I cut myself, I don't bleed NYPD blue, but from where I'm sitting you guys need a break from it.
Bu masada kendimi kesince NYPD mavisi kanamayan bir ben varım.
If we don't go, Nora's gonna bleed out.
Gitmezsek, Nora kanamadan ölür.
The doctors might have been able to stop the bleed in time.
Doktorlar kanamayı zamanında durdurabilirdi belki.
I would open a vein in my arm if I could bleed that locket out, just to make her happy.
Kanımı akıtınca o madalyon çıkacak olsa sırf onu mutlu etmek için bir damarımı açabilirim.
You need to open me back up and find the source of this bleed.
Beni tekrar açıp kanamanın kaynağını bulman gerek.
Find the source of the bleed.
Kanamanın kaynağını bul.
Do not let me bleed out on this table. - Dr. Grey...
Kan kaybından ölmeme izin verme.
Um... M... Meredith had a massive splenic bleed.
Meredith'in dalağında ciddi bir kanama vardı.
I'm about to bleed out.
Kan kaybından ölmek üzereyim.