Blessing перевод на турецкий
3,409 параллельный перевод
it means your best bro in the world has let go of Robin and has given you his blessing.
... hayattaki en iyi kankan Robin'den vazgeçmiş ve sana izin vermiş demektir.
♪ Shall yourselves find blessing ♪
# Hâliniz için şükredin #
This whole Mr. Hyde thing is a blessing.
Bay Hyde olayı çok iyi bir şey.
That's a real blessing.
Bu gerçekten büyük bir lütuf
You think the Elves will give our quest their blessing?
Elflerin vazifemize şükran göstereceğini, falan mı sanıyorsun?
Because I have the blessing of every father... and the love of every child.
Çünkü her babanın takdisini ve her çocuğun sevgisini aldım.
He gave me his blessing.
- Bana rızasını vermişti.
It's a blessing, not an exorcism.
Millet şeytan çıkarmak bir nimet değil.
But maybe, the fire was a blessing in disguise.
Belki de o yangın gizli bir lütuftu.
How is it a fucking blessing?
Nasıl? Nasıl bir lütufmuş?
I guess maybe that's some kind of blessing after all.
Galiba bu da neticede bir çeşit lütuf.
The horns weren't a curse, but a blessing.
Boynuzlar bir lanet değil, lütuftu.
Thank you for this blessing... that we don't deserve.
Haketmediğimiz bu nimete... şükürler olsun.
Give me your blessing, and I will be gone.
Beni kutsayın ve bende gideyim
And it's a blessing we never will.
Ve ne mutlu bize ki, asla da bilmeyeceğiz.
This is a blessing for our family.
Bu bizim için çok büyük şans.
Lord, we thank thee for the blessing of this family vacation.
Tanrım, bize bu aile tatilini lütfettiğin için sana şükürler olsun.
But your mother won't give us her blessing.
Ama annen o lütfu bize vermeyecek.
I thought about it more than once... before we crossed the river and after... that it would be God's blessing... if He'd taken her out of our hands... and we got shut of her in some clean way.
Nehri geçmeden önce ve sonra, bunun hakkında... birkaç kez düşündüm... Tanrı'nın bize bir lütfu olabilecek miydi? Ama O, onu ellerimizin arasından aldı... biz onu özenli bir şekilde defnetmek isterken.
You have my blessing.
Dualarım seninle.
"It can be a blessing, too."
Bunda da bir hayir olabilir.
I cannot give you my blessing, nor can I wish you good fortune.
Sana ne rızamı verebilirim ne de şans dileyebilirim.
Blessing in disguise, chacho. You'd never make it past the wall in this piece of shit.
Bu hurdayla sınıra hayatta varamayız.
Believe me, when the entire audience is bawling on opening night, even that sub-cretin Phil will give it his blessing.
İnan ki, izleyiciler açılış gecesinde haykırdığında ahmak Phil bile şükran duyacak.
I did receive a blessing from the great man himself, who took me aside and said three little words that changed my life.
Beni kenara çekti ve hayatımı değiştiren iki küçük söz söyledi.
And now, as we embark on that tough but oh-so-rewarding road ahead, I would like to honor Mr. Sondheim with a humble blessing of my own...
Önümüzdeki zor ama buna değecek yola koyulduğumuza göre Bay Sondheim'ı mütevazi şükranımla onurlandırmak isterim.
So... Those who wish to leave, go now with my blessing.
Bu nedenle gitmek isteyenler, benim rızamla şimdi gidebilir.
Our Lord is the very blessing of health... and if anything, illness fears him.
Efendimizin sağlığı kutsanmıştır bir şey olduğunda, hastalık ondan korkar.
And to ask God's blessing on them as we shared their joy.
Ve tanrının lütfu için onların neşesine katılıyoruz.
If he dies now, it would probably be a blessing for him.
Eğer artık ölürse, muhtemelen bu onun için bir lütuf olmuş olur.
When you see me coming you look down and ask for my blessing!
Benim geldiğimi gördüğünüzde başınızı eğin ve lütfumu isteyin!
Could be a blessing in disguise.
Bu isimleri değiştirebilmemiz için bir lütuf.
Very mixed blessing.
- Çok karışık bir talih.
I told them I would only take it with my daughter's blessing.
Dedim ki onlara da ; "Sadece kızımın rızası olursa kabul ederim."
♪ It's truly both a blessing and a curse ♪ ♪ That I must always share these gifts ♪
* Hem bir lütuf hem de bir lanet ama paylaşmalıyım bu niteliklerimi *
Tom levitt, I hereby bequeath my choreography and my blessing.
Tom Levitt, bu vesileyle koreografimi ve hakkımı helal ediyorum.
The evil on the blessing will reach us all, my child.
Şeytanın kökleri kızımın içinde.
Perhaps this setback's a blessing.
Belki de bu aksilik iyi oldu.
That means we all played a role in sending Billy off to prison... an experience he claims was a blessing, but I believe deep down he's resentful and bitter that his wife was stolen from him by that beautiful bastard-face dancer Derek Hough... his words.
Bu da hepimizin Billy'i hapse göndermekte payımız olduğu anlamına geliyor. Yaşadığı tecrübenin bir lütuf olduğunu iddia ediyor, ama karısı yakışıklı piç suratlı dansçı Derek Hough tarafından çalındığı için, ki bu onun sözleri, içten içe kırgın ve üzgün olduğunu sanıyorum.
Grant me your blessing as you have done in the past, and I will make a sacrifice of my enemy if his death pleases you.
Geçmişte yaptığın gibi bana destek ol ve eğer düşmanımın ölümü seni memnun edecekse onu sana kurban edeyim.
Hey, uh, Blessing, we're kinda short ; we need someone on third.
Blessing. Adam eksiğimiz var, 3 kişi olmamız gerekiyor.
- Hey, Blessing, come here.
- Blessing, gelsene.
Blessing's gonna play with us, guys.
Blessing de bizimle oynayacak çocuklar.
What's the matter, Blessing?
Sorun ne, Blessing?
Are you Blessing?
Blessing sen misin?
Hey, Blessing.
Selam, Blessing.
Hey, Blessing, it's ok.
Blessing, korkma.
Blessing, those words on you, they sound like things that people talk about at church.
Blessing, üzerinde yazan kelimeler kiliseye giden insanların üzerinde durduğu kelimelere benziyor.
Blessing, can you show me where the girls'washroom is?
Blessing, kızlar tuvaletinin yerini gösterebilir misin?
So, Blessing, what happened today on the baseball diamond?
Blessing... Bugün beyzbol sahasında neler oldu öyle?
This is the blessing of the slaves
Bugün benim şanslı gecemi!