Boned перевод на турецкий
387 параллельный перевод
- You just boned me.
- Ama beni becerdin.
You boned me in front of a stranger, made me look small.
Bir yabancının önünde beni becerdin, küçük düşürdün.
DeIicate-boned.
İnce kemikli.
And somebody just naturally ought to bust some sense into your hard-boned head.
Ve bir gün biri, senin o kalın kafana biraz akıl yerleştirmeli.
Somebody ought to just naturally bust some sense into my hard-boned head?
Biri benim kalın kafama akıl yerleştirmeli, hah?
Just a raw-boned Okie girl.
Bir deri bir kemik, taşralı kızın tekiydi.
I started wondering what I was doing with this raw-boned Okie girl... thinking about all the women that were hanging around the bars... that I worked in.
Çalıştığım barlarda gezen kadınları düşünerek... bir deri bir kemik, bu taşralı kız ile ne işim olduğunu... sorgulamaya başladım.
My raw-boned Okie girl.
Bir deri bir kemik, taşralım benim.
I boned it so it wouldn't chip.
Çok iyi zımparaladım.
And in case you ain't boned up on recent history lately, that happens to be the last piece of real estate... we got access to in that part of the world.
( CIA Ajanı Dale Menton ) Eğer Narkotik Büro'da çalışırkenki anılarını hatırlatmamı istiyorsan.. ( CIA Ajanı Dale Menton ) Türkiye Cumhuriyetindeki kürt terör örgütü 1978'de PKK'ya Lao Li'nin elinden satılan ( CIA Ajanı Dale Menton ) tüm uyuşturucuları ve silahları deşifre ederek Bütün CIA politik çıkarlarını riske attın, Martin Castillo efendi!
you're not to eat boned salmon in here.
Kılçıklı somon yiyemezsin.
Okay, but you better hope those big-boned babes don't come after you.
Şu, senin iki başlı uçan kertenkelelere çevirdiğin hikâye!
We're going to start with half-boned chicken or poularde demi des Français.
Kemikleri kısmen çıkarılmış bir tavukla işe başlayacağız. Sonra onu demi des Français ile ovacağız.
He was boned like a fish.
Kemikleri balık kılçığı gibi ayrılmış.
You boned her.
Ona oral seks yaptın.
Out of the frying pan and boned up the ass with a red-hot poker.
Yağmurdan kaçarken kıçımıza kızgın kazık girdi.
Oh, so, you boned Donna Bromwell?
Donna Bromwell'i mi becerdin yani? Evet, adamım.
Big-boned sister.
Büyük kemikli kız kardeş.
I'm big-boned. I only eat once a day.
Ben iri kemikliyim. Günde sadece bir kez yerim.
- Mac, we're boned.
- Mac, fena sıkıştık.
Guy ran a red light. T-boned a car at 50 mph.
80'le kırmızıda geçip arabaya ortadan çarpmış.
Really? Some small-boned child with superior language skills?
Sıska, üstün dil yeteneği olan bir çocukla mı?
Man, they both got in the car and boned out.
İkiside arabaya binip tüydüler.
Rita is not fat, she's just big-boned.
Rita şişko değil, biraz balık etli.
That pretty girl you boned last summer.
Geçen yaz dürttüğün hoş kız.
Punish a man for being fine-boned.
Kemikleri iri diye bir adamı cezalandırıyorsun.
Car was T-boned, used the Jaws of Life to cut him out.
Araba bükülmüş, testereyle çıkarmışlar.
- Was he T-boned?
- Arabada mı sıkışmış?
I had a mug full in this I-got-boned-at-the - Museum-of-Natural-History mug.
Ben, "Tarihi bir müzede kemikleri çıkarılmış haldeyim." bardağından bir dolu içtim!
And I'm not fat, I'm big-boned!
Ve ben şişman değilim, iri kemikliyim.
- You're not fat, you're big-boned.
- Sen şişman değilsin, iri kemiklisin.
He boned me, man!
Beni mahvetti dostum!
A guy got T-boned by a semi on the Kennedy.
Bir araba diğerine tam ortasından girmiş.
Was Mary a little big-boned back in high school?
Mary lisedeyken de biraz iri kemiklimiydi?
Big-boned?
İri kemiklimi?
But there goes our lead suspect, which then puts us back at square boned.
Bir numaralı şüphelimiz gitti. Bu da başladığımız yere döndük demektir.
You're not boned, you're Buffy.
Başa dönmedik. Sen Buffy'sin.
T - boned when a drunk ran a red.
Kırmızı ışıkta arabasına çarpmışlar.
- I'm / He's not fat I'm / He's big boned.
— Şişman değil, sadece iri kemikli.
I want to see how boned up on the job you are.
Yaptığın işten anlayıp anlamadığını görmek istiyorum.
Marcus, we are but shrubs, no cedars we, no big-boned men framed of the Cyclops'size.
Marcus yanlış mı dizildiniz? Çok dağıldık. Tepegöz taktiği daha iyi değil mi?
Pregnant 30-year-old, T - boned passenger in MVA.
Hamile, yaş 30, çapraz kazada arabanın içindeymiş.
We're boned.
Yani kalakaldık.
- I'm boned!
- Enselendim!
- I can't see. Are we boned?
- Neler oluyor göremiyorum.
- Yeah, we're boned.
İşimiz bitti mi? - Evet, işimiz bitti.
Well, we're boned.
Pekala, papazı bulduk.
- We're boned.
- Basıldık.
Eric isn't fat, his big-boned. He must have a huge bone in his ass, then. God-damnit, mom!
Eric şişman değil, iri kemikli. — O halde götünde koca bir kemik olsa gerek!
So she's big-boned as well.
O da iri kemikli demek ki.
- I boned her.
- Onu düzdüm.