Brass перевод на турецкий
2,558 параллельный перевод
Players and brass only.
Sporcular ve ailelerine özel.
Nate, I want brass tacks.
Nate, dürüst ol.
The brass will look into this.
Büyük başlar bu olayla ilgilenecek.
What people believe in is their own business, but the brass knows having... a devout Muslim riding patrols could blow up in our faces.
İnsanların neye inandıkları, sadece onları ilgilendirir, fakat subaylar bilir ki, inançlı bir Müslüman'ın devriyeyi yönetmesi, yüzünüze patlayabilir.
He told Brass he was shooting at Red Shirt.
Brass'a, kırmızı gömlekliye ateş ettiğini söylemişti.
He told Brass that Ed was just a random, well-armed customer.
Brass'a Ed'in tesadüfî bir müşteri olduğunu da söylemiş.
I'm Detective Jim Brass, Las Vegas Police.
- Ben Dedektif Jim Brass, Las Vegas Polisi.
whose opinions about them were not worth a brass farthing.
Zaten alınan bu fikirler de beş para etmeyen şeylerdir.
You know, Utivich and myself heard that deal you made with the brass.
Utivich'le ben o üst düzeyle yaptığın anlaşmayı duyduk.
You know, when I was a kid... you had a switchblade, brass knuckles, you were a bad dude.
Ben çocukken, kötü çocuklar usturayla muşta taşırdı.
Brass tacks.
Temel konudan gireyim.
Okay, so, uh, let's get down to brass tacks here.
Pekâlâ, şimdi sadede gelelim artık.
Or is my flesh of brass?
Etim tunçtan mı?
If that diamond ring goes brass...
Mücevher yüzük pirinçten çıkarsa
The shooter had left nothing behind, no ejected brass, no recoverable prints.
Katil geride hiç birşey bırakmamış. Ne boş kovan, ne de herhangi bir iz.
The King gave Jemmy a genuine brass telescope and the Queen gave Fuegia one of her Sunday best bonnets to keep for ever.
Kral Jemmy'e hakiki pirinçten yapılmış bir teleskop ve Kraliçe'de Fuegia'ya sonsuza kadar saklayacağı Pazar şapkalarından birini verdi.
# And if that diamond ring turns brass #
Eğer yüzük parlamazsa
One day he's walking on the beach and he finds a brass lamp burried in the sand.
Bir gün, plajda kuma gömülü bir lamba bulur.
Brass and copper everywhere, counters of rare wood and teams of postmen.
Heryer pirinç ve bakır, tezgahlarca nadir bulunan odunlar ve postacı grupları.
Their uniforms all royal blue with brass buttons.
Pirinçten düğmeleri ile hepsi parlak koyu mavi üniformalarıyla.
And that brass just hung me out to twist in the wind.
Ve o yüksek rütbeli subaylar beni rezil ettiler.
The brass will do it.
Onu subaylar halleder.
Junior here just strapped on a pair of brass balls is what happened!
Ufaklığın bi tarafı kelepçeyle sıkılmış oldu!
I gotta go deal with the brass.
Bandoyla anlaşma yapmaya gitmem lazım.
Fuck the brass!
Boşver bandoyu!
And the brass couldn't admit
Ve amirlerim kötü adamın
And why the brass always decides to put him in charge of demolition jobs, because he's not even human!
Madem öyle neden komutanlar hala ona yok etme işlerinde sorumluluk veriyorlar. Çünkü o insan bile değil.
Herb Alpert and His Tijuana Brass.
- Herb Alpert ve grubu Tijuana Brass.
Herb Alpert and His Tijuana Brass.
Herb Alpert ve grubu Tijuana Brass.
Thank YOU, Mathias, for defending me in front of the brass.
Asıl ben teşekkür ederim, Mathias. Tamir ücreti ve amirin yanında bana destek çıktığın için, teşekkürler.
Wanna borrow some brass knuckles?
- Dur. Musta ya da minçika ister misin?
Yeah, hi, this is captain brass.
Selam, ben başkomiser Brass.
Have brass show her picture around.
Brass resmini sağa sola gösterir.
Have brass run her.
Brass kızı bir araştırsın.
He wore blue blazers with brass buttons.
O pirinç düğmeler ile mavi blazer giydi.
Brass says the department sets this thing up to keep racers off the streets.
Ne bu ya! Brass'ın dediğine göre Merkez, sokak yarışçılarını sokaktan uzak tutmak için bu işi ayarlamış.
Brass said the D.A.'s going to charge them both.
Brass'ın söylediğine göre savcı her ikisini de suçlayacakmış.
I'm detective jim brass, las vegas police.
Dedektif Jim Brass, Las Vegas Emniyeti'nden.
Yes, this is captain brass.
Evet, Baş komiser Brass.
You're jim brass.
Siz de Jim Brass'sınız.
Captain brass.
- Başkomiser Brass.
Control, this is captain brass.
Merkez, ben Başkomiser Brass.
The orders come from the brass and you get it done.
Emirler yukarıdan gelir ve siz de halledersiniz!
He approached one of our brass hats a few months ago.
Bir iki ay önce yüksek rütbeli subaylarımızdan birine başvurdu.
Athletes have to have pretty big brass ones to rep the WIC.
WIC'yi temsil edenlerin oldukça geniş çevreleri olmalı.
Pinstripe brass band "live at Donna's."
Pinstripe bandosu. Donna'daki canlı performans.
Big, brass Carini balls.
Büyük küstah Carini cesurluğu.
Brass had him take a powder.
Öyle mi?
Let's brass-tack this, shall we?
Konumuza dönelim artık, olur mu?
ALSO WE HAVE THE, UM- - THE BRASS KNUCKLES CHAIN.
Bana Vietnam'da tekmelediğim kıçları hatırlattı.
Brass.
Konuş bakalım.