Bulma перевод на турецкий
3,563 параллельный перевод
I would say you're going to find what you're looking for in...
Aradığın şeyi bulma süren yaklaşık olarak...
Hook has maybe cost me the chance of finding my son.
Kanca, oğlumu bulma fırsatını elimden almış olabilir. Ama seni de kaybetmek istemiyorum.
A-As you know, uh, ms. Lynch Brought me on to deal with some of the more...
Bildiğin gibi bayan Lynch beni haçı bulma konusundaki hassas noktalar için buraya gönderdi.
'The white bear became an enduring symbol in the hunt for Jemima,'a hunt that ended in a local forest.
Beyaz ayı, Jemima'yı bulma arayışında, sonu yerel ormanda biten bir arayışta kalıcı bir sembol haline geldi.
The more we know about him, the better the chances of finding the person who killed him.
- Hakkında ne kadar çok şey bilirsek katilini bulma şansımız o kadar artar.
As for finding Mr Langlois, we have a cell number - if his phone has GPS, then we can track him.
Langlois'yı bulma konusunda da bir cep telefonu numarası var. Telefonunda GPS varsa izini sürebiliriz.
All I ever wanted was to help people with the truth, and I've done that, but then bad still wins sometimes, and then I just want to file it away like it never happened so I can go back to being happy.
Tek yapmak istediğim şey insanlara gerçeği bulma yolunda yardım etmekti, ve bunu yaptım da ama sonra buna rağmen kötüler bazen kazandılar, sonra ben bunları hiç olmamış gibi kaldırıp atmak istedim ki tekrar eskisi gibi mutlu olmaya devam edebileyim.
But even though we can't find a "who," we might be able to find a "where."
Kim olduğunu bulamasak da, nerede olduğunu bulma şansımız var.
We both came all the way here, hoping we would find Laila.
İkimiz de bu kadar yolu Laila'yı bulma umuduyla geldik.
The Israelis are as anxious to find him as we are.
İsrail'de onu bulma konusunda en az bizim kadar istekli.
I would know of any opportunity towards grain or meat.
Tahil ya da et bulma sansimiz varsa bilmek istiyorum.
With Armitage Books behind you, your blog has a real shot at finding the audience that it deserves.
Arkanda Armitage Kitaplarıyla blog'unun, hak ettiği takipçiyi bulma şansı çok yüksek.
Courts got less people to convict.
Mahkemelerin suçlu bulma oranı azaldı.
Open yourself up to some new experiences and find out what -
Yeni deneyimlere açık olmalı ve ne istediğini bulma- -
Which is why I spent yesterday evening at a Pink Slip Mixer with some other unemployed friends.
Bu yüzden dün akşam işsiz arkadaşlarımla beraber Los Angeles'taki İşçi Bulma Kurumu'ndaydım.
The species we are looking for is attractive, well-dressed, quick to laugh, and highly-skilled at spotting out-of-town men whose desires are not being fulfilled at home.
Aradığımız kişi ; çekici, şık giyimli, kolay gülebilen ve arzuları evinde karşılanmayan ve şehir dışından gelen erkekleri bulma konusunda yetenekli biri.
Hey, we got a missing kid, and the longer you lie, the less likely we are to get her back alive.
Hey, şu anda elimizde kayıp bir çocuk var ve sen yalan söyledikçe onu canlı olarak bulma şansımız azalıyor.
With these baboons, the social standing of a member plays a large part in foraging decisions.
Bu babunlarda üyenin sosyal statüsü yiyecek bulma ile ilgili kararlarda büyük rol oynar.
I don't throw the word "karma" around a lot, but that's exactly what that is, my friends, with a capital "K."
Ben karmadan falan pek anlamam ama etme bulma dünyası işte.
Sure, then on the way home, we can stop at the unemployment office, because when Odessa finds out, she's gonna fire my ass.
Tabii. Dönüşte de İşçi Bulma Kurumu'na uğrarız. Çünkü Odessa öğrenince kıçımıza tekmeyi basacak.
He's on the list of people who purchased tickets to the show's fund-raiser.
Oyuna kaynak bulma amacıyla düzenlenen gösteri için bilet alanlar listesinde. Ne yapıyormuş orada?
What were you doing at the fund-raiser for "Torch" two nights ago?
İki gün önceki Torch'un kaynak bulma gösterisinde ne işin vardı?
She rejected you, you didn't take "no" for an answer, you stalked her to the fund-raiser.
Seni reddetti sen de hayır cevabını kabul etmedin. Kaynak bulma gecesine gittin.
What does that have to do with the fund-raiser?
Bunun kaynak bulma gecesi ile ne ilgisi var?
So when she showed up for the fund-raiser, ready to launch a star-making turn, you snapped and you pushed her off that balcony.
Kaynak bulma gecesine geldiğinde bir yıldız olmaya hazırdı onu kıskandın ve balkondan aşağıya ittin.
I can't be surrounded by your negativity while I'm trying to grow into a fully formed human.
Yetişkinliğimi bulma sürecimde senin negatifliğine mahrum kalmak istemiyorum.
We had a mutual interest in finding the cure. That's all.
Tedaviyi bulma konusunda ortak bir ilgimiz vardı.
I'll have to scout above ground if I'm gonna have any hope of finding Ratchet.
Ben Ratchet'i bulma umuduyla yerin altından araştırmalar yapıyorum.
Well, lucky for you ladies, I'm quite adept at finding buried treasure.
Şansınıza hanımlar gömülü hazineleri bulma konusunda epey tecrübeliyim.
I can't risk anyone else finding you.
Seni başkasının bulma risk'ine giremem.
I'm gonna stay and try a locator spell.
Ben burada kalıp bir yer bulma büyüsü deneyeceğim.
New energy scientists today are attempting to find new ways to define the relationship between electricity, gravity, magnetism, and propulsion, but as history has shown, change does not always come easy.
Günümüzde yeni enerjiyle uğraşan bilim insanları artık elektrik, yer çekimi, manyetizma ve itici gücün arasındaki ilişkiyi tanımlamak için yeni yollar bulma girişimindeler. Ama tarihten de öğrendiğimiz gibi değişim öyle kolaylıkla gelmez.
And likewise with innovation, the more heads in the game, the more likely we are to find a solution.
Keza yenilikler için de aynısı geçerli, bu oyunda ne kadar çok kişi olursa, çözüm bulma olasılığımız o kadar yüksek.
And, oh, a phone-finding app so you don't lose your phone again.
Harika. Ve bir de telefon bulma uygulaması ekledim bir daha telefonunu kaybetmezsin.
You believe he hasn't yet recovered emotionally... because he's incapable of finding an apartment? Don't take a shrink to know that one.
Bir daire bulma konusunda kabiliyetsiz olduğu için duygusal yönden kendini toparlayamadığını mı söylüyorsun?
And I survived, I survived with the only hope to find my other son alive, but I have nothing to seek,
Ve beni hayata bağlayan tek şey diğer oğlumu bulma umuduydu. Ama aramak için hiçbir şey yok.
... get ourselves a drinky-poo and bond?
sarhoş olup birilerini bulma fikrine ne dersin?
He has a great sense of direction.
İyi bir yön bulma yeteneği var.
You write down OCD, sweetheart, and it could ruin your chances of getting a job someday.
Eğer obsesif kompulsif bozukluk yazarsan tatlım bir gün iş bulma şansını mahvedebilir.
The chances of finding survivors are almost zero.
Hayatta kalanlari bulma sansi giderek zayifliyor. Hükümet yetkilisinin söyledigine göre kurbanlarin sayisi yavas yavas artmakta.
The ants race to find food as soon as their predators go to ground.
Yırtıcılar gider gitmez yemek bulma yarışı başlıyor.
Silver ants are expert navigators, using the angle of the sun to calculate their position.
Gümüş karıncalar yön bulma uzmanıdır. Güneşin açısından yerlerini hesaplarlar.
After losing his job as an A.U.S.A. And being blackballed by the justice department due to a series of embarrassing high-profile failures, Mr. Rosen knocked on just about every door on k street and the hill looking for work.
Bav Rosen bir dizi önemli davayı kaybettiği için savcı yardımcılığından atıldıktan ve adalet bakanlığı tarafından dışlandıktan sonra iş bulma umuduyla K Caddesi'nde ve Hill'de çalmadık kapı bırakmamış.
Yeah, but I'm obviously capable of missing obvious clues.
Evet, fakat açıkçası bariz ipuçlarını bulma konusunda yetenekliyim.
Especially coming from a guy with a lifetime membership to Adult Friend Finder.
Özellikle, "Yetişkin Arkadaş Bulma" sitesine ömür boyu üye olan bir herifin kaygılarını.
I came to this club, Ben Flynn, in the hopes of assembling an army of fae so I could hunt Warlow down, and I found you.
Bu kulübe Warlow'u alt edebileceğim bir peri ordusu bulma umuduyla gelmiştim. Seni buldum.
We didn't buy that bar hoping to find buried treasure.
Bu barı hazine bulma ümidiyle almadık.
Quest to find the cheapest car that could go 150 miles an hour, we'd each won a challenge.
Saatte 240 km hızla gidecek en ucuz arabayı bulma maceramızda, hepimiz birer yarışma kazanmıştık.
Kraang's speculation of finding the turtles sooner rather than later has proven to be correct.
Kraang'in kaplumbağaları geç zamandan daha erken bulma tahmini doğru çıktı.
Mommy's on the phone. Any chance you found a pocket mirror and a rolled-up $ 100 bill in your men's room?
Erkekler tuvaletinde bir cep aynası ve sarılmış 100 dolar bulma şansınız var mı?
But there's a chance it could be found before being incinerated if the police do a search.
Ama çöpler yakılmadan önce polisin araştırma yapıp kanıtı bulma ihtimali vardı.