Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ B ] / But it's

But it's перевод на турецкий

145,509 параллельный перевод
I'm sorry, but it's my official duty to... escort you off the property...
Üzgünüm ama alanın dışına kadar size eşlik etmek benim resmi görevim.
I mean, they sign the deal on Monday, but it's all contingent on a working demo, which they do not and will not have.
Pazartesi anlaşmayı imzalayacaklar. ama çalışan bir demo şartları var. O da ne şimdi var, ne de sonrasında olacak.
Yeah, so it's called SeeFood, but it's S-E-E Food, get it?
Evet, adına GörYemeği diyorlar, G-Ö-R yemeği yani.
But before you go ahead and get a little brown boner in your pants, you might wanna consider that it's not a woman.
Hatuna yürüyüp koyu pipini kaldırmadan önce kadın olmaması durumunu düşünmelisin.
Point is... you all thought I was crazy when I walked into the swimming pool with my clothes on, but it turns out I was fucking right.
Mesele şu, üstümde kıyafetler varken havuzda yürüdüm diye herkes benim delirdiğimi düşündü. Şimdi görüyorsunuz, ben haklıymışım.
And he told me that Peter was very excited about the idea, but there was some resentment that he wasn't focused more on what the team was working on, so one of them went out and got a patent on it.
Peter'ın bana bu fikir için çok heyecanlı olduğunu söyledi ama Peter grubun çalıştığı işe odaklanmadığı için içlerinden biri gidip bunun patentini almış.
Okay, when a man has sex with his brother-in-law, he's a stud, but if a woman does it... ugh.
- Tabii. Bir erkek kayınbiraderiyle yatarsa "çapkın" oluyor ama bir kadın yapınca...
I did tell them about it, but someone made a mistake.
Onları tembihlemiştim fakat birisi hata yapmış.
But I know who's going to steal it next.
Hayır, ama bir dahaki sefere kim çalacak biliyorum.
But as fate would have it, her neighbor, alexei lagunov, the avtoritet of a Russian bratva, felt, given the late hour and windchill, he and his boyeviks could move a body from his basement to the trunk of an associate's car without being observed.
Ama kadere bak ki, komşusu Alexei Lagunov,... bir Rus mafya yetkilisi, geç saat ve buz gibi soğuk göz önüne alınınca, o ve oğlunun avukatları bir cesedi kimse görmeden evin bodrumundan bir iş arkadaşının arabasına taşıyabilirlerdi.
Normally, Mr. Rustine Snyder handles these events, but he's out of town, so it's all on my shoulders.
Normalde Bay Rustine Snyder bu etkinlikleri idare eder ama o şehir dışında, o yüzden yük benim omuzlarımda.
But if I'm gonna get stuff done for this neighborhood, it's prison rules, baby.
Ama bu semt için bir şeyler yapacaksam cezaevi kuralları geçerli bebeğim.
I met Michael Jordan at a party once, but then it turned out to be a cardboard cutout.
Michael Jordan'la bir partide tanıştım. Meğer kartondanmış.
She's trying to wear us down, but it's not working.
Bizi yıpratmaya çalışıyor, ama işe yaramayacak.
I know this looks bad, but it's not what it seems.
Kötü gözüktüğünü biliyorum ama göründüğü gibi değil.
Two days late, but I'm sure it's due to stress.
İki gün gecikti ama eminim strestendir.
Well, it's not fair, uh, but it is true. Ew.
Adil olmaz.. ama doğru.
Look, I appreciate what you're trying to do, but it's daft you putting your kids lives in danger when I've got a good card right here.
Bak, yapmaya çalıştığın şey çok hoş ama burada sağlam bir kartım varken çocuklarının hayatını... -... riske atman saçma.
It's not big enough for a body, but...
Bir ceset için yeterli büyüklükte değil ama...
I understand your client's income isn't ideal for paying sex workers in cash, but sound decision making isn't exactly his strong suit, is it?
Müşterinin maaşının seks işçilerine nakit ödeyecek kadar iyi olmadığını anlıyorum ama sağlam kararlar verebilen birisi değil, değil mi?
Now I go back to look for it, but it's not there because you, you've got it in your house.
Ayakkabımı aramaya gidiyorum ama bulamıyorum çünkü sen evine aldın.
Walter, it's great that you lined up another gig, but you have to run these things by me.
Walter, başka bir iş ayarlaman güzel ama bu işleri bana bırakman gerek.
Well, I hate to break it to you, but there's no boat on the horizon. Yeah.
Evet.
Uh, by all accounts, she was quite the catch, but the man in the song wouldn't marry her because he loved the sea so much that he couldn't be away from it.
Söylentilere göre kız tam evlenilecek kadınmış fakat şarkıdaki adam onunla evlenmemiş çünkü denizi o kadar çok severmiş ki uzak kalamamış.
But it's not because I don't like you anymore.
Fakat artık seni sevmediğim için değil.
And, Cabe, you said only a handful of people watched Patel's ad, but guess what- - it made it to Denmark.
- Ve Cabe Patel'in reklam filmini bir avuç insan izledi demişti ama bil bakalım ne oldu Danimarka'ya kadar gitmiş.
But it's so intense Sly has to wear a mouthguard because he grinds his teeth when he plays.
Ama o kadar yoğun bir oyun ki Sly oynarken dişlerini gıcırdattığından... -... ağızlık takmak zorunda kalıyor.
Yes, but it's too crowded.
- Evet, ama çok kalabalık.
I wouldn't be standing here without your help, but now that I am, I'm afraid it's time for your brother Liam and for the rest of my crew to set sail again on the Nautilus.
Senin yardımın olmasaydı burada duruyor olmazdım... ama artık durabildiğime göre... korkarım kardeşin Liam ve mürettabatımın geri kalanının... Nautilus'a dönme vakti geldi.
Maybe there is a reason that I'm here, but it's not to save her.
Belki de burada olmamın bir sebebi vardır... ama bu onu kurtarmak değildir.
Maybe it's just teenage stuff, but sometimes I just- - I get the feeling that maybe everything's not all right in Paige Land.
Belki ergenliktendir ama bazen Paige'in Dünyası'nda her şey yolunda değilmiş gibi bir hisse kapılıyorum.
Well, we always want to use a more positive approach, but if it's all we got, we can go with the tape you made of him admitting their "defector" was actually KGB.
Hep daha pozitif bir yaklaşımda bulunmak isteriz ama elimizde başka bir şey yoksa bize iltica eden kişinin KGB'den olduğunu itiraf ettirdiğin kaydı kullanabiliriz.
But as I said, it's out of my hands.
Ama dediğim gibi elimden bir şey gelmez.
But here it's- - You don't like something, it's not a crime.
Ama burada bir şeyi sevmezsen suç değil.
He said he understood, but it's the CIA.
- Anladığını ama CIA'in meselesi olduğunu.
It's just a little thing, but if you practice it, it'll always be there for you.
Çok ufak bir şey ama sürekli egzersiz yaparsan sürekli yanında olur.
I know it's a shocking thing to hear. But... that's something that they do.
Bunun şoke edici bir şey olduğunu biliyorum ama bunu yapıyorlar işte.
♪ But it's been burnin'longer ♪
Daha uzun zamandır yanıyor
♪ But it's been burnin'longer ♪
Ama yaktığım herhangi bir kıvılcımdan
You know, I used to make my own tomato sauce, but now with my schedule so crazy, I just buy it out of a jar.
Eskiden kendi salçamı kendim yapardım ama şimdi iş düzenim o kadar karışık ki artık kavanozla almaya başladım.
Now, I know it's a little unusual in the middle of the school year, but we've got his attention now. We don't want to lose it.
Eğitim yılının ortasında sınıf yükseltmek alışılmadık bir şey, biliyorum ama çocuğun dikkatini çekmişken kaybetmek istemiyorum.
It must be very hard, but if you love him, you must forget this.
Çok zor olmalı ama babanı seviyorsan onu unutmalısın.
Some of it isn't. But it adds up.
Bazısı ise oluyor ama en nihayetinde hepsi üst üste biniyor.
I thought they had a fight or something, but I guess it's more serious than that.
Kavga falan ettiler sanıyorum ama daha ciddiymiş galiba.
But it... it's hard, but good. Oh.
Ama zor, ama güzel.
It probably doesn't matter this time, but, you know... next time... you might have to hurt someone's feelings again.
Bu sefer önemli değildir muhtemelen ama bir dahaki sefere yine birilerinin duygularını incitmen gerekebilir.
but I'm married. And things haven't been going well, and... it's complicated... and I didn't want...
Evliliğimiz pek yolunda gitmiyordu, olaylar karışık seni de dahil etmek istemedim...
It's not absolutely conclusive yet, but they just translated an intercept from Thailand showing travel for a group of known KGB officers coming in and out of the country at the same time Gaad was murdered.
Henüz kesin değil ama Tayland'dan gelen bir sinyali yeni çevirdiler. Bilinen KGB ajanlarından bir grubun Gaad'ın öldürüldüğü sıralarda ülkeye girip çıktıklarını gösteriyor.
I mean, it would make sense that he's out with those kids if- - if he's trying to work them against Pasha, but... 3 : 00 AM just seems a little late.
Pasha'ya karşı hamle yapacaksa o çocuklarla olması mantıklı ama... - Gece üç, biraz geç gibi.
He showed me how to use it, but... I can't use it. It's all right.
Nasıl kullanacağımı gösterdi ama kullanamıyorum bir türlü.
He knew about it, but it's getting more serious.
Haberi vardı da şimdi iyice ciddiye biniyor işler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]