But to be honest перевод на турецкий
828 параллельный перевод
You did tell me that, but to be honest, you're our only hope when we go up against Sukegoro in Iioka.
Bunu bana söylemiştin, ama dürüst olmak gerekirse, Sukegoro ile karşılaşınca sen bizim tek umudumuz olacaksın.
But to be honest, there are better brains out there.
Açık konuşmak gerekirse... daha iyisini bulabilirsiniz.
It was meant to be a fun kind of holiday, to sort out our marriage, but to be honest, it's been nothing but disaster since we set off.
Ama Diana ile evliliğimiz çözmek için. Eğlenceli bir tatil olması gerekiyordu. Ama dürüst olmak gerekirse, felakete dönüştü.
We've ordered ships from the surface to follow him but to be honest our civilian pilots are not trained for this.
Onu takip edebilecek yüzey gemilerimiz var, ama sivil pilotlarımız bunun için eğitimli değiller.
But to be honest with you, Mr. Gooch,
Dürüst olmam gerekirse, Bay Gooch,
Well, I never disguised the fact I'm a bit of a whoopsie, but to be honest with you, I think I'm what is commonly termed "bisexual".
Tamam, hiçbir zaman biraz ibne olduğumu saklamadım ve sana dürüst olmam gerekirse ben teknik olarak biseksüelim.
i'm ready if you need me, but to be honest, it's not exactly foremost on my mind.
Bana ihtiyacın varsa ben hazırım ama aklım pek yerinde değil.
But to be honest, another week would make no difference.
Ama dürüst olmak gerekirse bir şey değişeceğini sanmıyorum.
But to be honest with you... at this moment, I don't think you really understand my work at all.
Ama dürüst olmak gerekirse... şu anda, eserimi hiç anlamamış olduğunu düşünüyorum.
But to be honest I've been looking for an opportunity to see you.
Ama dürüst olmak gerekirse seni görmek için bir fırsat kolluyordum.
But to be honest... I don't like talking about this, but it's only a matter of time.
Fakat dürüst olmak gerekirse, bu konudan bahsetmeyi sevmiyorum... ama yalnızca an meselesi.
I'm sure it is, but to be honest,
Eminim öyledir ama dürüst olmak gerekirse...
I, uh, I did take the order, But to be honest with you, I don't feel it would be right to tell you.
Bak, o siparişi ben aldım ama bunu sana söylemenin doğru olacağını sanmıyorum.
I don't know if it's because of that, but security at night can get pretty eerie and to be honest, all the female employees that we have at the mall...
Gece devriyesine çıkmamız biraz şüpheli görünüyordu. Aslında ölen kızın ruhu...
Well, sure, nothing would beat ending this mess in a peaceful manner, but to be completely honest, I doubt they'll talk to us.
Tabii, bu meseleyi barışçıl bir şekilde çözebilsek iyi olur ama tamamen dürüst olmak gerekirse, bizimle konuşacaklarını sanmam.
But, to be honest, my sister finds him troublesome now.
Lakin dürüst olmam gerekirse artık ablamda onun bir baş belası olduğunu anlıyor.
But, Alice, I'm just trying to be honest about this thing.
Ama Alice, bu konuda dürüst olmaya çalışıyorum.
Now, this is against the interests of Mr. Brentano... but since I am, so to speak, your literary confessor... I must be honest with you.
Şimdi, bu durum Bay Brentano'nun menfaatlerine ters ama şu an sizin tabiri caizse edebi itirafçınız olduğumdan size karşı dürüst olmalıyım.
All the same, we've tried to be decent and honest, but sometimes...
Ama, hepsini geride bırakarak ona karşı iyi ve dürüst olmaya çalıştık ama bu kimi zaman işe yaramadı...
But we can promise each other to be honest.
Birbirimize karşı dürüst olacağımıza söz verebiliriz yine de.
I want you to know that I may be honest, but I'm poor.
Şunu bilmeni isterim ki dürüst olabilirim ama fakirim.
But since the war, I've obliged all these men to be honest.
Savaştan beri, dürüst olmaları için bu adamları zorladım.
But it's very hard to be honest.
Ama dürüstlük zordur.
But what the hell does it mean to be really honest?
İçtenlik ne anlama geliyor, allahaşkına?
But if honest men like you withdraw, the way will be open for those with no scruples and no vision, for Sedàra and his like, and everything will be as before for centuries to come.
Ama senin gibi dürüst adamlar geri çekiliyorsa yol, vicdanı ve vizyonu olmayanlara açık olacak Sedàra ve benzerleri için ve gelecek yüzyıllar için herşey eskisi gibi olacak.
With all those hooded men gathering there in town, I have to be honest I am sorry, but I am forced to hope they'll do him in right away.
Tüm o kukuletalı adamlar kasabada toplandıktan sonra, üzgünüm ama dürüst olmak gerekirse, onu hemen öldürmelerini ümit ederim.
Well, to be honest, I haven't really had a chance to examine it yet, but just be patient, Mr Benton.
Dürüst olmak gerekirse, henüz denetleme şansım olmadı fakat sabırlı olun, Bay Benton.
But I'm talking about, you got to be alive to be honest.
Ama bak söylüyorum, erdemli biri olmak için önce hayatta olman gerek.
But I wanted to be honest, and I'm a man of conscience... so I wanted to make sure.
Ama dürüst olmak gerekirse, vicdan sahibi biri olarak... birşeyden emin olmak istedim.
To be honest I'd hoped to start it another way, but alright.
Doğrusu ben başka türlü başlamak isterdim ama peki olur.
But I think one's got to be quite honest, and say that it failed in its object.
Dürüst olmak gerekirse görev başarısız olmuştu.
Sorry to disappoint you, Scooter, but I'm gonna be honest with you.
Hayal kırıklığı için üzgünüm, Scooter, ama sana karşı dürüst olacağım.
Mr. Locke, we can have a conversation but only if it's not just what you think is sincere but also what I believe to be honest.
Bay Locke, konuşabiliriz ama senin düşündüklerinin samimi olduğu kadar inandıklarımın da dürüst olduğunu düşünürsen.
" But if I am to be honest with myself...
" Ama dürüst olmak gerekirse...
To be honest, I've never been so scared, but at least I have a husband.
Dürüst olmak gerekirse hiç bu kadar korkmamıştım, ama en azından kocam var.
You know, Hatch, to be honest with you you don't kick well you don't dribble well but you could be a good goalkeeper.
Biliyorsun, Hatch, dürüst olmak gerekirse iyi vuramıyorsun iyi dripling yapamıyorsun ama iyi bir kaleci olabilirsin.
Honest. But, heh, I really don't think I can be of any use to you.
Ama, size bir yararım dokunacağını pek sanmıyorum.
But I also want you to be honest, OK?
Ama senden de dürüstlük beklerim, tamam mı?
You know, to be honest with you, I never chopped wood before, but it certainly looks like fun.
Dürüst olmak gerekirse daha önce hiç odun kırmadım ama eğlenceli gibi.
But, to be a little bit more honest than you, in your shoes, I would have calculated how much I owed him, the way you described it, you really only payed him half.
Açıkçası senin yerinde olsaydım daha dürüst bir şekilde taksimetreyi açana kadar geçen süredeki fiyatı da öderdim.
To be honest, I really wasn't expecting too much from you but you are doing much better than I thought you would.
Dürüst olmak gerekirse senden bu kadarını beklemezdim umduğumdan iyisin.
I guess at this point, there's no reason to be anything but absolutely honest.
Sanırım bu noktada, tamamen dürüst olmak dışında yapılacak hiçbir şey yok.
I don't have anything to tell, but we've got to be honest.
Buna lafım yok ama birbirimize karşı dürüst olmalıyız.
To be quite honest... no, but if you wish, I'll try.
Doğruyu söylemek gerekirse... hayır, ama isterseniz, deneyebilirim.
But to be perfectly honest, I think the girls deserve most of the credit.
Dürüst olmak gerekirse, övgüyü bence kızlar hak ediyor.
In this, though I cannot be said to be a flattering, honest man... it must not be denied but I am a plain-dealing villain.
Bu konuda övünç duyacak kadar dürüst olduğumu söyleyemem. Yine de, açık sözlü bir serseri olduğumu inkar edemem.
But after his openings, to be honest... he does tend to get a little fucking boring.
Ama girişten sonra, dürüst olmak gerekirse, biraz sıkmaya başlar.
"But to be perfectly honest with you... anything past Impressionism kind of leaves us cold."
"Ama seninle olabildiğince açık olmak gerekirse... izlenimciliğin geçtiği her şey bizi soğuk tutar."
Well, it's not that I don't like you but, well, to be perfectly honest I'm just having some trouble getting past the face-painting.
Senden hoşlanmadığımdan değil ama açıkçası yüzünü boyadığını aklımdan çıkartamıyorum.
But I have to be honest with you.
Fakat sana karşı dürüst olacağım.
I understand, but I can't help you, I've got a full staff here and - to be honest, you're too old for a waiter.
Anlıyorum, ama sana yardımcı olamam, burada tam kadroyuz ve - dürüst olmak gerekirse, garson olmak için çok yaşlısın.
but today 329
but to you 23
but tomorrow 92
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but together 52
but to do so 26
but to 17
but to you 23
but tomorrow 92
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but together 52
but to do so 26
but to 17
but to be fair 33
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to be honest 1950
to be honest with you 224
be honest with me 83
be honest 391
but that's not you 16
but thank you 574
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to be honest 1950
to be honest with you 224
be honest with me 83
be honest 391
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but that's okay 199
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's it 276
but that's beside the point 34
but that's okay 199
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's it 276