By choice перевод на турецкий
702 параллельный перевод
Do you think it's by choice that I lead this rabble?
Ben bu ayak takımı için mi liderliği seçtiğimi düşünüyorsun?
I I cannot hold you here by choice, perhaps it would be better i you go back.
Eğer ben seni burada tutmasam, senin için halkının yanına dönmeyi seçebilirsin.
My foster father lived there by choice. Because he was, also by choice, physician of the poor of the city.
Babam orada yaşamayı seçmiş, ve yoksul kentin doktoru olmuş.
- Not by choice, Madame.
- Tercih ettiğimden değil Bayan.
Born a Greek, I became a Roman by choice.
Eskiden Yunandım, Romalı olmayı seçmiş bir Yunanım şimdi.
- Certainly not by choice.
- Benim tercihim değil kesinlikle.
Myself by choice, you by circumstance.
Ben kendi isteğimle, sen de şartlar gerektirdiğinden.
- A dirty nigger by choice.
- Tercihe göre pis bir zenci.
Yes, my husband wanted to leave. And it's so much easier being abandoned by choice, is it?
Evet, benim kocam beni kendi isteğiyle terketti ve sence tercih üzerine terkedilmek çok daha kolay, öyle mi?
The same way you become an antique dealer by necessity, or by choice.
Siz nasıl antikacı olduysanız. Zorunluluktan ya da isteyerek.
But... we're not here by choice.
Ama... biz buraya gelmeyi kendimiz seçmedik.
By choice?
Seçim tarafından mı?
What I do is never governed by choice... only by circumstance.
Ne yaptığım seçimimle değil... şartların yönlendirmesiyle belirlenir.
By choice?
Kendi seçimin mi?
Was that by choice?
Bu bir tercih miydi?
This man is Professor Leopold McCarthy, a noted historian by profession, a ruthless murderer by choice.
O adam profesör Leopold McCarthy... uzman olarak ünlü bir tarihçi, tercihen acımasız bir katil.
I ceased my struggle by choice, not because of you or your Captain.
Mücadeleden ben kendim vazgeçtim, senin ya da kaptanın yüzünden değil.
- By choice, man.
- Böyle tercih ediyoruz dostum.
The choice of sabres will be determined by lot.
- Kılıçlar kura ile sahibini bulacak. - Anlıyorum.
"They knew that the tree is known by its fruit, and that injustice corrupts a tree that its fruit withers and shrivels and falls at last to that dark ground of history where other great hopes have rotted and died where equality and freedom remain still the only choice for wholeness and soundness in a man or in a nation."
"Onlar ağacın meyvesinden tanındığını,..." "... adaletsizliğin ağacı çürüttüğünü,... "... meyvesinin kuruyup, büzüştüğünü ve... "
He deals with men by free exchange and voluntary choice.
İnsanlarla hür iradesiyle ve gönüllü tercihiyle mücadele eder.
My good man, it is not by my choice that you keep me company.
Azizim, bana refakat etmeniz, benim seçimim değildi.
No place will please me so, no mean of death, as here by Caesar, and by you cut off, the choice and master spirits of this age.
Hiçbir yerde, hiçbir ölüm, burada çağımızın seçkin, akıllı insanlarının didik didik ettiği Sezar'ın yanında ölmekten daha güzel gelemez bana.
By a strange choice and a stranger fortune.
Garip bir seçim ve daha garip bir talih sayesinde.
He's to give Gordon every chance at the last minute... to come out by his own choice.
Gordon'a son ana kadar kendi tercihini - kullanıp ayrılma şansını verecek. - Ama Gordon terk etmeyecektir.
He also said that in many circumstances, the choice of what to do was his and his alone, and that this choice, lacking neither sense nor courage, could be better executed by no other than the king.
Ayrıca, birçok değişik şartlarda hangi seçimin onu yalnızlığa sürüklediğini ve bu seçimin ne cesaret ne de hissiyattan eksik olduğunu hatta bunun hiçbir kral tarafından daha başarılı yapılmadığını söyledi.
Our chances are by random choice, but I won't just guess.
Şansımız tesadüflere kaldı, fakat bir tahminim var.
These two methods, employed by the respective companies, really illustrate the essential strategic choice that faces...
Çünkü bu iki şirketin kullandığı metodlar... yapılması gereken stratejik seçimler hakkında...
By special request, it ´ s a lady ´ s choice.
Özel bir istek var. Bir hanımın seçimi.
By the time I realized my mistake I had no choice but to personally arrest Shusui Sensei!
zamanla hatamı farkettim... Şusui Sensei'yi şahsen tutuklamaktan başka seçeneğim yoktu.
The fellow analysis report submitted by the Social Group leaves us no choice.
Sosyal grubun hazırladığı çözümleme raporu bize başka çare bırakmadı.
The guilty party has his choice : Death by electrocution, death by gas, death by phaser, death by hanging...
Suçlu tarafın seçme hakkı var - elektrik verme yoluyla ölüm, fazerle ölüm, asılarak öldürme...
Mr. Spock, we seem to have been given a choice. Death by asphyxiation, or death by radiation poisoning.
Bize bir seçenek sunulmuş gibi - nefes alamayarak ölmek ya da radyasyon zehirlenmesinden ölmek.
But under the code I live by, I have no choice in this matter.
Ama hayatta kalma felsefem yüzünden, bu konuda başka seçeneğim yok.
And here you're a slave by your own choice.
Ve burada sen, seçeneği olan bir kölesin.
The dictatorship of bureaucratic economics... cannot allow the exploited masses... any notable margin of choice, since it is supposed to have chosen it all by itself... and since any other external choice, whether it concerns food or music, is thus already the choice of its complete destruction.
Bürokratik ekonominin diktatörlügü sömürülen yiginlarina önemli sayilabilecek bir seçim payi birakmaz çünkü tüm kararlari kendisinin vermesi gerekmektedir ve bu nedenle, yiyecek, müzik veya baska bir seyle alakali olsun ondan bagimsiz bir sekilde yapilan seçimler ona karsi bir savas ilani anlamina gelir.
Your mother lives in East Germany and by her own choice.
Anneniz Doğu Almanya'da yaşıyor, hem de kendi tercihiyle.
Clever man! A choice made by camel can offend no one
Çok zeki bir devenin yapacağı seçim kimseyi gücendirmez.
I'm prepared to offer you embalming by the most, uh, scientific methods, a bronze coffin guaranteed good for a century regardless of the climatic or geological conditions, my best hearse, uh, the minister of your choice,
Teklifiniz nedir? Ben size mumyalanmayı teklif ediyorum. Çoğu tarafından, bilimsel metotlar
That is by our choice.
Bu bizim tercihimiz.
Bearing in mind the evidence we have heard, I have no choice but to record a verdict of murder by poison at the hand of person or persons unknown.
Delillere dayanarak işlenen cinayeti zehirlenme olarak kaydediyorum.
The choice made by professor Toporo is that the man suitable for us to love is Cobra.
Professor Toporo'nun seçimi, sevmemiz gereken adam olarak sendin, Cobra.
He has no choice but to go by the book He would inevitably suffer torture and if he breaks down he'll mess up the whole thing
Yalan söylüyor olasılığına karşı... ona zalimce işkence ederler.... ve eğer işkenceye dayanamazsa herşey heba olur!
You have a choice - you can sit on your lazy asses and wait to get bumped off one by one, or you can catch The Shadow!
Seçiminizi yapın. Ya burada oturup tek tek öldürülmeyi beklersiniz ya da Gölge'yi yakalarsınız!
This was by your own choice?
Bu sizin seçiminiz miydi?
But if it's a choice of only six more months here with you, or living for ever all by myself, well, I'll take the six more months here with you.
Ama eğer burada seninle altı ay geçirmekle ebediyen yalnız başıma yaşamak arasında bir seçim olsaydı, burada seninle altı ayı seçerdim.
You went to Manchuria by your own choice because you wanted to be Emperor again
Mançurya'ya kendi isteğinizle gittiniz, Çünkü tekrar İmparator olmak istiyordunuz.
The president will make his choice known by the end of the month.
Başkan ay sonuna doğru kararını verecek.
He does what he does by his choice.
Yaptıkları, onun kendi seçimi.
However, I have no choice but to address Mr. Dershowitz's arguments one by one.
Ama yine de, başka seçeneğim yok. Bay Dershowitz'in savunmasını birer birer ele alacağım.
You wanna show me that you don't like the choice of this house for a vacation by going on a hunger strike! ?
Tatil için bu evi seçmemden hoşlanmadığını açlık grevi yaparak mı göstermek istiyorsun?