Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ C ] / Clacking

Clacking перевод на турецкий

93 параллельный перевод
- I'd been in town. - [Rhythmic Clacking]
Şehirdeydim.
( Heels clacking )
( Ökçe tıkırtısı )
[Keyboard Clacking ] # # # # [ Continues, Indistinct] Ownership of the V.B.A. Corporation is listed to a Delaware holding company.
V.B.A Delaware Holding şirketi olarak görünüyor.
Unless my fingers clacking on the keys is too loud for you.
Lakin düğmelere değen parmaklarım sana çok ses çıkartır.
- [Pool Balls Clacking] - / Looking through sympathetic eyes /
- [PoolBalls Clacking] - / Looking through sympathetic eyes /
Up on the top a toy mill keeps clacking, even in the night.
Oyuncak fabrikasının oradaki değirmende, gece misafir olabilirsin.
Take your clacking balls and go.
Tik-tak toplarını al ve git.
If I hear his Birkenstocks clacking.
Birisi buradan laklak ediyor.
[Keyboard clacking] Another shuffled shoe, this time the Montecito wins 21 of 30.
Başka bir destede, bu sefer otuz elin yirmi birini Montecito kazanıyor.
I just heard the familiar staccato clacking of chalk. I thought it might be interesting.
Tanıdık gelen tebeşir sürtmesi sesini duydum ve ilginç bir şeyler olabileceğini düşündüm.
The thrill of discovery, the clacking of keys, the scent of fresh ink.
Araştırmanın verdiği heyecan, anahtarların çıkardığı tıkırtılar ve taze mürekkep kokusu.
You know if you were there, you'd be clacking away on the keyboard as we speak. Not now.
Orada olanları görseydin, benimle tartışmak yerine klavyeni kullanıyor olurdun.
" They greeted me as I passed, teeth clacking together in their jaws.
" Yanlarından geçerken dişlerini takırdatarak beni selamladılar.
( staple gun clacking ) JAKE : Ow! Crap!
Kahretsin.
There's no clickety-clacking of high-heel shoes on hardwood floors.
Parke tabanda yüksek topuklu ayakkabı sesleri yoktu.
- And they're snapping, clacking at him̶ ― on him.
Dişler takırdıyor, onu ısırmaya çalışıyormuş.
[knife clacking] I'm sorry I dragged you into this.
seni bu ise sürükledigim için üzgünüm.
[keys clacking] Where is joe tucker now?
Joe Tucker şu anda nerede?
Ah, yes, that the sound of the abacus clacking?
Sanırım kafanız çalışmaya başladı.
When I heard that clacking at my window,
Camda lak lak ederken duyunca,
Mmm. Well, I hope today we're near a gas station when the Mike Biggs choo-choo clickety-clacking through town.
Pekâlâ Mike Biggs'in çufçufu son durağına vardığında bir benzinliğin yakınında oluruz umarım.
Maybe you should have taken a little strength for yourself before you went clacking back to your uncle with the cops in tow.
Peşinde polisler varken amcana doğru gıdaklamadan önce de biraz güç sahibi olmalıydın.
( Keyboard clacking ) Located in the basement, "the Chatswin chronicle" was the perfect place... ( Knock on door ) to fly below radar. ( Door squeaks )
Bodrumda bulunan "Chatswin Günlükleri" radarın altından uçmak için mükemmel bir yerdi.
( indistinct shouting over clacking ) What will it be now?
Ben, Flack'e Nicole'ün fotoğrafını Brooklyn'deki kahvelerde soruşturmasını söyleyeceğim.
I get a dry mouth and make this clacking sound, like...
Ağzım kurur ve laklak sesleri çıkarırım.
[Keyboard clacking] Okay, work histories... there's no crossover.
Çalışma geçmişleri, çakışma yok.
( TYPEWRITERS CLACKING )
( DAKTİLO TIKIRDIYOR )
His secretary's typewriter never stopped clacking.
Yardımcısının da daktilosu tıkırdamayı hiç bırakmadı.
( wheels clacking ) ( grunting )
( tekerlekler clacking ) ( homurtular )
Shoes clacking.
- Ayakkabıları takırdardı.
[Keys clacking] For your information, most of Tan Penis Island was destroyed in Sting's house fire.
Bu arada bilgin olsun, çoğu Bronz Penis Adası Sting'in evi yandığında yok oldu.
[keyboard clacking] 6'0 ", 175.
1.82 cm, 79 kg.
Clicking, clacking, these guys.
Tık tık, bu şeyler.
( Clacking ) Round and round and round she goes.
Dönüyor, dönüyor ve gidiyor.
( Clacking ) Round and round, and, uh, you get it.
Dönüyor, dönüyor ve gidiyor.
No, but... [keyboard clacking]... could be something used to tighten the laces.
Değil ama bağcıkları sıkmaya yarayan bir şey olabilir.
[keyboard clacking] Yeah, he's on an ankle bracelet...
Evet, ayak bilekliği var.
A light clacking of the heels.
Topukların hafif vuruşu.
( pool ball clacking )
Onu harcadığım yere dikkat etmeliyim.
A clacking under the tires.
Şimdi de bir tümsek. Tekerlerin altında çatırtılar.
[KEYBOARD CLACKING] 3456 Old Farm Road.
3456 Old Farm Yolu.
[keys clacking ] [ indistinct voice over p.A.] It won't happen again.
Bir daha olmayacak.
( Typewriter keys clacking, telephone ringing ) ( Man ) ♪ if you love everybody? ♪
Tabii, ben bakayım.
[Keyboard clacking, computer beeping] Man : Owners of a fashionable antique store
Şık antikacıların sahipleri eski bodrumlarda bütün hafta sonu orada kalmış hırsızları bulunca şaşırdı.
[keyboard clacking ] [ computer beeps] There's a Boston Joe's right next to St. Avitus.
St. Avitus'un yanında bir Boston Joe var.
[keyboard clacking] No.
Hayır.
[Keys clacking] Room 510.
Oda 510.
[Keys clacking] Now jump in.
Başla bakalım şimdi.
[keyboard clacking] - Height and weight.
- Boy ve kilo.
[Shoes clacking] He's not gonna come.
- Gelmeyecek.
[Typewriter keys clacking]
BU GERÇEK BİR HİKAYEDİR.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]