Convince перевод на турецкий
7,614 параллельный перевод
We have to convince her he's the evil jerk we all know and hate, so history stays on course.
Onu Oroku Saki'nin kötü bir ahmak olduğunu kanıtlamalıyız. Hepimizi biliyoruz ve nefret ediyoru. Tarih doğru rotada devam ediyor.
I know it hurts, but there is nothing you can say that's gonna convince me that you killed that woman.
Canını yaktığını biliyorum ama beni o kadını öldürdüğüne ikna etmek için yapabileceğin bir şey yok.
Wow, that'll convince you to join the fight.
Bu, seni savaşa katılmaya ikna eder.
I couldn't convince her to pull the interview.
Bu röportajı yapmaması konusunda ikna edemedim.
Or - - or how you'd react, but he knows me, and he knows that I'd convince you not to alert the authorities.
Beni tanıyor. Yetkililere haber vermemen konusunda seni ikna edeceğimi biliyor.
The burden is on you to convince me that it should.
Sizin göreviniz, bunun bir sır olarak kalması gerektiğine beni ikna etmek.
Well, maybe you could just convince your wife...
O halde belki karınızı da buna ikna- -
Trying to convince their loved ones to accept help.
Sevdikleri insan yardım almayı kabul edene kadar tartışıp dururlar.
I do not know how long I can convince them to peaceful cooperation. Do you understand me?
Onu hemen bulamazsak bunun barışçıl bir ortaklık olduğuna onları daha ne kadar inandırabilirim bilmiyorum.
We have to convince our MPs to support the decision.
Bunun için yardımına ihtiyacım var.
The idea of talking to them, and the idea of trying to convince them...
Onlarla konuşacak olma düşüncesi ve onları ikna etme düşüncesi...
Well, I... okay. Well, I will leave you to convince ginger.
Pekâlâ, seni onu ikna etmek için yalnız bırakıyorum.
And I'll risk a lash to convince you.
Seni ikna etmek için de kırbaç riskine gireceğim.
I just wish there was something I could do to convince you.
Keşke inanmanız için yapabileceğim bir şey olsa.
If you go, you have it convince yield.
Barışçıl bir çözüm bulmak istiyorsan onu talepleri kabul etmeye ikna etmelisin.
I had to convince you that I didn't believe a four-year-old had shot two people in two countries.
Dört yaşında birinin iki farklı ülkede iki insanı öldürmüş olabileceğine inanmadığıma seni ikna etmem gerekiyordu.
~ And still I've yet to convince you that race prejudice lay behind this? Forgive me, Sir Arthur.
- Beni bağışlayın Sör Arthur.
Enough to convince a bank to lend us the balance.
Bankayı kredi vermeye ikna edecek kadar.
J.I.'s personality is not easy so how did you convince him?
J.I. zor biri. Onu nasıl ikna ettiniz?
Whether I act evil or try to convince her. I'll have to go and see. - Is that okay?
İyi olacak mısın?
They will probably try to convince you to let them play in the garage.
Muhtemelen garajda oynamak için seni ikna etmeye çalışacaklardır.
So, before we get to anything, you're gonna convince me why I should go with you in the first place.
O yüzden asıl konuya gelmeden önce, neden seni seçmem gerektiğine beni ikna etmelisin.
Well, then it's a good thing I figured out a way to convince'em not to.
O zaman, yapmamaları için onları ikna edecek yolu iyi ki buldum.
Why don't you come inside with me, let me convince you?
Niye benimle içeri gelmiyorsun, seni ikna etmeme izin ver?
It would have been difficult to convince the army otherwise without revealing that she was a spy.
Onun casus olduğu açığa çıkmasaydı askerleri ikna etmek zor olacaktı.
Convince him of that, Ms. Pope, you'll earn every penny he's paying you.
Onu buna ikna edin Bayan Pope, Yoksa kazandığı her penny'i size ödeyecektir.
The first lady clearly has a long way to go to convince the country that by running for senate, she's not abandoning the job she already has.
First Lady'nin gideceği uzun bir yol var, bu kesin. Senato adaylığı yarışı konusunda, tüm ülkeyi ikna etmek zorunda. Bu işi zaten bırakmıyor.
Convince Cotton Mather to marry you.
Cotton Mather'ı seninle evlenmeye ikna et.
But what of this dear old mistress, presently dragged here to convince us of her purity, having done nothing more than keep a mouse in a bottle and suck to completion a man in a brown coat?
Ama bu sevgili, yaşlı kadının temiz olduğuna ikna olmamız için şimdi buralara sürüklememiz, şişede bir fare saklaması ve kahverengi paltolu bir adama sakso çekmekten öte bir şey değilse?
First step... convince her that my humanity is still off.
Birinci adım onu insanlığımın hâlâ kapalı olduğuna ikna etmek.
After I tried to convince you last year, I had to reconcile myself to the fact that it would never happen.
Geçen sene o kadar uğraştıktan sonra, bu işin gerçekleşmeyeceğine kendimi alıştırmaya başlamıştım.
♪ When they try to convince you they chillin'with you ♪
Seni ikna etmeye çalıştıkları zaman yüzüne gülerler.
♪ Whoa... ♪ ♪ When they try to convince you they chillin'wit cha ♪
Seni ikna etmeye çalıştıkları zaman yüzüne gülerler.
Marissa's trying to convince me to not live in Israel.
Marissa, İsrail'de yaşamamam için beni ikna etmeye çalışıyor.
Luckily, I managed to convince them that you were ill so you have a resit on the 13th.
Şansın var ki onları hasta olduğuna ikna ettim. - Ayın 13'ünde özür sınavın var.
We're about to sit down with the community activist all-star team and try to convince them it's okay to kick people out their houses.
All-star toplum aktivisti ekibiyle oturup insanları evlerinden çıkarmanın sorun olmadığına ikna etmek üzereyiz.
Gambino realizes to order a hit on Moretti, he'll have to convince Luciano that the mob is better off without him, and he thinks he has an angle.
Gambino, Moretti'yi öldürmek için Luciano'yu mafyanın onsuz daha iyi olduğu konusunda ikna etmesi gerektiğini fark etti ve bir sebep bulduğunu düşündü.
But first, he'll need to convince Genovese that this is the moment they've been waiting for.
Lakin ilk önce, Genovese'yi bekledikleri anın geldiğine ikna etmesi gerekiyordu.
I want you to convince me this is a loser case.
Bunun kaybedilmeye mahkum bir dava olduğuna, beni ikna etmeni istedim.
- Convince me I'm wrong.
- Beni haksız olduğuma inandır.
I had to convince her to do it.
Onu ikna etmek zorunda kaldım.
And she wanted him to convince me that I was imagining things.
Ondan beni hayal gördüğüme ikna etmesini istedi.
Convince Cotton Mather to marry you.
Cotton Mather'ı seninle evlenmesini sağla.
If they can convince Lepke to turn himself in on lesser drug charges, the feds will hand him over to Dewey for murder, giving Luciano the leverage he thinks he needs to get out of prison.
Lepke'yi ikinci derecedeki uyuşturucu suçlarından teslim olmaya ikna edebilirlerse federaller cinayet suçlaması için onu Dewey'e verecek Luciano'ya hapisten çıkmak için ihtiyacı olduğunu düşündüğü kozu verecekti.
He sends Meyer Lansky to convince the new Cuban leader, who's just risen to power after a violent coup to let the Mob build a casino in downtown Havana.
Meyer Lansky'yi şiddetli bir darbe sonrası başa gelen vr Havana'da mafyanın kumarhane açmasına izin verecek yeni Kübalı lideri ikna etmesi için gönderdi.
What I don't understand is why you're so keen to convince me otherwise.
Ayrıca beni ikna etmeye neden bu kadar isteklisiniz anlamıyorum.
And I could convince her to go back to school. Mm-hmm.
Ve ı okula döndü ikna etmeye çalışacaktır.
You know, if you're trying to convince me you're A good influence on my stepdaughter, it's not working.
Kızı yanlış kişiyi seçtiğiniz olmadığını, onu ikna etmeye çalışıyorum ı'm?
I thought you weren't trying to convince me.
- Sen beni ikna etmek istemediğini düşünce?
Why did you convince her to drop out of school?
- Yani destek o okulu terk neden?
Look, I'm not trying to convince you of anything, all right?
Ona bir şey ikna etmedi. Tamam?