Dastan перевод на турецкий
70 параллельный перевод
- Dastan, Sir.
Dastan, efendim.
Moved by what he saw, the King adopted the boy Dastan into his family.
Gördüklerinden etkilenen, Kral Dastan'ı evlât edinerek, ailesine kattı.
Where's Dastan?
Dastan nerede? Haydi ama!
Where's prince Dastan?
Prens Dastan, nerede?
Prince Dastan isn't here.
Prens Dastan, burada değil.
They're selling weapons to our enemies, Dastan.
Düşmanlarımıza resmen silah satışı yapıyorlar, Dastan.
- I ride at the head of the Persian Army! Dastan leads the company of streets'trouble!
Pers ordusuna liderlik yapan benim ama Dastan, sokak serserileriyle önden mi gitmek istiyor?
I mean no doubt to your courage Dastan, but you're not ready for this.
Yürekliliğinden kuşku ettiğim yok, Dastan ancak bunun için hazır değilsin.
- That's Dastan's men.
- Bu, Dastan'ın adamları.
He's gotten there, Dastan's done it.
İçeriye girmiş. Dastan başarmış!
You've never excelled a following order, Dastan.
Hiçbir zaman emirlere uymayı beceremedin, Dastan.
You fought like a champion for me, Dastan.
Benim için tam bir şampiyon gibi savaştın, Dastan.
A rare jewel, it's presented to the King from me this evening, Dastan.
Eşsiz bir mücevher gibi. Dastan, bu akşamüstü prensesi babam ile tanıştır.
So, I must go by prince Dastan, the lion of Persia.
Anlaşılan, Pers aslanı Prens Dastan, bana eşlik edecek.
One day, you will have the pleasure being brother to the king, Dastan.
Bir gün, sende kral kardeşi olmanın şerefine erişeceksin, Dastan.
- I was praying for you and your brothers, Dastan.
Senin ve kardeşlerin için dua ediyordum, Dastan.
A good man would've done as you did, Dastan.
İyi bir adam da tıpkı senin yolundan giderdi, Dastan.
You Dastan, might take fewer chances, if such a jewel waited in your chamber.
Dastan, odanda seni bekleyen böyle bir mücevherin olsaydı sen de kendi haremini kurabilirdin.
What's with you, Dastan?
Ne dersin, Dastan?
- The robe, Dastan gave him!
- Cüppeyi Dastan verdi!
But the murder came at prince Dastan's hand, only makes our pain worse.
Cinayetin, Prens Dastan tarafından işlenmiş olması yaramızı daha çok değişiyor.
! Noble Dastan, abandoning a helpless woman in the wilderness.
Soylu Dastan, yardıma muhtaç bir kadını çölün ortasında bırakıyor.
Yes Dastan, I can hear you.
Evet, Dastan. Seni duyabiliyorum.
- Dastan, listen to me.
Dastan, beni dinle.
Dastan, I know.
Dastan, biliyorum.
Dastan!
Dastan!
- Dastan, where's the Dagger?
Dastan, hançer nerede?
You shouldn't have brought me here, Dastan.
Beni buraya çağırmamalıydın, Dastan.
- He was the one who poisoned it.
Babamı da o zehirledi. - Ah, Dastan.
- Dastan... - But he's not here, is he?
- Buraya bile gelmedi, değil mi?
This is why you brought me here, Dastan?
Beni bu sebeple mi buraya getirdin, Dastan?
Is this some sort of a joke, Dastan?
Bu bir şaka mı, Dastan?
- Is something wrong, Dastan?
- Bir sorun mu var, Dastan?
I can't say Dastan, perhaps he never respected you as you deserve, and he saw you as someone he could use.
Bir şey diyemem, Dastan. Belki sana, hakkettiğin saygıyı göstermediği gibi yalnızca kullanabileceği biriymişsin gibi baktı.
- We shared the same blood, Dastan.
Aynı kanı paylaşıyorduk, Dastan.
- I'm afraid you're speaking in riddles, Dastan.
- Bilmece gibi konuşuyorsun, Dastan.
Dastan came to Avrat to kill me, in the market place.
Dastan, beni öldürmek için Avrat'a geldi. Pazaryerinde kıstırdı, zor kurtuldum.
- Dastan hopes to start rebellion.
Dastan'ın amacı da zaten halkı ayaklandırmak.
Putting Dastan on trial would give him a stage for his edition.
Dastan'ı yargılarsak, ona planlarını gerçekleştirmesi için zemin hazırlamış oluruz.
Whatever Dastan's crimes, a public trial will best communicate the king I hope to be.
Dastan'ın suçu ne olursa olsun umut ettiğim gibi bir kral olmak istiyorsam halkın önünde yargılanması en doğru karardır.
Dastan must be found.
Dastan, bulunmak zorunda.
In the trance we can find anything, including your nephew, prince Dastan.
Transa geçtiğimizde her şeyi bulabiliriz. Buna yeğenin, Prens Dastan da dahil.
Dastan, the sands contained within the Sandglass are incredibly powerful.
Dastan, kum saatindeki o kumlar inanılmaz güçlüdür.
That's the truth, Dastan.
İşin gerçeği işte bu, Dastan.
- Dastan, I don't...
- Dastan, bence bunu...
Prince Dastan!
Prens Dastan!
Listen to me, Dastan!
Beni dinle, Dastan.
Wait, Dastan!
Bekle! Dastan!
Tell me about Dastan, uncle.
Bana Dastan ile neler olduğunu anlat, amca.
This isn't something you can do, Dastan.
Bu, senin yapabileceğin bir şey değil, Dastan.
Dastan, I'm sorry.
- Dastan, üzgünüm.