Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ D ] / Day basis

Day basis перевод на турецкий

55 параллельный перевод
But we don't get along well on a day-to-day basis.
Aslında günümüz günümüzü tutmuyor diyebilirim.
We have a junior officer assigned to that... and he works on a day-to-day basis.
Bu görev verilmiş bir subayımız var ve o her zamanki gibi çalışır.
If I had this kind of support on a 24-hour-a-day basis, I could whip myself into shape by the end of this century.
Keşke 24 saat bana böyle destek veren biri olsa, 2000 yılına kadar kesin toparlanırdım.
You Will Manage And Oversee All Your Business On A Day-To-Day Basis.
Günlük olarak işlerinizi idare edip, takip etmeye devam edeceksiniz.
- I honestly think regardless of how complicated things are on a day to day basis, we'll be fine.
- Ben herşeye rağmen aramızdaki karmaşık şeylerin günden güne basitleşeceğini düşünüyorum, iyi olacağız.
Your presence here would only remind me on a day-to-day basis of what happened to Clayton Hughes.
Senin buradaki varlığın bana sadece Clayton Hughes'un gün be gün yaşadığı değişimi anımsatır.
You know, Jackie, some people, if they want to be nice... they just actually start being nicer on a day-to-day basis.
Biliyor musun Jackie, bazı insanlar iyi olmak istiyorlarsa genellikle günden güne iyi olmaya çalışırlar.
They work in a dangerous environment on a day-to-day basis. You form a... a bond that's based on experience.
Hergün tehlikeli bir ortamda çalışıyorsun, deneyime dayalı bir bağ oluşturuyorsun.
I was never there on a day-to-day basis.
Gelişme çağında asla yanında değildim.
I'm a sweet guy - a fun fellow to have Margaritas and - hang with for a week or so but - not somebody to see like on a day-to-day basis.
Ben, bir margarita içip, günübirlik vakit geçirilebilecek hoş bir adamım. Ama hergün görülmeye katlanılacak biri değilim zaten.
Since I learned The Secret and started applying it to my life, my life has truly become magical, I think the kind of life that everybody dreams of and I live on a day-to-day basis.
Bu sırrı öğrenip, uygulamaya başladıktan sonra hayatım rüya gibi oldu herkesin hayal ettiği gibi bir hayatım var ve onu günü gününe yaşıyorum.
I mean, people don't realise what we go through on a day-to-day basis.
İnsanlar günlük yaşantımızda neler çektiğimizi anlayamıyorlar.
Except on a day-to-day basis he probably functions perfectly normally.
Günden güne değişmekle beraber, muhtemelen kusursuzca normal davranıyor.
Like a day-to-day basis, it's fine.
Her günkü prensibimiz, güzel.
that it could get nasty. Even though everybody was very happy. you got the impression that they lived with the military presence and tolerated it on a day-to-day basis.
Herkes hayatından mutlu olsa da, insanların ordu baskısıyla yaşayıp günden güne içlerine attıkları izlenimini edinmek zor değildi.
Is this really the worst thing that's happening to this woman's body on a day-to-day basis?
Gerçekten de bu kadının vucuduna günden güne zarar verebilecek en kötü şey bu mu?
As far as your police colleagues are aware, you're investigating science fraud on a day-to-day basis - cover name, Operation Talisman.
Arkadaşlarınızın haberi olursa bilim sahtekarlığı üzerine günlük çalışmalar yapıyorsunuz. Araştırmanın kod adı : Tılsım Operasyonu.
They provided a blueprint for how one should live life on a day-to-day basis as a Muslim, from the social to the political - a blueprint that many Muslims try to follow today.
Bir Müslüman'ın günlük hayattaki sosyal olgulardan politik olgulara kadar nasıl yaşaması gerektiğinin ayrıntılarını vermişlerdir. Bunlar, çoğu Müslüman'ın günümüzde de uygulamaya çalıştığı detaylardır.
You deal with it on a day-to-day basis.
Her gün bununla uğraşmak zorundasınız.
We're very cautious about the issue of bullying at school on a day-to-day basis.
Okuldaki kötü muamele konusuna günlük bazda çok tedbirli davranıyoruz.
What these kids go through on a day-to-day basis is bad enough without this - - this madman out there.
Bu çocukların gün be gün çektikleri yeter üstelik bir de bu çılgın herif var.
I decided the criteria for my references would be that they knew all my work on more of a day-to-day basis, and Leon is Leon dengraf, certainly, but he's also mostly on the golf course these days, so...
İşimi gün be gün takip eden kişileri referansıma koymaya karar verdim, ve Leon, Leon Dengraf elbette ki, ama o zaten çoğunlukla golf kursundaydı, bu yüzden...
I was able to meet with the customer and change the way we handled his account on a day-to-day basis in order to keep the business.
müşteriyle buluşmayı başardım ve hesabını gün-gün temelinde değiştirmeye ikna ettim işi elimde tutabilmek için.
Mrs. Gopnik, who at our firm did you deal with on a day-to-day basis with this adoption?
Bayan Gopnik, bu evlat edinmede günlük bazda şirketimizden sizinle kim ilgilendi?
What I need to reassure you about is that nothing really is going to change on a day-to-day basis.
Sizi temin etmek istediğim şey günlük yaşamınızda hiçbir şeyin değişmeyeceği.
And I think that, on a day-to-day basis, that would drive you a bit mad.
Ve bence bu, günlük bazda, sizi biraz kızdırdı.
So you would have Romans with their elite slaves that knew all of their secrets, knew everything that was going on on a day-to-day basis.
Bu nedenle de Romalılar'ın tüm sırları gündelik hayatta olup biten her şeyi bilen elit köleleri vardı.
If you were Emperor, you would be the individual upon which millions of people depended on a day-to-day basis.
İmparatorsanız milyonlarca insanın günlük yaşamında güvendiği ve inandığı birisiniz demektir.
Being Emperor wasn't just simply about fulfilling duties, it wasn't just simply about going to work on a day-to-day basis.
İmparator olmak sadece sorumluluklarını yerine getirip her gün işe gitmekten ibaret değildi.
In this day and age, my dear fear is a very good basis for a relationship.
Su zamanlarda tatlım korku, bir ilişki için iyi bir temel taşıdır.
We are employing 50 men on the basis of five dollars a day... and $ 50 for every cattle thief shot or hung.
Günlük beş dolar karşılığında 50 adam tuttuk. Ve vurulan ya da asılan her sığır hırsızı için 50 dolar.
We are employing on the basis of five dollars a day plus expenses... and $ 50 for every thief and anarchist shot or hung.
Şu an günlük beş dolar ve masraflar. Buna ilaveten öldürülen ya da asılan her kelle için... 50 dolar ödül var.
According to your bylaws, you have to take us on a 60-day trial basis.
Kurallarınıza göre, bize 60 günlük bir deneme süresi vermeniz gerekiyor.
Hey, it's just that kind of bloodlust I have to deal with every day, on a regular basis.
Bu sadece her gün her zamanki kaideyle başetmek zorunda olduğum türden bir kana susamışlık.
So from this day forward everyone in South Park will be required to fart on a regular basis to ensure that nobody else spontaneously explodes.
Dolayısıyla, bugünden itibaren South Park'ta herkes düzenli bir biçimde osurmakla yükümlüdür, ki kimse aniden patlamasın.
This challenge to legitimacy is the basis of the Shi'ite-Sunni split, a bitter division that still separates the Muslim world to this day.
Bu meydan okuma, Şii-Sünni çatışmasının temeli olmuş, ve bugüne kadar da, tüm İslam dünyasını ikiye ayırmıştır.
On what basis do you move to dismiss a claim on the very day it's filed?
Gününde kayda girmiş bir davayı, hangi nedenle reddetmeyi talep ediyorsunuz?
Inside that cave, he began to record his epiphany... which became the basis for a new religious sect... an order that would combine the fundamental tenets... of the 3 major religious of his day.
Kendi mağarasında yortusunu kaydetmeye başladı... Bir din adamı hangi tarikata bağlıydı... Bütün düzenlerin birleştiği esaslar topluluğu...
- Because, as you imply to me on a daily fucking basis whenever we spend the day together, I wouldn't have the guts to tell her all the interesting tidbits of information that this tape herewith contains.
- Çünkü... birlikte geçirdiğimiz her lanet olası gün... bana ima ettiğin üzere... bu kasedin içinde bulunan minik ama çok ilginç bilgi parçasını ona kendim söyleyecek... cesareti asla bulamam.
For real. I mean, well, it's sort of on a trial basis because she still can't stand me and thinks I ate all of her basmati rice but we have been rehearsing all day. Me.
Gerçekten.
I'm just talking a day-to-day - A trial basis.
Benim dediğim, günlük bakım. Deneyelim.
You're on a strictly need-to-know basis... like the soup of the day, super-spy.
Öyle bilmen gerektiği için Günün çorbası gibi, super-ajan.
The people request a two day continuance on the basis...
Savcılık iki günlük erteleme talep...
I have to deal with him on a professional basis every day.
Onunla profesyonel olarak her gün uğraşmam gerekiyor.
A day is plenty to remove our parliamentary basis
Bir gün Parlamentodaki desteğimizi yok etmeye yeter bile.
Jack, United States from day one was founded on the basis that you could be or do anything you want to.
Jack, Amerika'nın kuruluş ilkelerine göre istediğin kişi olmaya ve istediğini yapmaya hakkın vardır.
Paul, just making out every day after school is not really a solid basis for a relationship.
Paul, her gün okuldan sonra beraber takılmak, sağlam bir ilişki için temel adım değildir.
On a day like this, it's important to give a thought to those who fight for Norway on a daily basis.
Böyle bir günde her gün Norveç için çatışanları anmamız çok önemlidir.
Look, I admire your opportunism but the idea that a £ 100 million deal can be secured on the basis of a two-minute conversation with a perfect stranger a day before the bidding closes... is frankly laughable.
Bakın sizin fırsatçılığınıza hayranım fakat 100 milyonluk bir anlaşmada ihale kapanmadan bir gün önce tamamen yabancı biriyle yapılan 2 dakikalık görüşmeye güvenmek gerçekten komik olur.
The medical self, that's confronted every day with the biological basis of existence - blood, internal organs, corpses...
Hastane kısmı... Her Allah'ın günü ölüm yaşam olaylarıyla yüzleşmek... Kan, iç organlar, cesetler...
From the Christian standpoint, God tolerates evil in this world on a temporary basis so that one day, those who choose to love him freely will dwell with him in heaven, free from the influence of evil,
Hristiyan bakış açısından Tanrı bu dünyada kötülüğü mazur görür ve izin verir. bunu geçici bir süre için yapar onu özgürce seçenler ile birlikte kötülüğün bütün etkisinden uzak olarak cennette birlikte olacaklar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]