Didn't i tell you that перевод на турецкий
1,364 параллельный перевод
That's why I didn't tell you.
Bu yüzden sana söylemedim.
"There are many things I can tell them aboutyou"? You didn't tell me that.
"Onlara senin hakkında söyleyebileceğim bir sürü şey var," dediğini hatırlıyor musun?
I'm just wondering why he didn't tell you that he saw the suspect.
Şüpheliyi gördüğünü size neden söylemediğini merak ediyorum da.
Her lapses had become more frequent... sweetie, didn't I tell you I was going to paint that chair?
Gittikçe daha sık... Tatlım sana sandalyeyi boyayacağımı söylememiş miydim?
I didn't know you could tell that from a dead body.
Bir cesedin bunu yapabileceğini bilmiyordum.
Don't tell me that it's good news that a movie I didn't want to do that you talked me into is still possibly mine.
Senin beni içine soktuğun, benim oynamak istemediğim bir filmde hala oynama şansım olduğunun iyi haber olduğu söyleme bana.
No, I didn't tell you to put that there.
Hayır, onu oraya koymanı söylememiştim. Kovuldun.
You didn't even tell Mark that I kept coming by.
Mark'a evine gelmeye devam ettiğimi bile söylemedin.
I just think you didn't tell any of them that you were down here.
Bence buraya geldiğini hiçbirine söylemedin.
Look, I'm sorry that I didn't tell you what was going on.
Bak, sana olanları anlatmadığım için üzgünüm.
You probably don't know this because that bastard father of yours didn't tell you... but I was a war hero.
Muhtemelen bilmiyorsundur çünkü o orospu çocuğu baban söylememiştir. Ben bir savaş kahramanıydım.
Yes, I do, and I tried to tell your cashier that it didn't beep, but, you know.
Evet, var. Kasiyerinize biplemediğini söylemeye çalıştım ama..
THAT'S WHY I DIDN'T TELL YOU!
Onun için söylemedim ya!
Susan, tell them that I didn't ask you...
Susan, onlara senden bunu istemediğimi söyle...
And I wouldn't even be here wasting your time except the one thing that he didn't tell you, that he probably should have, is that... on my side of the family- -
Vaktinizi boşa harcamak için buraya gelmedim. Size söylemediği bir şey dışında. Muhtemelen söylemeliydi.
Well, something happened there that I didn't tell you about.
Orada sana anlatmadığım bir şey olmuştu.
Why didn't you tell him I had that idea.
Niye o fikrin benden çıktığını söylemedin?
I mean, why didn't you tell me that before?
Yani, bunu bana neden daha önce anlatmadın?
Didn't I try to tell you that?
Bunu söylememiş miydim?
Russell Labs - you know that already or else I wouldn't be here. - You didn't tell us that before.
Russell Labaratuarı- - bunu zaten biliyorsunuz yoksa burada olmazdım.
What? Look, I had no idea that you were gonna show up out of nowhere, and I didn't have any chance to tell him anything about us.
Bak, bir anda çıkıp geleceğin hakkında hiç bir fikrim yoktu, ve anlatmak için hiç fırsatım olmadı.
But I guess he didn't tell you that.
Ama sanırım bunu sana söylemedi.
I would tell you that... there was never a day on that tour when I didn't think you were the best part of my life.
Turnedeyken senin hayatımın en iyi parçası olduğunu, düşünmediğim tek bir günüm dahi geçmedi.
The other night, when I was goin'down on her, she was tryin'to tell me about this special thing that you do, and I didn't want to hear any more "Tommy" bullshit, so I ran downstairs, started pouting.
Geçen gece ona oral seks yaparken bana senin yaptığın şu özel hareketi anlatmaya çalışıyordu da bende daha fazla "Tommy" tatavasını çekemedim, somurtup aşağı kata indim.
I gotta tell you, I didn't understand that at all.
- Sana söylemeliyim, başından beri anlamamıştım.
Titus Pullo, didn't I tell you to sort that out? I'm sure I did.
Titus Pullo, sana bunu halletmeni söylememiş miydim?
I know it's hard, but I imagine that if you didn't tell people, you must've had a lifetime of reasons for not doing it.
Zor olduğunu biliyorum, ama insanlara söylemediysen demek ki yığınla nedenin vardı.
Look, I'm... so sorry that I didn't tell you about the bracelet.
Sana bileziği söylemediğim için çok özür dilerim.
Please tell me I didn't hear that you had cybersex... -... with a 15-year-old deaf girl.
15 yaşında sağır bir kızla siber seks yapmamış ol.
I wanted to tell you so many times but the way that you are with him, and you're such a good father... I didn't wanna hurt you. I just didn't see the point.
Birçok kez söylemek istedim ama onunla olan birlikteliğin, çok iyi bir baba olman seni incitmek istemedim.
You can look me in the eyes and I will tell you that I didn't do anything to the boy named lan Norville.
Gözlerimin içine bakın ve ben de size söyleyeyim Ian Norville isimli çocuğa hiçbir şey yapadım.
Didn't I tell you that you would fall down?
Ben sana dememiş miydim düşersin diye?
I realised I didn't tell you that the office called during the party.
Bürodan aradıklarını söylemediğimi fark ettim.
I didn't tell you that.
Bunu ben söylemedim.
I didn't tell you to do that.
Bunu yapmanı ben söylemedim.
'Cause I've been thinking about that guy, Oldfield, and I'll tell you... I wish I didn't go to that hospital.
Çünkü ben Oldfield'i düşünüyorum, ve hastaneye... gitmemiş olamyı dilerdim.
Hey, Mick, you mean to tell me you didn't see that guy clothesline Pete?
Hey Mick, Pete'i boynundan çekip düşüren adamı görmediğini mi söylüyorsun?
I didn't tell anyone that you gave me the tape recorder.
Bana teybi verdiğinizi kimseye söylemem.
Didn't I tell you to get the hell off that telephone?
Kızım, telefonu kapatmanı söylemedim mi sana?
Heck, you have got a near-perfect account of a conversation I had with Howard that I didn't tell another living soul about.
Kahretsin, hayatta olan hiç kimse için söylemediğim, Howard'la yapılmış kusursuza yakın bir röportajın var.
Didn't I tell you that I'II come in person to wish you good luck.
Yüzüne karşı bol şans dileyeceğimi söylemiştim.
Didn't I tell you not to talk about that?
Fotoğraf hakkında bir şey sorma demedim mi?
Didn't I tell you to leave that matter?
Boşver dedim ya sana.
I told you that you couldn't kill me, Jeff, but I didn't tell you why, and the answer is simple.
Sana beni öldüremezsin demiştim, Jeff. Ama nedenini söylememiştim. Ve cevabı çok basit.
See... didn't I tell you... that it must be the boy who drowned in the pool.
Sana söylememiş miydim havuzda boğulan çocuktur demiştim.
But I tell you, the one thing that just hangs on me, the one thing that just hurts me is that you didn't believe me.
Ama şunu söyleyeyim, bana dert olan bir tek şey vardı. Bana koyan tek şey senin bana inanmamış olmandı.
I didn't tell you. - Yes. You left that out.
- Evet, bu kısmı atlamışın.
I want you to tell me why you did that, why you didn't wait for my cue.
Sana, neden sıramı bekleyip olmadığını niye bana söylemek istiyorum.
You tell her... that i love her and i didn't know how much until she was gone.
Ona de ki onu seviyorum ve o gidene kadar bunun ne kadar çok olduğunu bilmiyordum.
Oh, I didn't tell you that... uh
Söylemedim mi?
- Why didn't you tell your wife? - What was I gonna say? That the drug I'd spent years working on was actually secretly killing kids?
- Yıllarca üzerinde çalıştığım ilaç gizli gizli çocukları öldürüyor mu diyecektim?