Drivin перевод на турецкий
314 параллельный перевод
I'm drivin'.
Ben sürüyorum.
I'm drivin'this here outfit, and well, if the soldiers go back, so am I.
Bu ekibin sürücüsü benim ve eğer askerler dönüyorsa, ben de dönerim.
- Yeah, drivin'the stage!
- Evet, posta arabasını sürüyor!
What are you drivin'at?
Ne demek istiyorsun?
I was drivin'out to Decatur to see my brother and... thought I'd stop by.
Kardeşimi görmeğe Decatur'a gidiyordum, bir uğrayayım dedim.
It's like somebody was drivin crooked nails through my head!
Sanki biri kafama yamuk çiviler çakıyor!
I must be drivin'you crazy.
Seni delirtmiş olmalıyım.
Now you know why I've been drivin'you so hard, huh?
Şimdi seni neden bu kadar yoğun bir şekilde çalıştırdığımı anladın mı?
Drivin'me down to the barn, to the beasts of the field.
Beni ahıra yolladın, tarlanın hayvanlarına.
Here the country's needin'scientists and my time is being wasted drivin'all the way down here to a little punk who don't know a snake from a tapeworm.
Ülkenin bilim adamlarına ihitiyacı var. Benim zamanım ise yılanı tenyadan ayıramayan küçük bir acemiye ulaşmak için bütün o yolu araba sürerek boşa harcanıyor.
Just wait till they see you drivin'up and down the street with the top down.
Sen sokakta, aşağı yukarı arabaya kullanmaya başladığında havasını görelim.
I know you have a reason for drivin'on the sidewalk but I warn you, it better be a dandy.
Kaldırımda sürmek için bir nedenin olduğunu biliyorum ama seni uyarıyorum, şık bir gerekçe olsun.
- No, I'm drivin'.
- Yok, araba kullanıyorum.
But what gets me is, I'm drivin'an old Chevvy and when I see a coon riding'around in a white Cadillac...
Ama gücüme giden, eski bir Chevrolet kullanıyor olmam. Ama zencinin tekini bembeyaz bir Cadillac'ta görünce.
Abel Murray, he was drivin'the train.
Abel Murray treni sürecekti.
you're drivin'.
Sürücü sensin.
You're under arrest for drunkenness, drivin'to endanger, drivin'under the influence of alcohol.
Alkollü araba kullanmaktan, başkasının malına zarar vermekten ve çevrenin huzurunu bozmaktan tutuklusun.
- Just keep drivin'!
- Sadece sürmeye devam et!
And you got them big hocks for drivin'.
Sürüş için de büyük dizlerin var.
What you drivin'?
Ne götürüyorsunuz?
We're drivin'a herd of horses south, just over the hill.
- Bir at sürüsünü güneye götürüyoruz tepenin hemen ardında.
I'm drivin'through to Florida.
Ben de Florida'ya gidiyordum.
I was drivin'a'55 stock Chevy across country and I got in a race with this G.T. O... for pink slips.
55 model modifiyesiz Chevyimle ülkeyi turlarken G.T.O'su olan biriyle anahtarına yarıştık.
We're drivin''em to Colorado.
Onları Colorado'ya götürüyoruz.
I don't care where you're drivin''em.
Nereye götürdüğünüz umurumda değil.
Miss Edie, as long as there are chicken laying'... and truck drivin', and my feet walkin'... you can be sure... that I will bring you the finest of the fine... the largest of the large, and the whitest of the white.
Bayan Edie, tavuklar ürediği sürece... kamyon gittiği sürece ve ben yürüyebildiğim sürece... emin olabilirsiniz... Size iyinin en iyisini... büyüğün en büyüğünü ve beyazın en beyazını getireceğim.
This better be a joke,'cause I'm not drivin'you around!
Umarım şakadır, çünkü ben seni gezdirmeyeceğim!
Hey, drivin'is a serious business.
Hey, araba sürerken şaka olmaz.
And the front end of this thing you're drivin'... looks a little low.
Ve bu bindiğin şeyin ön tarafı... biraz alçak görünüyor.
I'm not surprised, drivin'a field car.
Altındaki tarla arabasını görünce hiç şaşırmadım.
He's drivin'me nuts.
Beni deli ediyor.
Who's drivin'this flying'umbrella?
Bu uçan şemsiyeyi kim kullanıyor?
I see you drivin'a fair yoke of oxen.
Bir çift sağlam öküzün varmış.
I've been an upright, irresponsible citizen all my life! I've been drivin'all my life.
Ben hayatım boyunca dürüst ve sorumsuz bir vatandaş oldum ve araba kullandım.
So far, it's grand theft auto, speeding', drivin'to endanger. You've got resisting'arrest, threatening'an officer, hindering'an officer in the performance of duty, illegal possession of firearms and assault.
Şimdilik, araba hırsızlığı, aşırı sürat, tehlikeli araç kullanmak... tutuklamaya karşı koymak, polis memurunu tehdit etmek, polisin görevini yapmasına engel olmak, izinsiz silahına el koymak, saldırı.
- You must like my drivin'.
- Sürücülüğümü beğenmiş olmalısın.
I've been drivin'all over this country.
Ülkenin her yerini geziyorum.
Ever since that Easy Rider movie, that's the kind of bike everybody's been drivin'... long, low, laid back in front.
Easy Rider filminden beri herkes bu tip motosikletleri kullanıyor uzun, alçak, önü düşük.
Of a hard-drivin'cowboy man
* Zorlu bir kovboyu sevmenin *
Of a hard-drivin'cowboy man
* Zorlu bir kovboyu sevmenin *
Of a hard-drivin'cowboy man
* Zorlu bir kovboyu sevmenin * * Hayır, hiçbir şey tutamaz yerini *
No, there's nothin like the muscles Of a hard-drivin'cowboy man
* Zorlu bir kovboyun kaslı kollarının *
And this one's drivin'me insane
* Bu oyun deli ediyor beni *
You're already drivin'the girls crazy.
Kızları çıldırtıyorsun.
I was drivin'her crazy.
Onu delirtiyorum.
I told him to watch that drunk drivin'.
İçkili araba sürmemesini söylemiştim.
I'm drivin'up here, and I say to myself
Buraya sürüyordum ve kendime
I'll be drivin'this one and blocking'.
Arabayı ben kullanacağım.
- See who was drivin'?
- Arabayı kimin kullandığını gördün mü? - Hayır efendim.
- Drivin'? - Driving, talking to me.
Araba kullanmak, benimle konuşmak.
You'll be drivin'the truck.
Sen de kamyonu kullanacaksın.