Edge перевод на турецкий
7,808 параллельный перевод
Ah, takes the edge off of dying, knowing that when my neck snaps, I'll be discharging my juice like a cannon blast.
Boynum çatırdağında tıpkı top patlaması gibi suyumu boşaltacağımı bilmek ölmek üzere olmanın gerginliğini alıyor.
My liege, trenchers have been spotted at the edge of the city.
Asilzadem, trençerler şehrin kıyısında göründü.
Come on, ever since you saw Revenge of the Sharkgators, you're on the edge about everything.
Hadi ama, Mutant Timsahların Öcü'nü izlediğinden beri sürekli diken üstündesin.
The feeling in Jerusalem is that this resolution may push them over the edge.
Kudüs, çözüm sürecinin, Moskova'yı silah satışını gerçekleştirmeye iteceğini düşünüyor.
Living on the edge, eh, Nova?
Ha, kenarında nova yaşayan?
I will correct their treachery with the sharp edge of my sword.
İhannette bulunanlar kılıcımın keskin tarafıyla tanışacaklar.
It has the enemy's classic serrated edge.
Her zaman kullandıkları tırtıklı köşe var.
Takes the edge off so they can do the deed. 'Course, this wasn't a suicide.
Sakinleştiriyor böylece rahatlıkla harekete geçebiliyorlar.
In the canyon at the edge of the creek, where the road sloped up.
Kanyonun içinde, derenin yanında yola çıkan o yeri.
I know about living on the edge between life and death.
Yaşam ile ölüm arasındaki çizgide yaşamanın nasıl olduğunu bilirim.
Well, straighten it. Or fix the ragged edge right here.
Düzleştirmek gibi ya da şuradaki yamukluk gibi.
It's shredding the edge of the tumor near the subglottis.
Kıkırdağın yanındaki tümörün kenarında parçalanma var.
- Edge.
- Edge.
I don't think you need to be too worried.
Edge'nin neler yazacağına dair
Depending on how Edge writes it up.
Bu kadar endişeleneceğini düşünmemiştim.
Look, if I did, Kiko did, too, and Edgewood didn't say jack to him.
Bak Eğer hatırlasaydım, Kiko da hatırlardı, Edge söylemedi.
Whether the video was a tiny part of it or the thing that pushed her over the edge,
Video bunu yapmasına sebep olsa da olmasa da.
Whole town's on edge with all the Brandon James talk.
Brandon James muhabbeti yüzünden bütün şehir diken üstünde.
Dutch, you pushed us too close to the edge on that one.
Dutch, bu sefer sınırımızı çok zorladın.
So? OK, look... being stuck on the ship's got me on edge.
Tamam bak, gemide kapana kısılmak burnuma kadar geldi.
Since then, I have lost everything dear to me, driven to the edge of madness in my quest for knowledge and vengeance.
O zamandan beri benim için değerli olan her şeyi kaybettim bilgi ve intikam yolunda çılgınlığın sınırlarına geldim.
Well, they're looking for a dance crew with edge - some sort of unique special skill, and I was thinking since you have Olympic level experience -
Onlar benzersiz, özel becerileri olan bir dans ekibi arıyorlar ve Senin de olimpik düzeydeki..... deneyiminden yararlanmak istiyorum.
So, can you give us an edge?
- Peki, bizi mükemmel yapabilecek misin?
A Rumari "splinterstick". Exquisite edge.
Bir Rumari "kıymıkhançeri." Keskin.
I could get us maybe a third of the way to Ganymede Station, maybe. Or get us right to the edge of the shipping lanes, and then we'd have to pray someone tripped over us.
Belki Ganymede İstasyonu'na ya da sevkiyat hatlarının kenarına ulaşabileceğimiz üçüncü bir yol olabilir ve sonra da birilerinin bize rastlaması için dua etmemiz gerekir.
He's also a priority contact on my brand-new cutting-edge Apple Watch.
Ayrıca da son model, sıfır Apple saatimde öncelikli kişi olarak ekli.
Tell me, did you inspire the witches of Grimm lore, enslaving a young girl in a hut on the edge of a dark forest?
Yoksa Grimm Lore cadılarının ilham kaynağı mı oldun? Genç bir kızı karanlık ormanın ortasında bir kulübede esir mi aldın?
If she goes over the edge again, we may never get her back.
Bir daha sınıra yaklaşırsa onu geri döndüremeyiz.
Normally, you step on a mine, it explodes within seconds, but we think that Korsak stepped on the edge of it and it rocked up and that's how he saw it.
Normalde, mayına basınca, saniyede patlar, ama sanırım Korsak kenarına basmış... ve kaymış böylece onu görebilmiş.
He had 26 minutes before our edge was secure.
Bizim köşe güvenli olmadan önce 26 dakikası vardı.
Really, just an overgrown triple lot on the edge of town.
Kasabanın sınırında büyük bir arsaydı işte.
Booze tends to take the edge off.
Alkol insanı yatıştırır.
You can see the edge of the buckle's imprint on both wrists.
İki bilekte de tokasının kenarının izlerini görebilirsiniz.
Getting by now at a chop shop on the edge of the Kitchen.
Kitchen'ın dibinde çalıntı araç parçalama işiyle geçiniyor.
Edge and Brasher.
Edge'le Brasher.
Edge!
Edge!
So if she finds out about this, it could push her over the edge.
Eğer bu konuyu öğrenirse, keçileri kaçırabilir.
I'm on the edge of my seat!
Koltuğun ucuna geldim!
We are on the edge of Kiev.
Kiev kıyılarındayız.
Minx, step back from the edge.
Minx, hemen aşağı in.
Interesting factoid : Bill Murray only agreed to do the film so that the studio would let him make Razor's Edge.
İlginç bir bilgi ekleyeyim Bill Murray, bu filmi yapmayı stüdyo, Razor's Edge'i çekmesine izin versin diye kabul etmiş.
I'm a great admirer of its edge, honed and keen,
O kadar bilenmiş ve keskin ki...
Okay. Go, go to the edge.
Kenara el.
To the edge.
Kenara çık.
This murder case - - this is just a thin edge of the wedge.
Bu cinayet davası görünenin ufak bir parçası.
You do not know where the edge is. Arkham Asylum?
Sınırını bilmiyorsun sen.
Hey, don't stand so near the edge.
Hey, köşeye o kadar yaklaşma.
We're all standing at the edge of the abyss, paralyzed by fear!
Boşluğun sınırında, korkudan felç olmuş bir şekilde duruyoruz resmen.
I'm a little on edge. I guess I...
Biraz sınırı aştım.
And you can tell Shaylene that it almost pushed me over the edge.
Shaylene'ye az daha ağlayacağımı da söyleyebilirsin mesela.
Put your left hand on the edge of the table.
Sol elinizi masanın sonuna koyun.