Elsewhere перевод на турецкий
2,584 параллельный перевод
However, that which you seek is elsewhere.
Ancak, onu başka yerde aramalısın.
Yeah, or I take my business elsewhere.
Evet. Yoksa başkasıyla iş yapmasını bilirim.
You know, I spend a lot of money in this store, but from now on, I will be taking my business elsewhere.
Bu mağazada bir sürü para harcamıştım ama şu andan itibaren başka bir yerden alışveriş yapacağım.
He wants to take his business elsewhere.
Kendi işini de başka yere götürmek istiyor.
You should look elsewhere.
Başka yerleri araştırmalısın.
Don't take this personally, but over the past year we've been inundated with people from elsewhere making money that's supposed to go to our recovery.
Alınma ama burası son 1 yılda, toparlanmamıza gitmesi gereken paraları cebine atan adamlarla dolup taştı.
Okay, but if she feels neglected and starts, I don't know, looking for comfort elsewhere, in maybe a funnier, slightly more desperate man in uniform, don't say I didn't warn you.
Kendini ilgisiz hisseder, ve daha iyi birini bulmaya çalışırsa, daha eğlenceli birini, üniformalı birinden daha az umutsuz birini, seni uyarmadığımı söyleme.
Highly talented.. elsewhere.
.. öte yandan gayet yetenekliler.
- It was necessary to express elsewhere, than evenings.
- Bunu bu gece dışında da ifade etmeniz gerekecektir.
- I don't know, elsewhere.
Bilmem. Başka bir yerdeydi.
I'll have to tell Miss Monroe to look elsewhere, then.
Bayan Monroe'ya başka bir yer aramasını söylemem gerekecek.
So you plug your homilies elsewhere.
Dostlarını başka yerlerde ararsın.
I don't care if it's Thursday, have your parties elsewhere.
Başlarım Perşembene, partini başka yerde ver!
Also, there's pleasure to be found elsewhere.
Ayrıca, başka yerden de alacağın zevkler var.
Elsewhere in the world in the jungles of Borneo... Birute Galdikas... came to study the wild orangutans.
Dünyanın başka bir yerindeyse Birute Galdikas, vahşi orangutanları araştırmak üzere Borneo ormanlarına gelmişti.
I'm in the middle of a game, my mind is elsewhere.
Oyunun ortasındaydım, kafam başka yerdeydi...
- Elsewhere.
- Başka bir yere.
As each one of these dealers were eliminated, their business had to move elsewhere.
Kaçakçıların biri yakalandığı zaman, işi başka bir yere aktarılıyor.
What if the drought persists or one day the insect finds water elsewhere?
Ya kuraklık devam ederse ya da bir gün böcekler başka bir yerde su bulursa?
You said there were other sightings elsewhere in the house?
Evin başka yerlerinde de hayalet göründüğünü söylemiştiniz.
Can Walter's dormitory sleep elsewhere in the house?
Walter'ın yatakhanesinde uyuyanlar başka yere geçebilir mi?
It must be elsewhere.
Başka bir yerde olmalı.
- There is speculation here and elsewhere as to -
Bu konuda da diğer konularda olduğu gibi spekülasyon -
I want to go from here. To go elsewhere.
Burdan gitmek istiyorum Başka biryere.
Now, as much as I would love to have this case in my courtroom, I thought that it might be better served elsewhere.
Bu davanın benim mahkememde görülmesi çok hoşuma gitse de başka bir yerde görülmesinin daha yararlı olacağını düşündüm.
You call the shots, even if you're firing them elsewhere.
Kendi suçunu başkasına atıyorsun.
After the downfall of the clan, I have been searching elsewhere for a servitude.
Lordumun hanesi yıkıldığından beri kendime bir yer arayışındaydım.
I'm needed elsewhere.
Ben de geri kalanları.
Look elsewhere.
Başka yerde ara.
So I looked for inspiration elsewhere.
Bende bu ilhamı başka yerlerde aradım.
His office is elsewhere.
Ofisi başka bir yerde.
The way in and out of love is elsewhere.
Aşka giden ve çıkan yol başka yerdedir.
Elsewhere.
Başka bir yer.
Most of them making more money elsewhere, bro.
- Hayır, telefonlarıma çıkmıyorlar! - Hepsi başka bir yerde daha çok para kazanıyor.
Until then, baby, you've got a better future elsewhere.
O zamana kadar tatlım, başka bir yerde daha iyi bir gelecek var.
Then we'll find our answers elsewhere.
Sonra, cevaplarımızı başka yerde ararız.
This is Gordon Standish, who is currently on elsewhere Forbes list the richest in the world.
Bu Gordon Standish. Forbes da en zengin insanların 2.si
I'm telling you I am needed elsewhere... Right now.
Şu anda başka bir yerde beklenildiğimi söylüyorum.
Oh, I'm so sorry. My mind was elsewhere.
Kusuruma bakma, dalmışım.
Do not react to what happens elsewhere.
Başka yerlerde neler olduğunu önemsememelisiniz.
Moreover, it is elsewhere.
Başka yerler bizi ilgilendirmez.
You think it's better than elsewhere?
- Başka bir yer daha iyi olur mu diyorsun?
Because elsewhere, they are at war?
Çünkü başka bir yerlerde millet savaşıyor değil mi?
Then we'll have to take you elsewhere.
O zaman bizde başka bir yerde içeriz.
Well, sir, perhaps the vampire met the girls here but bled them elsewhere?
Belki vampir kızlarla burada buluştu ama kanlarını başka yerde akıttı.
We'll have to build a socialist state elsewhere.
Başka bir yerde sosyalist bir devlet kurmalıyız.
Just don't take your business elsewhere.
Başka bir yere gitme yeter.
I guess I just chose to put my faith elsewhere.
İnancımı başka yere adadım.
If Mr. Noshimuri decides to pull up stakes and move his considerable business ventures elsewhere, do you have any idea what would happen to the local economy?
Bay Noshimuri ayağını kesip hatırı sayılır ticari girişimlerini başka bir yere taşımaya karar verirse yerel ekonomiye neler olacağına dair bir fikrin var mı senin?
So elsewhere maybe.
- İzmirli misiniz?
I can make it be forgotten, here and elsewhere.
Burada ve her yerde, unutulmasını sağlayabilirim.