Embers перевод на турецкий
151 параллельный перевод
That he's a symbol of cold embers which should never have been revived even for...
O soğumuş bir kor gibi sağIığına asla kavuşamaz...
You see her carved on the prow of an ancient ship in the dying embers of the camp fire.
Onu, eski bir geminin pruvasına oyulmuş olarak... sönen ateşin közlerinde görebilirsin.
We must have a bed of embers.
Korların çıkarılması gerek.
Raked up in embers of their poverty...
Kendi fakirliklerinin korlarıyla dağlanmış...
The live embers... set her body on fire, like the Sakurajima volcano.
# Kor alevleri # Yakıyor bedenini # Aynı Sakurajima yanardağı gibi
As we could see, comma... the glowing embers, comma...
Farkediliyordu, virgül kor ateşinin ışığında virgül.
In love's smoldering embers
# Aşkının için için yanan ateşinde...
The greatest part of human existence was spent in such a time. And then over the dying embers of the campfire on a moonless night we watched the stars.
İnsanlık kamp ateşlerinin etrafında bilhassa aysız uzun gecelerde, gökyüzünü çok uzun bir süre seyretmiştir.
Snares of the devil, embers of hell.
Şeytanın tuzakları, cehennemin narıydılar.
Thank you, I don't know what I'd have done if I had to remain on those hot embers... burning my pretty flesh.
Teşekkür ederim. O sıcak kömürler güzel etimi yaksaydı ne yapardım bilmiyorum.
All I know is she's a cocktail waitress at a place called The Embers in downtown Houston.
Bütün bildiğim Houston'ın şehir merkezindeki Embers isimli bir yerde garsonluk yaptığı.
Roberto and I met in The Embers three months ago.
Roberto ve ben üç ay önce Embers'ta tanıştık.
Your tears upon me, to extinguish the last embers.
Üzerimdeki gözyaşların, son alevlerimi söndürüyor.
I was lying in the embers of my house, calming my nerves... - after being shot at.
Evimde dinleniyor, ateş edildikten sonra asabıma hakim olmaya çalışıyordum.
- There's Embers Cocktail Lounge.
Embers Kokteyl salonu var.
Your hair is winter fire January embers
"Saçların kış yangını. " Ocak ateşi. "
January embers My heart burns there too
Ocak ateşi. Kalbim de orada yanıyor.
Your hair is winter fire January embers
"Saçların kış yangını, ocak ateşi."
Your hair is winter fire January embers...
"Saçların kış yangını, Ocak ateşi." gibi bir şey.
Trying to stir the embers of a relationship too long dead.
Çok uzun süre önce sönmüş ölü ilişkinin. Közünü karıştırmaya çalışıyorduk.
oh, the fire burns while the hours turn and the embers flow.
"Yanan sobamızdaki ateş, geçen saatlerin ardından közleşir."
say it once and say it over once again all your a-b-c's say it once and say it over once again all your a-b-c's oh, the fire burns while the hours turn and the embers flow.
"Alfabeyi ezberleyin, sonra okuyun, sonra bir daha okuyun!" "Alfabeyi ezberleyin, sonra okuyun, sonra bir daha okuyun!" "Yanan sobamızdaki ateş, geçen saatlerin ardından közleşir."
"A spark in the otherwise dull embers of the police force," he says.
"Sıradan polis teşkilatının içinde bir kıvılcım" dedi sizin için.
It's down to its last embers!
Ben bakarım.
If Stan calls, you just tell him I went to Embers.
Stan ararsa Embers'lara gittiğimi söylersin.
I cannot create life... but I can breathe on the remaining embers.
Hayatı yaratamam ama sönmekte olan ateşine üfleyebilirim.
Then when we'd had enough we would help to clear away and then sit by the fire until only the embers were left by which time the boys would have fallen asleep.
Ve yeterince doyduğumuzda masayı toplamalarına yardım edeceğiz ve ateş kor haline dönene kadar şöminenin başında oturacağız bu arada oğlanlar uykuya dalacaklar.
This was obviously a case of dormant embers being hit by oxygen resulting in spontaneous combustion.
Bu açıkça, uykudaki közlerin oksijen tarafından çarpılması olayıydı... kendiliğinden yanmayla sonuçlandı. Ne?
Embers don't lie dormant for thousands of years!
Közler bin yıllar boyunca uykuya yatmaz!
You have rekindled the long-dormant embers of purpose in our lives.
Hayatımızdaki sönmüş duyguları yeniden canlandırdın.
You have rekindled the long-dormant embers of purpose in our lives.
- Dim haklı oğlum. Hayatımızdaki sönmüş duyguları yeniden canlandırdın.
A wild boar is roasting in the embers as a slave turns the spit.
Ateşte bir yaban domuzu pişiyor ve bir köle onu çeviriyor.
'To shed tears is man's worst weapon'when the swords stir up the embers of war,
'Gözyaşı akıtmak, erkeklerin en kötü silahıdır'kılıçlar savaşı yönetirken,
The red-hot embers cool and the death toll rises after Monday's tragic blaze at a remote mountainside veteran's hospital.
Geçtiğimiz pazartesi gizli askeri hastanede Meydana gelen yangının külleri soğuduktan sonra.. cesetler birer birer ortaya çıkmaya başladı.
- But want to- - - Stoke your embers- -
İyi görünmüyordu.
- Stoke your embers- -
- Közlerini eşelemek...
That's when I spilled my embers.
Onu yok ettim.
An eruption of life, driven by the embers of a dead star, still burning, deep within the earth.
Ölen bir yıldızdan gelen parçaların içerisindeki yaşam Dünyanın derinliklerinde yanmaya devam ediyor.
And here among the embers of that long ago dead star, is where we began our journey, 5 billion years ago.
Çok uzun zaman önce ölmüş olan yıldızın kor'un 5 milyar yıl önce bizimle bu yolculuğa başladı.
We know now, that the spirit of life also thrives in darkness, among the embers of the dead stars, and we must try to imagine that as well.
Biz şimdi biliyoruz ki, ölü ve sönmüş yıldızların arasında ki karanlığın içerisinde gelişerek yaşamın ruhunu yakaladığında ise biz de hayal etmemiz gerekir.
The body sluggish, aged, cold, the embers left from earlier fires.
Vücut ağırlaşsa, yaşlansa, üşüse de... eski ateşlerin... korları durur.
Even though the fires are dead, the embers are still alive.
Ateş sönse bile, közü devam edecektir.
The embers of war are everywhere.
Her yerde savaş sebebi var.
And I keep those embers aglow
İçlerindeki koru tutuyorum canlı
I always saved the best stop for last, to see my dear old friends at the Flickering Embers Home for Seniors.
Kor Alev Yaşlılar Evi'ndeki dostlarımı görmek için en iyi durağı hep en sona saklardım.
"The embers, they are burning.."
Alevin parlaması
No, the embers from the tires could ignite the gas tank at any moment.
- Her an benzin deposu patlayabilir.
Shine, and blue-bleak embers, my dear,
Parla, her yeri ambere boya!
Yeah yeah, I can... I can still see it when the desert explodes, the sand mixed with the blood, mixed with the burning oil and all of the soldiers glow like embers.
Evet evet, ben, Hala görüyorum ki ; çöl patladığında, kanla kum karıştığında, yanıcı yağla karıştığında, ve bütün askerler kor gibi parlar.
You should've seen him pick up glowing embers with his fingers.
O kor parçalarını parmaklarıyla nasıl tuttuğunu görmeliydiniz.
Deli Diva next door is the unfortunate victim of burning embers.
Talihsiz yan komşu.