Enemy перевод на турецкий
16,142 параллельный перевод
We have a common enemy, one that murdered a dear friend.
Çok sevdiğim bir arkadaşımı öldüren ortak bir düşmanımız var.
He always was his own worst enemy.
Zaten en büyük düşmanı hep kendisi olmuştur.
When the enemy approaches, fire on my order.
Düşman geldiği zaman, Emrimle ateş edin.
Is this your buddy Silvercreek trying to, uh, attack from inside enemy lines?
Sevgili arkadaşın Silvercreek acaba düşman kalesini içeriden mi fethetmek istiyor?
He thinks that the state is an enemy of freedom.
Devletin özgürlük düşmanı olduğunu düşünüyor.
I'm not your enemy.
Düşmanın değilim.
Right, well, at least we share a common enemy.
Neyse, en azından ortak bir düşmanımız var.
Let'em live, create an enemy.
Bırak yaşasınlar, sana düşman olsunlar.
This machine, this power, no matter what we achieve, we must always operate under the assumption that we're dealing with an enemy whose capabilities are equal to our own.
Bu makine, bu güç, ne başarmış olursak olalım daima dengimiz bir düşmanla mücadele ettiğimizi bilerek hareket etmeliyiz.
And as it is, I had to give my neck to an enemy.
- Bu yüzden de düşmanıma taviz vermek zorunda kaldım.
This was about me striking at our common enemy, to hurt him where he lives.
Tüm mesele ortak düşmanımıza en çok acıtan yerden vurmaktı. Anlıyorum.
Who's a member, who's a friend, who's an enemy, and most important of all, what do they talk about behind all those closed doors?
Kim üyedir, kim ahbabıdır, kim düşmanıdır ve en önemlisi kapalı kapılar ardında ne konuşuyorlar?
You know the radio frequency modulators the allies used to send coded messages across enemy lines?
Müttefiklerin düşman hattı boyunca yolladıkları gizli kod frekans modülatörlerini vardı ya hani?
Risking life and limb behind enemy lines, doing God knows what there.
Akla hayale sığmaz şeyler yaparak hayatını düşman hattının ardında geçirmek.
I mean, they're... they're going deep behind enemy lines,
Düşman hattının derinlerine giriyorlar.
I know, but... you can't see life as the enemy.
Biliyorum ama yaşamı düşmanın olarak göremezsin.
Listen, one of the female servants is an enemy agent.
Kadın hizmetçilerden biri düşman ajanıdır.
We're looking for an enemy agent.
Biz bir düşman ajanı arıyoruz.
The enemy agent killed them and escaped.
Düşman ajanı onları öldürüp kaçtı.
Enemy down. 14 to go.
biri daha düştü. 14 kaldı.
Ignorance, Mr. Lockhart... is the great enemy of science.
Cahillik, Bay Lockhart bilimin en büyük düşmanıdır.
Well, it turns out, we had a common enemy.
Meğer ortak bir düşmanımız varmış.
When you feel overconfident, you forget that your enemy has strengths, too.
Kendine çok güvendiğin zaman, düşmanının da güçleri olduğunu unutmuşsun demektir.
The enemy is not in this camp.
Düşman burada değil.
The enemy is out there.
Düşman dışarıda.
She even prefers the enemy's language.
Düşmanın dilini konuşuyor bir de.
You've been living with their enemy.
Düşmanlarıyla birlikte yaşıyordun.
No. We're talking about the enemy.
- Bahsettiğimiz kişi düşman.
Not all Grounders are the enemy.
- Tüm dünyalılar düşman değil.
In my tribe, if a man loses his sword to an enemy, he's no longer fit to be a warrior.
Kabilemde bir adam kılıcını düşmana kaptırırsa... -... artık bir savaşçı olmaya uygun değildir.
I underestimated my enemy...
Düşmanımı hafife almışım...
When a man of superior force overwhelms a weaker enemy, there is no hope.
Üstün güce sahip bir adam kendinden zayıf bir düşmanı alt ettiyse umut yoktur.
They got my blood on their spears, they know I'm not an enemy to be feared.
Kanımı mızraklarına sürdüler korkulacak bir düşman olmadığımı gösterdim.
I thought the King was my enemy.
Kralın benim düşmanım olduğunu sandım.
You both know, the enemy never gives you victory.
İkiniz de biliyorsunuz..... düşman size zaferi tattırmaz.
We're not your enemy.
Biz düşmanın değiliz.
You've just made a very powerful enemy- - NPR.
Kendine çok güçlü bir düşman edindin, NPR. *
Well, if you want the United States to join this war, then the American public need to know what the enemy is doing and what you're doing to fight them.
ABD'nin savaşa katılmasını istiyorsanız Amerikan Halkı düşmanın ne yaptığını ve sizin düşmanla savaşta ne yaptığınızı bilmelidir.
You make him look small, you make him into an enemy.
Onu küçük gösterirsen düşmanın olur.
He is foretold as my singular enemy.
Tek düşmanımın o olacağı önceden bildirilmişti.
When the moon became full, I would steal away and I would find the enemy's camp.
Dolunay çıktığı zaman sessizce kaçıp düşman kampını bulurdum.
Enemy to the front!
İleride düşman var!
Enemy approach!
Düşman yaklaşıyor!
All men, engage the enemy!
Gidin, düşmanla çatışın!
I don't care if you are my son, or if you were my neighbor or you were my enemy,
Oğlum, komşum ya da düşmanım olup olmaman umrumda değil.
And I hope you believe... that if I thought for one minute that turning myself over to the enemy would secure the safety of our people... I would do it... but only a deluded man would believe that... and only a guilty man would try and tell him so.
Sen de şuna inan ki bir dakikalığına olsun düşmana teslim olmanın halkımızı güvenceye alacağını düşünsem hemen yaparım ama sadece yanılgı içindeki birisi buna inanır ve yalnızca suçlu birisi bunu deneyip, derdini anlatmaya çalışır.
He costs us lives in his misguided zeal to appease our enemy, people you knew.
Düşmanımızı yatıştırmak gibi yanlış bir görev edinerek bize insan kaybetmemize sebep oldu.
He's the enemy.
Düşmandan o.
Our real enemy is out there.
Asıl düşman dışarıda.
We look like the enemy.
Düşmana benziyoruz.
If you can't kill your enemy, weaken him.
Düşmanını öldüremiyorsan, onu güçsüzleştir.