Enforce перевод на турецкий
493 параллельный перевод
They can't enforce laws that don't exist.
Var olmayan kanunları uygulayamazlar.
Well, we gotta enforce the law, don't we?
Kanunlara uymalıyız değil mi?
- They'll enforce that law.
- O yasayı tatbik edecekler.
The court shall enforce all the necessary sanctions.
Mahkeme lüzumlu tüm müeyyideleri tatbik edecektir.
Now, you solemnly swear to uphold and enforce the law. Say, "I do."
Güvenlik güçlerine katıldığınızı resmen belirtmek için "Kabul ediyorum." deyin.
The law's the law, and I demand that you soldier boys enforce it.
Yasa yasadır ve siz askerlerin bunu uygulamasını talep ediyorum.
You do swear that you will uphold and defend the U.S. Constitution that you will faithfully discharge your duties as federal marshal and that you will at all times serve and enforce the law, so help you God?
Anayasayı koruyacağına, federal şerif olarak görevini sadakatle yerine getireceğine her zaman hukuka hizmet edeceğine yemin ediyor musun?
My husband and I never touch alcohol, but we see no reason, on that account to enforce our views on our guests.
Kocam ve ben alkole asla el sürmeyiz, ancak görüşlerimizi konuklarımıza zorla kabul ettirmek için bir sebebimiz yok.
Your ancestors knew this when they made laws to govern themselves, and hired policemen to enforce them.
Atalarınız bunu bildikleri için kendilerini yönetecek kanunları yaratıp, onları uygulayacak polisleri çalıştırdılar.
- And who will enforce the laws?
- Kanunları kim icra edecek?
There are laws against propaganda that certain governments enforce very rigidly
Bazı hükümetlerin yürülüğe koyduğu ve yıkıcı propagandayı yasaklayan kanunlar var, Bay MUldoon.
Then the next thing I'll do is get a United States deputy marshal to enforce it. Mm-hmm.
Sonra da bir yetkilinin bunu yaptırmasını sağlayacağım.
Everything there can be interpreted as an attempt to enforce discipline.
Oraya yazdığın herşeyi bizim aleyhimize de kullanabilirler.
Would you enforce me to a world of cares?
Demek beni dertler âlemine mahkum etmek istiyorsunuz?
This town may not look like much to you, but we got laws and I enforce them.
Belki görünmüyor ama bu kasabada kanunlar var ve biz bunları uyguluyoruz.
It'll be difficult to enforce discipline down here, Lieutenant.
Burada disiplini korumak zor olacak Teğmen.
Of course, the officers who are supposed to enforce these laws sometimes need a little luxury.
Elbette, bu kanunları uygulamakla görevli olan memurların bazen biraz da olsa lükse ihtiyaçları olur.
In a free country, a policeman is supposed to enforce the law. The law protects guilty and innocent.
Hür bir ülkede polisler yasayı temsil etmeli ve yasalar suçluları da korumalıdır.
Do you enforce Prohibition?
Yasağı uyguluyor musunuz?
I hold that the very law we are here to enforce excludes such testimony.
Burda uygulamak için bulunduğumuz kanunun kendisi böyle bir tanıklığı dışlamaktadır.
- lt's not the kind courts enforce.
- Mahkemece geçerli değil.
Well, you must have a body of men who pass and enforce laws.
Kanun yapan ve yürürlüğe koyan bir bünye olmalı.
That big nose that someone broke at one time, the scars above the eyebrows all show that at one time he has enforced, or tried to enforce, his will upon others.
Birisinin önceden kırdığı o büyük burun, kaşlarının üstündeki yara izleri tamamıyla onu önceden güçlendirdiğini gösterir, bu onu diğerlerinden üstün yapar.
I shall create power and you will enforce it.
Ben şok ederek bir güç yaratacağım ve sen de bu gücü kullanacaksın.
No, what we were really interested in, Sheriff, is what ordinances are you gonna enforce?
Sanırım hepsini uygulayacağım. Birini diğerine tercih etmeye gerek yok. Hepsi ne?
And how do you propose to enforce that order?
Peki beni bunu yapmaya nasıl zorlayacaksınız Dr. James?
Mr. Mayor, enforce the rules!
Sn. Başkan kuralları uygulayın!
I enforce the law.
Ben yasayı uyguluyorum.
- It's your job to enforce the law.
- Kuralları uygulamak sizin göreviniz.
- My job is to enforce civilized law.
- Görevim uygar kuralları uygulamak.
I'm here to enforce the law
Ben sadece yasaları uygulayan basir bir memurum.
Chief Kane will tell you our men are expected not only to enforce the law but to live under it themselves.
Baş Müfettiş Kane size, adamlarımızın kanunları uygulamakla kalmayıp aynı zamanda kendilerinin de kanunlara uyduğunu anlatacaktır.
Now, do I have to call the security guards to enforce it?
Bunun yerine getirilmesi için güvenliği mi çağırayım?
Will the sergeant at arms enforce order in the convention?
Meclis güvenlik görevlileri toplantıda düzen sağlayacak mı?
You can't enforce the law, and also be charitable.
Hem yasaları uygulayıp hem de hayır işleyemezsin.
I'll use my medical authority to enforce it, if necessary.
Zorlarsam tıbbi otoritemi kaybederim.
Wait a second. lf this soldier wants to enforce her orders, I'll take her on single-handedly.
Bir dakika. Bu asker emirleri uygulamak istiyorsa, onunla tek savaşırım.
By our own accord, we consciously throw away our nationality, and to break through to enforce the border.
Atılım yapmak ve sınırı kurmak için, kendi rızamızla, ulusumuzu bile bile heba ettik.
To enforce those laws
yasaları uygulamak
We are supposed to enforce the laws.
Biz yasaları uygulamaya çalışıyoruz.
If we don't execute him, the governments will regain strength and the revolutionary movements will be weakened, because we've triggered a revolutionary mechanism without being able to enforce it, or respect ourselves enough to see it through.
Eğer etmezsek Hükümeti takviye edecekler Hareketler Devrimciler güçsüz görünecek. Biz hareket içinde geliştirdik devrimci örgütümüzü
They are criminals who enforce the will of the late Shusui Yukitoku.
Onlar, Shusui Yukitoku iradesine karşı çıkan suçlulardır.
( Man )'To be a police officer means to believe in the law and to enforce it impartially, respecting the equality of all men and the dignity and worth of every individual.
'Polis memuru olmak kanunlara inanmak'... ve onu tarafsızca, tüm insanların eşitliğine ve her bireyin saygınlık ve değerine saygı göstererek uygulamak demektir.
Please do enforce it immediately.
Derhal düzeni sağlayın, lütfen.
Thou detestable maw, gorg'd with the dearest morsel of the earth, thus I enforce thy rotten jaws to open, and, in despite, I'll cram thee with more food!
Sen iğrenç kursak, sen ölümün rahmi, Ey yeryüzünün en değerli lokmasını yutan sen, Senin o çürük çenelerini zorla açacağım,
The spectacle is a permanent opium war... to enforce the identification of goods with commodities, and of satisfaction... with survival increasing according to its own laws.
Gösteri, insanlari mallar ile metalari es görmeye ve memnuniyeti kendi kurallarina göre genisleyen bir yasama çabasi ile bir tutmaya mecbur tutmaya yönelik tasarlanmis sürekli bir afyon savasidir.
Make sure to re-enforce security around the house.
Evin etrafındaki güvenliğin güçlendirildiğinden emin ol.
In days there will be Marines, cavalry and artillery to enforce my demands.
Askerler ve toplar yakında emrimde olacak.
I have to enforce them.
Uygulamak zorunda olan benim.
- Maybe it's the way you enforce them.
Belki sorun, uygulayış şeklindir.
I guess I'm gonna enforce them all.
Demek istediğim, yerel kanunlar neler? Her yerdekilerle aynılar.